Demek ki, fason gördün imajımı.
Nereden bileceksin kim olduğumu, ne yaşadığımı.
Cesaret kazanmışsın, kendine güvenin gelmiş.
Dikkat et:
Taşıyabileceğinden fazla yüke dayanamaz kiriş.
Özgüven kazan, izle Pelin ÇİFT ile Gündem Ötesi.
Sonra da gel, konuşalım iki gıdım ontoloji.
Dikkat et ontoloji olacak, onkoloji değil.
Pucca kitapları okurken eteklerin çalsın zil..!
Unutma, ben anlatıyordum sana dünya klasiklerini.
Üniversiteye zor girmiş birine ezdirmem kendimi.
Henüz o dönemlerde seninle tuşlu telefon kullanıyorduk.
Göz yok ki görmeye, olsa ne olacak ufuk…
Henüz Instagram yoktu, Youtube yaygın bile değildi.
Ama ben sana anlatırdım şimdiye dair her şeyi.
Sanki yıllar ötesinden gelmiştim, sen ederdin hayret.
Şimdi bana caka satıyorsun, ne hacet.
Instagram olmasa milletin müzik kültürü gelişmeyecek.
Bak yine kimi kimlere kırdırdı zalim felek.
Sakın, o dönemki bilgimi küçümseme.
Yabani gibi bakıyordun klasik müzik listeme.
Belli ki yaşla birlikte beynine kan ulaştı.
Ama bilmiyorsun çevremi, nasıl bir hayat yaşadığımı.
Bilmeden konuşma sakın bir daha.
İnan ki imajlara yön verenler hep en yakınımda
Benim derdim şöhrete kavuşmak hiç olmadı.
Görüştüğüm kişileri bilseydin, kaçırırdın aklını.
Bir benim yaşadığım yerlere bak bir de seninkine.
İstersen bir gün davet edeyim meclis yemekhanesine (!)
Öğretirim çatal kaşık tutmayı.
Büyük memurluğu ne yapacaksın,
İster misin küçük esnaf olmayı?
Çevremdeki kişilere bak, sonra kal hayran.
Sustum diye öldüm mü sandın, seni gidi gönlü ayran.
Utan kendinden, nasıl başarabildin beni küçümsemeyi.
Her bilime yatkınlığım vardı, ama zordu Kezbanoloji.
Yakınımda olmadan anlamazsın nasıl bir hayat yaşadığımı.
Senin giysi katladığın günlerde ben çözmüştüm hayatı.
Arthur Schopenhauer ve Aşkın Metafiziği…
Hiç okumayı denedin mi Friedrich Nietzsche’yi.
Ne bileceksin ki, dolaşıyorum hangi seviyelerde.
Belki ilgini çeker, hemşehrim olur Kaan TANGÖZE.
Zeki DEMİRKUBUZ filmlerindeki kasvet…
İmajımı nasıl fason gördün hayret.
Hayatı çözdükçe anlayacaksın oblomovluğu.
Yol bitmeden bitireceksin yanına aldığın yolluğu.
Kabıma sığamıyorum inan, ben aykırı adam.
Bilmezsin, Kaan BOŞNAK da benim akrabam.
Aslında ben simitçi olmak isterdim.
Belki o zaman daha az olurdu aşkla ilgili derdim.
Hygge gerekir bize ve daha fazla mutluluklar.
İnan içimde içime sığmayan bir şey var.
Arkadaşlarına anlat, hangi kır bahçesinde olacak düğünün.
Nerede yaşayacaksın, geride mi kalacak dünün.
Hayat herkesi yetiştirmek için bir dershane.
Tuz da beyaz, şekerde beyaz ama tam zıtlar birbirine.
Sen beni hep 18 yaşımda mı kaldım sandın yoksa?
Belki birgün Zeytinli Rock Festivalinde geliriz aşka.
Denize düşsen kurtarırım denizi.
Laflarına dikkat et, seni gidi ne oldum delisi.
Sonradan görme olma, geçmişe saygı duy.
Saygısızlık sevgisizlikten de kötü bir huy.
Şans meleğin nerelerdeydi, tam zamanında gitti.
İstediğin dilden konuşuyorum, bozdum nezaketimi.
Edward Cullen olsam da olamazdın Bella.
Hala koymak istiyor musun başını omzuma.
Sıcak kanlı da soğuk kanlı da iyidir tabirimizce.
Yeter ki kansız olmasın bir kimse.
İkametim olan yeler:
Kadıköy, İzmit, Nilüfer, Çankaya.
Sen fason sanırsın ama her şey ana firma.
Gezip ayak basmadığım toprak parçası kalmadı.
Senin anladığın dilden konuşuyorum,
Sanma böyle şahsımı.
Kendimi anlatmaya ihtiyaç duymam asla.
Ama sinirlerimi bozdun, hem de çok fazla.
Gerçekten de daha ne kadar kalbimi kıracaksın.
Ben çamura düştüm de bir sen mi paksın?
Sayısız film izledim, sayısız kitap okudum.
Sen saksıdaki toprak, ben sahildeki kum…
Florida kıyıları da mutlu ederdi Atakum sahili de.
Kendini benden üstün göreceksen vals dinle.
Ne de olsa iki bir şey öğrenen herkes deha.
Sosyal medya getirdi koca bir milleti gaza.
Sen istediğin kadar yaşanmışlıkla dol,
Kimse çıkıp sana yaşam boyu onur plaketi vermez.
Ben aklımdakileri sana anlatsam aklın ermez.
Z raporu sundum, bitmez bu cehalet.
Birine bir şey söylemeden önce söylemeyi hak et.
Güzel ve akıcı konuşmam yapmacık gelirdi sana.
Ne bileceksin medeniyeti,
Çevrende kendin gibi onca dana...
Kıyamazdım sana hiç, okula gecikirdim.
Bunca şeye rağmen bitiren bir kıza,
Nasıl zeki diyebilirim?
Tüm bunları nimet görecek onca kadın var oysa.
Ne battı da bitirdin, kıçında mıydı amigdala?
Sana kırgınlığım hiç geçmeyecek gibi.
Gel izleyelim;
Yukarı Bak, Neşeli Ayaklar, Buz Devri…
Bilen bilir, çok talibim oldu.
Hatta benim için çıktı tartışmalar.
Gelenleri küçümseme, en çirkini senin kadar.
İş adamının kızı, doktor, avukat, savcı
Ve benzeri…
Ben ise hala öpmek istiyordum
Seni ilk gördüğümdeki sivilceni.
Issız adam olsam birgün mesela.
Gelir misin benimle sonu olmayan aşka.
Gün gelir, şarkılarda ararsın benim yorumlarımı.
Ya da çoktan unutursun, olmuşsan ekmek aptalı.
Evet, dengesizdim ama aramızda bir denge sezdim.
İnan, gelmemen daha iyi çünkü ben de bezdim.
Çocuk yaştaydık henüz, belki biraz zaman lazımdı.
Gel, Can Atilla dinleyerek edelim geçmişe yadı.
Baskı yapmamdan korktun, kapanman konusunda.
Oysa ben ne giydiğine karışırdım;
Ne izlediğine ne okuduğuna…
İstersen kadeh tokuştururduk yemek masasında
İstersen bikiniyle dolaşırdın plajda.
Beni nasıl bu kadar yanlış tanıyabildin,
İlginç...
Gaspar Noe izlediği için,
Edeceğim sandı linç.
Hayır, sen yanlış anlamışsın beni.
Gel hayatıma gir bak, görmek için gerçeği.
Özgür düşünce arıyorsun madem,
Neden Samsun’dan doğuya ettin göç.
Buna ne akıl erir, ne de olur bundan öç…
Gel içelim likörümüzü, yakalım mumları.
Bilirim fantezilere ve tutkulara saygı duymayı.
Boş ver, zaten aşkım sana fazla büyük gelirdi.
Hepsini alamazdın içine, gerildikçe gerilirdi.
Aşk zaten kanattı; aşk uçurdu, aşk kanattı.
Çok aradın mı gerçekten,
Çenesinin altında çene olan bu şişmanı?
Gidecektin zaten, daha iyi bir talip çıkarsa.
Daha iyi talip diye kıçını yırttığın bu muydu la?
Kulaklarıma inanamadım, gözlerime sordum.
Ben ne enayi biriymişim, kendimi ne için yordum.
Birlikte yaşayacağımız onca güzel şeyi hiç ettin.
Niye bu şekilde bitti,
Neyime duydun bu kadar kin?
Şimdi git ve konuş onunla:
Bilim, sanat, teknoloji, mitoloji…
O kadar küçümsemeyeyim,
Belki bilir birkaç komplo teorisi…
Bahsedin birbirinize edebiyat ve felsefeden.
Yaşamın amacı neydi, anlam arayın “Neden?”
O hipopotam şiir yazmayı biliyor mu?
Ya da başka bir soru, yazmayı biliyor mu?
Şaka şaka, muhakkak biliyordur okumayı yazmayı.
Farkındaysan artık, ayıcığa ihtiyacın kalmadı.
Ah almak ne demek bilir misin?
Ahmak acısını verirken kullandırmaz izin.
Şimdi öğret ona birkaç film, dizi ve belgesel.
Benim saçım dökülür diye korkarken
Bulmuşsun yarı kel…
Sohbet et onunla;
Uzay-zaman, teorik fizik, retro, astroloji…
Dinlet ona, bana dinletmediğin müzikleri.
İyi ki bitti, iyi ki son buldu,
Çok şükür yarıda kaldı.
Yoksa nasıl bulacaktım,
Kara gözlümü, hayatımın aşkını.
Pembe daktilo yazdı olup bitenleri
Ruha dar geldi kıyafet olarak giydiği tenleri.
Kerizlerden çıkan krizler.
Dolly'nin erkek arkadaşı "hata" yazılı tişörtü giymiş.
Çok manidardı.
Şerefliydi ama yaptıklarını şerefsiz bile yapmadı.
Cidden, bende bulamayıp onda bulduğun neydi?
En iyi aşçı da olurdum,
Hiç denedin mi bana söylemeyi…
Sevgilere saygım sonsuz,
Kimseyi küçümsemem aslında.
Fakat sessiz kalamam,
Birisi daha iyi bir talip diye yanmışsa.
Cidden bunu mu buldun,
Bunun için miydi onca şey?
Giden gençliğime yanarım, hey gidi hey…
Gerçekten de uzmanlar haklıymış,
Sevmişim vasatı.
Vasat gitti ve buldu kendi gibi bir vasatı.
Stray dog theory, bağlanma stili etkisi…
Haklısın değmezmişsin,
Seni gidi Dostoyevski’nin köpeği.
Kayıt Tarihi : 29.3.2020 20:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.