Çocukluğumu öldürdüm dün gece
Dalıp gittiğim çocukluğumu.
Derin bir tencere istedim komşudan.
Alt komşu az daha cinayete uyanacak,
Ateşe yanacaktı
Alt komşum, atları çok severdi..
Doğanın kanunudur bu,
Kanunları ben yazmadım.
Hayat, savaş kelimesiyle ifade edilecekse eğer,
Ben, harp meydanını terk ettim usul yetmezliğinden
Kurallardan referanduma gitmek istedim.
S’oy birliği ile öldürülen çocuk,
İşte ben oydum.
Kiraz ağaçlarından dudaklar sarkıyordu.
Tırmandım.
Kulağımı dayadım.
Diğer kulağımda deniz kabukları dayalıydı.
Chopin çalıyorlardı, ömrümüzü çalıyorlardı anne,
Onurumuzu çalıyorlardı.
Sen,
Sen iki mil ötede oturuyordun.
Kutup çizgisi evinin önünden geçiyordu.
Çizgiyi takip ettim anne.
Örgü örüyordun.
Yünlerine kulak dayıyordum.
Yünlerinden babamın sesi geliyordu anne
-‘sağ ol oğlum, kulak verdin, sağ ol… ‘
Kendi kendime mırıldandığım şarkıları öldürdüm dün gece.
Makine durmadı.
Ben çamaşır makinesini izliyordum.
Çocukluğumun renkleri karışıyordu.
Kanım çekiliyordu.
Oturduğum halı yeşildi.
Halı bozkır, halı çocukluğumun yasak bahçeleriydi.
Uzandım
Epeyli uzandım.
Karnımı sıyırıp halıya dayadım.
Çocukluğumun o yasak, o güzel bahçesine uzandım.
Dizlerim yanıyordu,
Annemin gülleri yanıyordu ve alt komşumuz atları da çok severdi.
Uzandığım bozkırlarda koşuşurlardı.
Hızlıca üzerimden geçip terk ettiler.
O an, olay yeri oldum.
At beni çiğneyip geçerken ben bacağını tutup nalını öptüm anne,
Duvağını kaldırıp nalını öptüm.
Anlıyor musun?
Dudaklarım parçalanmıştı.
Doğrulduğum gibi kiraz ağaçlarına uzandım işte.
O dudaklar asılı, o kirazlar, elmalar asılı, denizatları asılı ağaçtan
Kendimi kana buladım.
Kendimi anâ, kendimi anıya buladım.
Gövdemi buladım anne.
Bundandır ki, dudaklarımda şahadetnamemdir adın.
Babam, eve hiç ay almazdı.
Eve hiç yıldız almazdı
Güneş zaten girmemişti.
Annem mutfaktan arttırdığı paralarla güller alırdı.
Babam güllere kızardı.
Gülene de kızardı.
Annem bize gül pişirirdi.
Komşular, babam işe gidince tabaklarda bize yaz getirirlerdi.
Annem, hiç boş göndermez, kan koyardı tabaklarına.
Kanardı.
Biz de getirilen yazı kana kana yerdik.
Camın önünde çocukluğumuzu kuruturduk
Bir ucu çatlak mermerde!
Annem,
Dama gençliğini seremezdi.
Üst katta Bach oturuyordu
Bach; dama yıldız serip, kurutup nota yapardı.
Babam gelince anneme kızardı.
Babam Bach dinlemezdi.
O eve gelince biz hemen uyurduk divanda.
Annem de kapıda babamı tülbentle süzer,
Çıkan notalardan bize resital mayalardı.
Bir gece tülbende güzel yazı defteri takıldı.
Babam, bana ilk defa defter almıştı.
Bütün yazı güzel geçecek sanmıştım.
O deftere çocukluğumun kiraz ağaçlarını,
Dudak ağaçlarını,
Sargılı kolumu,
Bisikletimin kırık pedalını,
Yaz anılarımı, tatilde ne yaptığımı yazacaktım.
Komşu kızı baharı,
Camının önündeki sardunyaları,
Penceresinin altındaki arı kovanını,
Mahallenin delikanlılarını,
Körpecik zehirlenen gövdelerini,
Murat abinin kaslarını Latince yazacaktım.
Bunları ben bile okuyamayacaktım.
Eczacılar okuyup ilacımı vereceklerdi.
Veremediler.
Yetişemedim.
Bir cuma günü öldü babam,
Cami önünde vurularak…
Kayıt Tarihi : 9.8.2012 16:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!