Haydarpaşadan
Kurtalana giden
bir expres trenin son olmayan seferinde,
son yolculuğuna çıkan bir hasta adam gibisin...
Bir cenaze yıkayıcısı gibi
geçtin karşıma
Sus diyorsun susuyorum,
gül diyorsun gülüyorum,
sen
burada olmamalısın ve bende öyle.
sen, güzel bir deniz kıyısında koşmalısın mesela.
bende arkandan bakmalıyım.
sen, bir elma ağacının altında güzel gözlerini kapamalısın yavaşca.
ve bende yavaşça sokulmalıyım sana.
Küçük ellerimde misketlerim
ve misketlerimin yanında elma şekerim.
bir kez misket alsam
kırılırmı kemiklerim...
boğazda bir geminin
güvertesinden kalkan martı bile bilir;
üsküdarda çiçekçi kadının bebeğini.
bir tek kocası bilmez
gerçekten ne çektiğini.
gittin..
hoşcakal bile demeden..
beyazıttaki güvercinlerin pislediği
meydanın hemen yanında bir yerlerde
cami avlusunun yakınlarına bıraktın yüreğimi..
bir yeni doğmuş günahsız misali
Ne kötüdür
Bir başka vücuda sarılabilme hastalığına yakalanmak,
Gecenin ikisinde bir istanbul manzaralı otelin
soguk ve rutubet kokan odasında iki iken bir olmak.
Ama ne güzeldir
küskünce bakarken gittiğin trenin ardından
yavaşça dokunan elim ıslak yanagıma..
hiç bir anlam ifade etmiyormuş meğer..
ben
gece kimsenin olmadıgı
boş bir istanbul semtiyim...
ne bir kavgam olur, ne bir sevdam
ne de açlıktan aglayan çocuk seslerim..
Yudumlarken biranı
ıslak ve balık kokan galatada
bir çift gözden çıkar;
hem ask.
hemde nargile dumanı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!