Pek tanımam aslında şairi; arada, aynada karşılaşırız göz uçlarında...
Ustanın dediği gibi; öyle içten, öyle derin bir Çukurova'lıdır. Hani hep derler ya; babasının memuriyeti sebebiyle, daha bir kaç aylıkken düşmüştür yollara. Ki sonra; yollar, hem can dostu, hem kan davalısı ve mesleği olmuştur. Adana Taşköprü'nün günbatısını hayal bile etmemiştir, çocukluğunda.
Bir de, yanlış hatırlamıyorsam; daha on altısında, onu, kucağında büyüten şehire, Eylül'ün dokuzuna hukuk okumaya gitmiştir. Dedik ya; körfez şehri, büyütmüş ve akıl vermiştir ...
Boğaz’da feribottasın…
Okul gezisinden dönen
Çocuklar var çevrende.
Öğretmenleri birden haykırıyor
İşte; Çanakkale Boğazı…
Çingene,
Kışın ne renktir
Baharda ne renk
Sen, çığ altında
Sevda ararken
Sanıyorsun ki…
Taşa yazılmış sevdalar silinmez
Ateş çiçekleri
Beyhude yere
Tel örgülerle çevrilmez
Hele dur
Nereye gidiyorsun
Bu neyin sevmeleri
Biri bitmeden daha
Biliyorum
Hasadımın yandığına mı
Yanayım…
Seni…
Benim sandığıma mı…
Üç kadeh üzüm suyuna
Ne çok zaman geçmiş
Ve nasıl sevmişiz
Birbirimizi
Biz...
İncir çekirdeği dolusu
İstesem…
Tanrılar önümde eğilir
Tahtını vermez ama…
İçi buz tutmuş sevdayı
Bir dikişte içmişim
Zamane çocukları
Gibi sevmiştim…
Bebek yürüyüşü gibi
Sarsak
Ama…
Bana
Bir sevda borçlusun
Birkaç bin de
Gözyaşı
Nice sahte bahar yaşadım
Balmumundandır
Kanatları sevdamın…
Güneş okşadıkça…
Eriyip gider…
Ben senin...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!