Sokağın dili
Sokağın sesi
Ne çok şey söylüyor
Kulaksız yürüyene
Elif lam mim, pantomim
Sokağın eli
Ekmek yiyelim seninle
Kara, kuru tayın olmalı
Bir kireç dam köyünde
Yufka sert, kuru
anadolu kıvamında
Konstantine gelmek için mısırın kalbinden söküldüm
Bir krak tarafından başka bir kralın tamda üstüne kondum
Koca bizansı altımda ezdim yüz yıllarda
Yılanları çalınmış yılanlı suyun dostum
Karşımda duran örme dikilitaş nedeni varoluşumun
Yüzlerce senedir öylece burada durmuşum
Nargilenin isli kokusu gibiydi gozlerimi yakan damlalar
Halbuki hicte zor olmadi senle ayrilik
Hakliydin ustelik elim elinde bir baskasiydi yani basimdaki
son,iki, üç,dört
dört bir taraftan sarmış kadınlar
kadınlardan yanmış dört duvar
duvarlar üstüme
duvarlar ölüme gebe
yıkılmak için tek ses, tek düşünce bir de zelzele
Gezinti vaktidir yolcu
Rehberin benim, güzergah Konstantin
Yeni camii, banyosunu yeni yaptı yeni
İstemeden de olsa İstanbul, keseledi kirlerini
İki mendil fiyatına bir çocuk
Yanımdaki çakmakçı ateşledi düşlerimi
Gece uzun derler hep yalan
Nasilda hemencecik geçiyor saatler
Bir kitap okumalik zaman bile yok
Uzak bir horoz yakin bir safak
Altmista Menderese idam diyen ben
Yetmiste Denizlere idam diyen ben
Elim arkadan bagli ufak bir odada ayaklarimdan asiliyim
Pis kokulu bir ranzanin korkuluklarindayim
Vucudumu saran bedenim, yalnizligimla esirim
Mutlu bir şiirdir
Gülümseyişi ölmek üzere olan hastanın
Bile bile lades sigarasını bıyıklarının sarısından üflemek
İnadına ve istediğince yaşamak
Bilerek ve kabul ederek kollarını açmak
Çok gün gerekmez
Aşk nedir diye sordu adam?
Ölü seviciliktir dedi kadın!
Sevdim dedi adam
Öldüm diyemeden son nefesini verdi kadın...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!