Oralarda bir yerde duruyor Paris
Bir eğlence işte uzaklarda, bir kapris.
Az ötede cami, bayi, sonra şantiye,
bir tarafta Adilcevaz ve göl, Van diye
mavi bir teselli, resim gibi duvarda.
Dikilmiş karşıda bembeyaz ve hovarda
dağlar, kalleş karakışın şövalyesinde,
parmaklarım tespihin silik klavyesinde...
Rakım yüksek hani, yüce memleket,
biz çok daha yakınız Allah’a, evet;
Uslu göl üstüne inceden yağar kar,
asla gelmeyecek sinsice barbarlar,
gömdük dün eşkıyanın ölüsünü de.
Müebbet tutuklu gölün üstünde
boşuna uğraşıyor taklacı güvercin,
Nuh’un gemisini yeniden bulmak için.
Açılıyor kahvede ahşap eski kapı,
hiçliğin eşiğindedir sanki bu yapı.
Hani levhadan siler gibi yazıları
ekranda uydu kanalları, gavur kızları
dinden imandan eder uzun sarı saçlar...
peş peşe matrak diziler, sonra maçlar.
Akvaryumda balıklar; sorma gitsin,
buzul çağı daha sürüyor mu dersin?
Sobaya izmariti yakıt diye atıyoruz
odunları Urartu tezeğine katıyoruz
Tezek kokusu, artı kolonya ve tütün;
eski, kel elemanı bölücü örgütün
tüttürüyor, Maltepe paketi masada,
son aftan sonra o da artık piyasada...
Rüyalarında kuğuları görür gölde
ve annesinin mezarını Bingöl’de.
Ölü olarak ele geçmiş kardeşi,
doksan küsur koyunu ve iki eşi,
yetimler ona kalmış, ayrıca baldızı
iki üvey, beş oğlu var, dört kızı...
Isınmak zor malum, hepsi bir arada
yatıyorlar, biri altındayken o arada
sabırla bekler öteki karılar sırada;
Devlet İstatistik Enstitüsü uğraşsın
çocuk sayısıyla, yavrular yasalaşsın.
Görev tamamdır, epeyce var akşama,
gavurlara ve ekrandaki yaşama,
minareden tükürseler ne yazar?
Başlarlar ve kaybederler beyazlar,
acemi erler misali piyonlar,
hani hep rütbesiz asker diyorlar
çengel bulmacalarda. Küresel güçler,
Amerika derken kimi Ercişliler
satrançla öldürüyorlar zamanı, fakat
şanslı piyon şah olamaz, olsa da şah mat
Etiler, Hunlar, İskender, Timur falan
denediler, ama dünyada mat kalan
piyon bulmak, abesle iştigaldir;
sonrasız, baki olan hep puştlardır.
Tarih yazmak, bir nevi hakarettir,
kabaca cümle alem, yem üretir
tarih dediğin etobur, yamyam deve,
zaten eşeğe yük olur ölünce deve...
Hanelerle ahırlar arka sokaklarda,
sığır, koyun memelerini sıkarlar da
gelinler, hanımlar kınalı elleriyle,
döllenirler sevişerekten erleriyle...
Kaymakamla bir bayan ve köşe yazarı
geldi buyurdular ki okutun kızları;
önce eğitim, hocalar - kocalar bekler,
düşünecekler uçkur çözmeden erkekler.
Bizden köpekler daha rahatmış Batı’da;
havyarlı tost yeseler bile kahvaltıda,
çanları kimin için çalıyor acaba?
Piyondan şah olmaz, boşunadır her çaba.
Şah mat olur, yine dizilir kukla taşlar,
saatsiz, yazısız, hakemsiz oyun başlar.
Acizane, affına sığınarak, dostça
birkaç söz yazayım dedim, kal hoşça
(Erciş, 1995)
Orhan UravelliKayıt Tarihi : 17.4.2006 18:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
birkaç söz yazayım dedim, kal hoşça
şiirinizi tebrik eder saygılarımı sunarım sayın hemşehrim
TÜM YORUMLAR (1)