Sütun gibi gövdemi, mendil mendil katlayarak
Sen misin, günahlarımı ışıldayarak arındıran…
Bir gül olmak için, gonca kabuğundan çatlayarak
Sen misin; kanımdan, canımdan rengi barındıran…
Saplanır zırhıma, kirpiklerinin kavisli mızrağı
Dağ gibi ateşler yakıp, içimi dağlamalıyım
Sonsuza kadar yağmalısın sen, rahmet içinde…
Beni gülerken hiç hatırlama, hep ağlamalıyım
Seni severken bulmalısın beni, zahmet içinde…
Bozup kırılana dek, aklımı kurcaladım durdum
utandığımı gördüm
bakarken aynalara
yerinde olmak istemezdim
bakarken utandığıma...
İstimlâk edilen umutlarımın çınlayışına
Diş minelerimde çürüyen bir ad bıraktın…
Sessizliğim paragraflarında gizli
Şehir çöle giden bir gemi
İskeletime ait olan hayalinle
Mumyalanacak asırlara bu sevda…
sana göre değil benim yerim yurdum
sen tatlı bir elmasın ben ise kurdum
her ısırığım çürütür rüyalarını
her gece bir kıyamet, bir mahşer kurdum...
çiçeklerim açmaz öyle burcu burcu
Ediz Hun ile Hülya Koçyiğit’iz
Üzerimizde güzel durmuyor aşk…
Bıraktık takip edilemez bir iz
Ne var, ne oldu diye sormuyor aşk…
Düştük işte her şeyin tasasına
şiirlerinizi okumaya başlayınca insanın şair olası geliyor
yinede bunları hangi duygularla yazdınız merak ediyorum gerçekten etkilenmemek elde deil kaleminize sağlık... bu arada hiç bir yerde resminizi bulamadım bu mükemmel insanı görmek isterdim....
şiirlerinizi okumaya başlayınca insanın şair olası geliyor
yinede bunları hangi duygularla yazdınız merak ediyorum gerçekten etkilenmemek elde deil kaleminize sağlık... bu arada hiç bir yerde resminizi bulamadım bu mükemmel insanı görmek isterdim....