siz bilir misiniz dumanın gölgesi olup olmadığını
nasıl çığlık attığını paslanmış kapı menteşelerinin
saatin tik takının bam güm oluşunu
başın her zamankinden daha ağırdır
gözlerin kan çanağı
ellerin rüzgarda titreyen bir çift başak
Geceyi sağ elime aldım
Gündüzü sol elime
İkisini de aynı cebime koydum
Elimi tekrar cebime attığımda
Cebimde bir gün yoktu
Delik cebimden akıp gitmişti gündüz gece
Sensiz geçirdim ey dost ben bu uzun ilk yazı
Ben ki dağ başındayım, senin yerin bir yazı
Serbest ölçü kullanıp şiir yerine yazı
Kendine inat hala bir şiir yazar mısın?
Sorsam “Yazınımızda kapanmış mı o devir? ”
Dikkat dikkat
34 Antoloji 2004
Hemen aracınızı park ettiğiniz yerden kaldırın!
Ben buraya şiirde ve edebiyatta kendimi geliştirmeye geldim, fakat antolojiye her girişimde parmaklarım geri geri gidiyor. Okuyarak belirli bir şiir birikiminden sonra üretime geçtim ve üretimim birikimimin önüne geçince eleştirilmek (Eleştirinin ne olmadığını ve ne olduğunu bilmeyenler lütfen sözlük başına!) için antolojiye başvurdum. (Aman ne güzel eleştiridir 'Güzel şiir.' cümlesi.) Fakat benim gördüklerim gözlerimi -bırakın kapatmayı- yerinden oynatıyor. Eleştiriye nerden başlasam, bilemiyorum. Neyse Tophane'den girelim; Şişli mi, Şişhane mi çıkarız artık bir yerden.
Bir kere şiir diye yazılanların ne kadarı şiir? Şairlerin ne kadarı şair? Şiir birikimleri ne? Şiirin ne olduğunu kaçınız biliyor? 'Antolojide yetkli şairim oglim! ' diye çevresine hava atması için kaç kişiye izin verildi ve kaç düzyazı -kalemin ucuna geldiği gibi dökülüp- şiir diye okuyucunun önüne atıldı? Şiirleri (Şiirleri diyorum, çünkü aralarında şiir de var!) kaç kişi okudu? (Okuma eyleminin ne olduğunu ve ne olamadığını bilmeyenler sözlük başına dedik ya!) Şair diye geçinenlerin Türkçe'ye hakimiyetleri ve hakimiyet çabaları -yani kendilerini geliştirme uğraşları- ne alemde? Bir şiiri 'Okuduğum her şiire yorum yazmalıyım. Bu sayede hem şiiri anlamak -yani okumuş, gerçekten okumuş olmak- hem de yorumumla şairin şairliğini, şiirin şiirliğini şairin kendisine ve yorumları okuyanlara ulaştırmak yolunda ileriye bir adım atmış olurum.' zihniyetiyle okuyan kaç okuyucu var? Şiir nedir abi? At arabası mı? Beygir mi? Nesini yarıştırıyorsun? Seçmenin birikimi ne ki belirleyici rolünde? 'Şiir Yarışması' ancak ortak bir konu üzerine tertip edilirse tasvip edilebilir.(O da yalnızca tasvip!) Konuyu şairin nasıl işlediğine bakılır. Sonsuz altmış derece dönebilen akıl gözü herkeste bulunduğundan, herkes -aynı şeyi de görse- farklı görür, farklı farklı görür. İşte belirleyici etken bu farklı, farklı farklı görüştür. Lakin seçmende ortaya çıkan şey yalnızca farklı görüş değil, farklı gösterilmişliktir. Bu da şairin becerisindedir, farklı gösterir. Aynı temalar üzerine birçok farklı şairin farklı şiirleri bu savıma örnek teşkil etmekle beraber, (of,sıktı bu cümlenin uzunluğu...) birkaç halta daha yarar herhalde.
Asım'a
Şiirim benim
Edebiyatımın biricik kahpesi
O antoloji dediğin
Edebiyat meyhanesi
Hiçbir şeyden çekmemişti
Nasırdan çektiği kadar
Çünkü eve ekmek ve tuz götürmeyi
Böyle havalarda unutmuştu
Geceleri denizi dikerken fazla dalga geçince
Rakı şişesinde balık olmuştu
Önce yaşamak be anam
Sonra iyi yaşamak
Sonra daha iyi yaşamak
Sonra daha daha iyi yaşamak
Sonra daha daha daha iyi yaşamak
Sonra daha daha daha daha iyi yaşamak
Tik tak
Tik tak
Saatin tik takı değil bu,
Nabzımın şakaklarımdaki ritmi.
Yalnızlığımın mürekkebi kanım,
Ömrümün tükenecek kalemi kalbim
Biz birer kumaştık, biçtiler bizi,
Bizlerden elbise diktiler bize,
O gün bu gündür biz hep çıplağız;
Yürüyen de içi boş bir elbise.
Kör çıplak Mevlana farketti bizi:
Yarışma nedir? Sözcüğün kökenine inelim: yarı-ş-ma, yarı dan geliyor. Yarışmak, en az iki kişiyle olacağından sözcük türetildiğinden bu yana anlam kaymasına uğramış. Aslında çok güzel bir manası var; sen koy yarısını, yarısını da ben koyayım.bir paylaşım, bir beraberlik var, kazanma kaybetme yok. Bir bütün oluşturalım.
Tarihte yapılan ilk yarışmalar bir bütün oluşturmaktan öte bir bütünü korumak için yapılmışlar. Eski yunan devletleri birbirleriyle savaşmak yerine karılar kocasız, çocuklar babasız, ana babalar evlatsız kalmasın diye yarışmışlar. Savaşta ne yapılırsa onu yapmışlar; mızrak atmış, kaçmış kovalamış, haber yetiştirmiş, disk atmış, atlamış zıplamışlar ve neler neler. Sonra da buna olimpiyat demişler. Ne güzel, yeter ki insanlar incinmesin!
Dikkat çeken başka bir durum da yarışma sözcüğünün diğer çoğu dilde paylaşımdan öte mücadele, kavga, savaş, kapışma, iddia gibi sözlerden türemiş olmaları ki dilimiz bu konuda belki de tektir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!