Çıplak ayakla basıverdim anılarıma... Karaya vurmuştum, fazlalıklar incecekti, söz söze gelecekti umutlarım, gözlerimi açtığımda, bu yolun sonuydu biliyorum. Bir yolcu var bende, sabaha karşı uyandırıyorum, biri geldi biri gidecek, anlatamıyorum! Dinliyorum içimdekileri yol boyu... O kalıyordu, ben gidiyordum. Daha nasıl anlatılır bilemiyorum, bu yolculuğun sonunu...
Şiirin gıcırtısı uyutmuyor beni, bir de yolcu edeceğim sabahı... Konuşmamam gerek! Duyulmasın onun ahı... Üzüntüden şu yapraklarda sarardı... Ayrılık değildi ismin, dilimin ucunda! Sonbahardı... Dökülüyordu ağzımdan sonlar! Dilimde sen bitmen gerek! diye haykırdım oysaki... Peş peşe hatalar, ah ben... Susmalıydım. Üşüyordum, gölgenin dibinde. Senden sonra soluyan kuru dalların, uykusunu dinledim gün boyu. Karşı ki dağın yüreğinde ısındım. Daha nasıl anlatılır bilemiyorum, şiirin soğukluğunu...
Sustum, konuşmamalıyım! Koydum elimi vicdanıma, önce dinlemeyi öğrenmeliydim. Dinlemeyi vacip kıldı gecekondunun bağrından çıkan dumanlar! Gecekonduya acıdım, sonra yutkundum, izledim dumanları... Şiir akıyordu bacadan, şiiri dinliyordum yol boyu. Konuşmamam gerek! Daha nasıl anlatılır bilemiyorum, şiirin yolculuğunu...
İçim içime sığmıyor, dedi iç sesim
Ve haykırdım neden sonra "Bugün bende bir haller var"
Toprak eskimiş ayağımın altında
Uçurumlar dökülüyor saçlarımdan
Kaburgalarımdan geçiyor sarp kayalıklar
Her Tanrı kulunu atar da bir gün kuyuya
Aziz eder mi? Bilinmez
Her kuyu boğar kendini Tanrının elleriyle
Su kendini kanatır
Körpecik, körpecik sesiyle
Sensiz seni kendime anışım dudaklarımın faizidir
Ey benim hatıram
Beni her gece an ve beni öp anlımdan
Acım günahımın kefaretidir
Elimi tut ve yaygaraya tıka kulaklarını: bak gör
gök puslu yine
bulutlar kırgın biraz
ayak ucundayım
yokluğu yutmuş merdivenlerin
her adımım birer esaret, ki esaret nefesimi kamçılıyor!
parçalanmış bir bulut gibi...
-
Bu yara geçer mi acep?
Dirilir mi gözümde büyüttüklerim...
Dudaklarımda izi kalmıştır elbet
Evrenin çocuğu dikilir gözüme
Nefesim batar gölgem kadar uzunca
Çerçiler kalemi dikenimden kanayan, kanayan
Kanayan yaralarımı sarmaya biçaredir zaman
Ağlamak eylemini dilimden atamıyorken
Tabirim yetişir dilime
Bir bilsen gönlümde cenk eden süvarileri
Birbirine dokunmadan da savaşan canileri.
Onlar ki;
Çengelli karıncalar bir de çingene!
Bir ipte iki çingene! Öfkesinden kuduruyor
Ah cambazlar! Damsızlara pusu kurmuş...
O yok artık,ansızın çekip gidiverdi...
Hoşçakal bile diyemeden!..
Abim şuram kanıyor sanki
Şuramda alevden korlar var
Beklemeler geçer mi hiç?
Bu acı geçer mi İsmail Abi?
“Öpülmekle meşhurdur mezar taşları” diye devam eden mektubun
Acısıyla öpüyorum ellerinden
Gözlerinden öpüyorum
Öpmek, kanamak deyimi yerindeyse
Yerindeyse sana kanamak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!