On birinde gördüğüm on üçünde sorduğum
On dokuzunda vardığım, yirmisinde sardığım
İlk yaz yağmurlarında ıslandığım
Sağa sola salladıkça dalgaları denizin
Bir vapurun dumanında başlarken akşam
Ve boğazın yakamozlarında artık
Bir anıydı
Kar üstünde bırakılmış bir yol
Ateş gibi parlıyor
Ve ben ona doğru koşuyorum.
Ona sokuluyorum.
Ve sönmek üzereyken bu ateş,
Ben bir değerim
O yer anti değer
Ben bir insanım
O yer insanı olmayan bir yer
Selam verdim ağaca, taşa kuşa
Bir gün gideceğim buralardan
Hem de sonsuza doğru
Martıların uçuşunu
Son defa göreceğim
Gökyüzünün bulutunu
Nasıl birbirlerini kovaladıklarını
Kim bilir?
Ne umutlar doğacak yarınlardan
Yarın gelir,
Yeni umutlar eklenir yarınlara
Ben bu günün umutsuzluğuna isyankârım
Yarın ne olacak bilemem?
Kıyıya vuran
Bulanmış suyuyla
Azgın dalgalar
Bitirmiş Marmara’nın
Kıyıya vuran türkülerini
Türküsüyle yenilmiş
Bir kıyı kafesi Hacıbey
Masalar tek tek
Kadın erkek
Çoluk çocuk
Bir de ben
Bu son olsun artık
Bu akşam içkiyi de bıraktık
Kim olacak efkârım
Yanımda sen yoksun artık
Islanmış kirpiklerin bir güldü belki
Ağla gülüm ağla
Sen ağladıkça
Sevgiler yumak olup
Yüreğinde büyüsün
Acıyı filize, filizi yüreğine koysun
Sen fidanını severken
Şiirlerin hepsi birbirinden güzel, bu şiirleri okuyanlar Şairin çok derin duygular içinde olduğunu ve hayata farklı bir bakış açısıyla baktığını anlayacaklardır.