Eskiden, yetmişli yılların sonu, seksenlerin başında her şey ne kadar güzeldi ne kadar hoştu. Gençtik, dinamiktik, capcanlıydık, coşkuluyduk. Okumaya çalışıyorduk, dersler bir taraftan, arkadaşlar bir taraftan, sosyal faaliyetler, halk oyunları bir taraftan. Asitler, bazlar, kızlar, tuzlar ve Lazlardan oluşan dopdolu bir hayatımız vardı. (O zaman Trabzonsporluydum da) Lazlar oradan geliyor anlayacağınız. Babamız rahmetli eve ekmek getirir, biz de ailecek hep beraber helalinden kazanılan paraları helalinden yemeye çalışırdık. Mahallemizde ki bütün arkadaşlarımızda da aynı şekilde ‘'Ekmek elden su gölden, cocacola ve sakız bakkal Recai amcadan, akşam ev de sopalar babadan.'' Sopalar şaka şaka, Allah var fiske vurmadı rahmetli. İşte böyleydi durumlar.
Öğrenci olduğumuzdan harçlık ile geçinir, kıt kanaat yaşamaya çalışırdık. Paranın değerinin düşmesiyle harçlıklarımıza zam kesinlikle gelmez, maaşlar dolar ya da euroya endekslenmezdi, yılda tek maaş ikramiyemiz bile yoktu, grevde yapamazdık, yalnız arada çaktırmadan yanağına bir öpücük kondurup valideden de para tırtıkladığımız da en büyük ikramiye oydu bizim için...
Babam çok çalışkan adamdı, adı üstünde baba, ha babam de babam çalışırdı bize geçim sıkıntısı çektirmemek için. Bizim haberimiz bile olmazdı elektrik faturası ne kadar, su faturası ne kadar, telefon faturası ne kadar, doğal ga... ha! Unuttum daha o zaman doğal gazın esamisi bile okunmuyordu ülkemizde, doğru ya. Aşağı yukarı benim yaşımda olanlar hatırlarlar Sayın muhterem büyüğümüz Süleyman Demirel'in ‘'Benzin vardı da biz mi içtik? '' dediği ve evlerimizin yine bir petrol türevi olan fueloil ve kömür ile ısındığı, şehirlerimizde kalorifer ve egzoz dumanı soluduğumuz zamanlar...
Büyüdük bayağı, biz de askere gittik geldik. Bir müddet sonra yüreğimize düştü aşk ateşi ve bir de baktık ki dünya evine girmişiz. Eşim diye söylemiyorum ama iyi ki onun ile evlenmişim. Tekrar dünyaya gelsem yine eşim ile evlenmek isterdim. Buradan da anlamışsınızdır ki biz mutlu bir aileyiz. Ufak tefek şeyleri dert etmeyen, birbirini seven çocukları ile mutlu olan bir aile...
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Ahmet hocam okuyunca kendimi buldum paylaşıımnızda çok güzeldi yenilerini bekliyoruz , sizi ve bu güzel serinizi içtenlikle kutlarım saygılar sunarım .
Ne güzel faturalamışınız pardon anlatmışsınız aile özelinizden çıkarak toplumun geneline yaşatılan faturalanma çağını...
Kaleminize sağlık sayın Ahmet Zeytinci...
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta