Ender'e Mektup Şiiri - Fetih Koç

Fetih Koç
61

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Ender'e Mektup

I
Bir yalandı sözün ilk anlamı
Acıktık; oysa ilk önce su vardı
Bir mağmaydı yangının ilk kıvılcımları
Yıkılsın İzmir
Yeni bir Afyon vurulsun

Dağılacak o kara bulutlar
Ufukla çıkar gelirsin sevgili dostum Ender
Yeniden yaratırız eflatun kokulu
Eski Bornova sokağını
Anılar canlanır gök mavisi bulutlar içinde
Otururuz Kordonboyunda
Bir demli çay, bir hüzünlü cıgara içeriz
Dumanı derinden çeker cigerlere indiririz.
Oysa ne güzeldi o eski İzmir.
II
Bütün negatiflerde zenciyim
Nedense herkes renk renktir fotoğraflarda
Orhanın yeri, çaycı amca, Kordonboyu,
Kemeraltı, Saat kulesi, Karşıyaka,Vapur iskelesi
Cıvıl cıvıl aile çay bahçeleri
Fuar içinde yer sofrasın kurup piknik yapan aileler
Yazlık sinamalar, Basmane tren istasiyonu
Renkli ve canlı bir hayat yaşanıyordu.
Muhasabesiz esen rüzgara yelken açtık
Ve böylece
Dilsiz bir serüvenin rehalesine
Akıp durdu zaman sevgili dostum Ender.
Oysa alev hareler içinde yanan İzmir değildi
Bizim yüreğimizdeki buharlaşan bulutlarımızdı
Afyon sadece uzaktan şahitlik yapıyordu bu serüvene.
III
Dilimizde aynı şarkılar
“İzmirin kavakları dökülür yaprakları,
Efelerin efesi, Çakırcı, İbrahim çavuş”
Ve zeybek havasıyla kollarımızı kaldırır oynardık
Ama ne oyunun sonu geldi
Nede kavakların yaprakları döküldü
Dökülen sadece tenimizden sızan yılların teri oldu.
Bir dostumdan duydum Basmane artık kokmuyor
Peki bu sürgün neden?
IV
Sevgili dostum Ender
Aslında herşey hesapsız kitapsızdı
Ne batı alaca karanlıktı
Ne doğu kıpkızıldı
Ne güney sisliydi
Nede kuzey yağmurluydu
Bunlar sadece bizim kendi içimizde vardı.
Hepimizin kolunda birer saat
Malüm biz zamana kurmasını bilmiyorduk saati
Duvarlara kahrolsun... yıklısın bu duzen yazıyorduk
Lakin yazmakla ne yıkılıyordu, nede kahroluyordu
Yine yıkılan ve kahrolan biz oluyorduk
Çünkü oyunu kuralına göre oynamıyorduk.
Konaktaki o tarihi saat kulesini bilmem hatırlarmısın
Ne güzel oynuyordu rolünü
Ne illeri giderdi, nede geri kalırdı
El ve kafa emeğile işlediğimiz onca rotatifler
Yaşadığımız onca aşklar muhasabesizdi
Hesapsız olduğu için “yıkılmadı konaklar”
V
Sevgili dostum Ender
İzmirin o güzelim aile yazlık sinamalarında
Çekirdek çıtırdatıp, mendille göz yaşlarını silen halkımız
Erol taş’ı yuhlardı
Kadir savunu alkışlardı
Ve bir babacan sevgisiyle bağrına basardı.
Oysa içimizde erol taşlar doluydu
Biz bunlarıda kadir savun olarak görüyorduk
Halk içimizdeki erol taşları görüyordu
Görmiyen tek bizdik
Çünkü biz halkıda kemal sunal olarak görüyorduk
Herşeyi yüzeysel ele alıyorduk, derinleşmeye kafa yormuyorduk
Ve böylece palmiye ağacın gölgesi bize reva görüldü
Künyemize sürgün yazıldı boynumuza asıldı...
VI
Sevgili dostum Ender
Tren raylarından illerlerken
Biz yangına rüzğar taşıyorduk.
Mavi tren yoktu
Sadece sözde ve şairlerin dizelerinde vardı.
O mistik tadındaki çorbalar
İzmir sokaklarını saraken
Buram buram burnumuzda tüterdi
Biz az çorba bol ekmekle yetinirdik
Oysa bu gerçeğe aykırıydı.
Rüzgar bizi yakacak yangını büyütüyordu
Çünkü kara tren vardı
Ama biz mavi tren olarak görüyorduk
Yangın izmiri sarmıştı
Afyon şahitlik yapıyordu bu yangına...
Derlerki aşk ve tutku aklı kör eder, akla hüküm eder
Dört yanımız uçurummuş
Kendimizden başka tutunacak hiçbir dal kalmamış
Yaşamımıza anlam veren herşey kirletilmiş
Demli çayların o eski tadı
O gevrek gevrek simitlerde yok artık.
Paytonlar kordonboyunda sefer yapmıyor
Yıkılır İzmir
Vurulur Afyon
Yeni bir ege bulunur...
VII
Sevgili dostum Ender
Oysa bizim duygularımız
Bir nisan sabahı kadar mahsundu
Bir mayıs sabahı kadar da korkusuzdu.
Kemeraltı gibi matrak bir çarşı varmıdır
Bu yeryüzünde bilemiyorum?
Günün doğup doğmiyacağını sentez etmeden
Kör-topal karanlığın üstüne yürüyorduk
Kendimi bu serüvende bir don kişot olarak görüyorum
Çünkü bu serüvende hiçbir çıkarımız, hiçbir hesabımız yoktu
Lakin etrafımız çıkar peşinde pusuya yatan rantçılar sarmıştı.
Bunları sana yazarken yılgınlık olarak yorumlanmasın
Ömrümde yılgınlığa aman vermedim-vermiyeceğim
Yanımdan bile geçmiyecek
Amacım geçmişi muhasebe edip,tercube edinmektir
Yarınlara daha sağlam ve tecrübeli adımlarla yürümektir.
VIII
Sevgili dostum Ender
Sözün kısası bu bir derin yaradır yaşamımızda
Tedaviside yoktur-iyileşmez
Toplumsal bir kültür depremi olmazsa.
Ben bugün kendimi yeniledim
Yani kendimi buldum.
Ahmet Arifin dedigi gibi
“ben şairim, namus işçisiyim yani, yürek işçisiyim”
ve ben bugün bu mısraları yeniden tekrarlıyorum
Ben şairim, yürek işçisiyim yani
Seni hasretle kucaklıyorum
Mutlaka ama mutlaka insanlık kazanacak...
H o ş ç a k a l

Fetih Koç
Kayıt Tarihi : 11.2.2007 20:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fetih Koç