Rüyalarımda sarılıyorum, kum gibi sıcak ruhuna;
Gönlüm yorgun hasretinle
Ve coşkun dalgalar gibi sana çarpıyor kalbim.
Ay ışığında uçuşan yarasalar kadar soğuk tenim;
Gecem gündüz oldu, gündüze ise kalmadı ferim..
Kartal olsam,
Kapanan kapıların ardında kalan,
Kırık bir kalp ve sonu gelmez düşüncelerim.
Özlemini sindirmeye çalışıyorum,
Başaramıyor, acı çekiyor, kıvranıyorum.
Elimde köpek öldüren,
Soğuk bir kumsalda,
Ortaokul bahçesinde başladı ilk aşkımın hikayesi;
Biraz platonik, kısmen melankolik.
Ara bulucuydu aslında;
Sevenleri kavuşturmanın sevap olduğuna inananlardandı.
Meftun olmak ayıp değildi,
Meftun olan, kendi sevdasına sevdalansa bile.
Varsa başında bozguncular ve hortumcular;
Kapısına dayanmışsa faizci alacaklılar;
Öldürülüyorsa bir hiç uğruna insanlar;
Yaşanmaz orada, sonu gelmiş bir vatanda!
Rüşvet yiyen polisler, delegeler;
İhanet serbest kılınmış yürekten sevilenlere, küçük beyinlerde.
Saman alevi olarak tanınmış partnerler, kahpeler parlamentosunda.
Sevmek suç kabul edilmiş, sevilip terk etmekse marifet.
Adalet ellerinde, hak onlardan yana kendilerince.
Parlamenterler azimli, hükümet ise zor durumda.
Devlet hazinesinde biriken gözyaşları giderek tükenmekte.
Valizine koyduğun soğuk kıyafetlerle başlar ayrılık.
Bazen de ne valizin, ne de valizine koyacağın soğuk kıyafetlerin olmadan.
İkincisine kıyasla, birincisidir tercihim.
Çünkü ümit vardır birincisinde, ihtimal vardır.
Kavuşabilme ihtimali...
Saniyeler geçtikçe zirveye tırmanır, ayrılığın verdiği ince sızı;
Sahte duygularla yazılmış bir yazının ardına sığınıyorum bu gece.
Bu gece her şey sahte;
Aşklar, arkadaşlıklar, buluşmalar, kavuşmalar,
Gece bile sahte bu gece...
Dinlediğim söze, baktığım göze ve bendeki öze inanmıyorum bu gece.
Gecenin sahteliğini sınıyorum ve atıyorum elimi nargiledeki köze,
Ayrılmazlığımızın imkansız kavuşmalarında;
Sadakatimizin, ihtimalsiz, zamansız ve acımasız ihanetinde;
Doyumsuz sevgimiz zirvedeyken, aniden tükenen duygularımızda;
Yıkılan ben, kazanan sen oldun.
Miladım oldun...
Yıkılmışlığımın kahverengi gözlerinde, karanlık damlalar.
Hayatın tozlu – topraklı yollarında geçecekse ömrüm,
Ne anlamı kaldı bunca çektiğim zulmün?
Beni sırtımdan vuracaksa, bir başkasını sevecekse yarim,
Ne manası kaldı onu mecnuncasına sevmemin?
Bir ekmek için verilecekse onlarca can,
ben de sana amet hasımden cok sevdıgım bı sıırını yazıyım dedım
o denli o denli cok beklettin
alıştırdın bekletmeye kendini
çok zamanlar geçti de geldin
senden cok sevıyorum senin özlemeni, demiş şair şiirlerin güzel yazmaya devam kendıne ıyı bak hayatta basarılar