Mânâsını bilmediğim bir sıfat
Dökülüyor dudaklarımdan birden,
Boğazımda kuru bir heyecan, garip
Sessizlik yankılanıyor caddeden.
Ve ben, karşı yoldaki adam;
Yine avare, hep avare...
Kasımın ortası gibidir ben olmak.
Ne güneşlidir göğün,
Ne de sarmıştır yeri
Karın getirdiği huzur.
Deli gibi eser rüzgarlar,
Dumanlı şehrin üzerinden;
Hararet,
Nutuklar;
Mülteci!
Görmüyorum on sene sonra
Bir yerlerde kendimi.
Fikirler üstümde tepişiyor
Güzeldi; aciz bakışımı, terslerken gözleri
O an ki, doğup büyüdüğüm beldede kayboldum.
Aradım yıllarca durmadan, göğünde kameri
Kurtuldum sandım fakat cehenneminde nâr oldum.
Dalgalarıyla boğuştuğum yegâne denizin,
Misyonum kalmadı,
Arşivlerde yer tutmaktan gayrı.
İlga ettim aklımın
Bahar kokan bahçelerini.
Direndim göğsümden süzülen akımlara,
Direndim de akkorlara döndüm.
Bir tren kalkıyor.
Ufukta sarmaşık sarmaşık
Hüzün kokan bulutlar;
Raylarda, porselen kırıkları,
Lokomotif, vagonlar...
Kalbimdeki değirmenin
--- Yemin ---
Karartılar, nilüfer, ağıtlar,
Ay ışığı;
Cennetin, cehennemin, arafın
Tanışığı!
Yüzüme sıcak bir tokat çarpan karanlığa
Sırtımı döndüm.
O da, enseme kondurdu busesini.
Ve yüklendi sırtıma güneşin
En soğuk taneleri.
Islak ellerim, ıslak bedenimde.
Seyrelen saçlarıyla bir muhtacın bakışı...
Sebilsiz kaldım sanki okyanusun dibinde.
Yapraklar döktüm fakat atlattım işte kışı,
Ilık meltemin şimdi dans ediyor cildimde.
Irmaklarım taştıkça balıklar yüzmez oldu,
Bir tepe yaratıyorum, yükseklerde
Ve dibine kendimi koyuyorum.
Ayağımda yırtık, eski botlar
Çamur var dizlerimde;
Fakat farklı bu kez, korkmuyorum
Çünkü öldü yıllar önce dağlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!