ensende ihanet
beni yaktın, yangın yeri kül eyledin,
alevlerimle kendini tutuşturdun, tükettin…
kor ateşten tene sardın bedenini…
ben, bir ihanet vurgunuyla dökülürüm,
sen milyon tabuta ömür olursun
her saat, her an…
baktığın ve bakamadığın bütün yüzlerde bana yanılır gözlerin…
her otobüs, her istasyon beni götürür senden,
yanılır, can çekişirsin…
ölmez can cekişirsin sağ elinin dördüncü parmağına her baktığında…
bütün sevişmelerin benim öpücüğümle sonlanır,
yanılırsın..
yanağında bir ıslaklık, eritir, tüketir cüzam olur yapışır…
her günün ızdıraptan bir hazine,
her gecen merasimi olur kalkmayan cesedin…
tende bir yabancı, damarlarında ben akarım,
kahrolur kararırsın…
yapay bir gülümseme yaslanır yanağına,
gözlerin küfre durur yalancı dudağına…
ensende ihanet,
batık bir filika olur gözlerin…
dibe vurursun, umurunda olmaz galaksinin
ve ben şiire tutunur, şiirden aşklar büyütürüm göğsümde.
riyasız, yalansız ve yamasız yollara dökülürüm yeniden.
Ensende ihanet,
irin kusarsın koynundaki yabancıya…
çocuklar verir, çocukluğumu büyütürsün,
büyür yalnızlığın, korkunç bir türbeye dönüşür gövden.
ve bir gün yanındaki boş bir koltuk,
omzuna değen elim,
gözlerinde çaresiz bir teslimiyet
ve zamanı geçmiştir yaslanıp yakınmaların…
ne muskasının gücü yeter dört kitabın,
ne nefesi büyücü pezevengin
ve dizini döven annen,
yolunda gitmişsindir aynen
omuz üstünde bakmaz gözüm
ve çatlamış, dört çeşme akar gözün,
velakin ne işe yarar sözün
ensende ihanet
ölümündür cennet…
ama sürün sürün sürün…
9 ağustos 2009-08-09
istanbul
Kayıt Tarihi : 15.1.2010 10:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!