Emre Yücesoylu Şiirleri - Şair Emre Yüce ...

Sadece ne yapmalı sorusuna cevap arayan bir mahluk.

Emre Yücesoylu

Sonuçta kurulanların çocuklarıyız
Demlene demlene kirlendik
En büyük günahlarımızda
Kendimizi seçtik
Binlerce hikayede
Ya kahramandık Ya da korkak

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

İntihar edemem ki bakkala borcum var. Ne kadar çok ölmek isterdim. Birden yatakta, uyurken ölmek! Acısız ve farkında olmadan. Vatan borcu, umut borcu ve en acili ise bakkal borcu... Neden ve nasıl yaşanacağını bilmeden rahimden bir el çıkardı beni, bir de annemin yardımı ile. İlk acıyı bir ebem yaşattı bana, dünyadaki ilk saniyelerim içinde. İlk acıya başkaldırışım ise ağlamak oldu. Hiçbir işe yaramayan bu eylemim daha sonraları da işe yaramayacaktı. Bu yüzden gözümden bir damla yaş gelse kendimi camdan atarım. Ben o günden beri ağlamadım. Bir kere ağlayacakmış gibi oldum o kadar. Yorulana kadar koştum, sanki bir yere yetişiyormuş gibi. Sanki bir akrabam ölüyormuş gibi. İyi mi geldi yoksa daha kötü mü oldu orasını bilemem. Umut bu toprakları terk etti, toprak kana bulandı ve o kan bizi besledi. Kurtulanların çocuklarıyız; hepimizin avucundan kan akıyor. İyi olma çabası içinde yaşayıp gidiyoruz. Akşam yatıyor, sabah kalkıyoruz. Ufak tefek dertleri saymazsak. Ben ölmek istiyorum sadece. Belki bana biri güzel bir cümle kursa bu amacımdan vazgeçebilirdim fakat kurmadı. Hep çirkin cümleler duydum. Tam yükseldiğim zaman içimdeki güzel cümleleri söyleyemedim. Boğazıma kadar geldi, güzellik polisi tarafından çevirmeye yakalandı. Tüm benliğimi ömür boyu uğraşacak, beni meşgul tutacak bir işe verebilirdim ama o da olmadı. İlk acıdan beri ölmeyi tek kurtuluşum olarak gördüm. ''Seni seviyorum'' diyen birine sadece içimden ''ben de seni'' diyebildim. Dışardan ''ben de beni seviyorum'' gibi laflar kullandım. Sadece uzaktaki ve erişilmeyen, erişilmesini bile aklımdan geçirmediğim şeyleri sevdim. Bu beni gerçeklikten uzaklaştırdığını düşünebilirsiniz aksine gerçekliğe ve asıl doğrulara ulaştırdı. Herkesin çirkin olduğu gibi. Annelerimizin kalbi kırılmasın diye ''ben çirkinim anne! Bana yalan söyleme'' gibi laflar kullanmadık. Sadece sessizce bizi sevmesine izin verdik. Ortaokuldayken bir sınıf arkadaşım intihar etmişti. Ölüm karşısında pek fazla tepki veremiyorum, normalmiş gibi geliyor. Ya ben çok duygusuzum ya da normali bu. Bir kız gelip şöyle demişti ''Arkadaşınız öldü. Neden bu kadar gülüp eğleniyorsunuz.'' Biz de ne cevap versek beğenirdiniz? ''Evet, biliyoruz''
İşte bakkal borcu dedim. Beni ölümden tek bir o küçük borç alıkoyuyor. Onu ödesem kendi hayatımı sonlandıracağım, ödemezsem ise ayıp olur. O da emekçi bir kardeşimiz sonuçta. Bu dünyadaki yüzde doksan oranındaki insanlar gibi. Ne yapmalıyım doktor? Bu toprakların kavramları arasında kaldım. Eskiden kaçabiliyordun şimdi ise sınır dedikleri yerlerden geçmen için vize lazım. Nasıl kaçarım ki? Borcumdan daha pahalıya geliyor. Nasıl yaşayacağım doktor? Bu acı dolu gelişimi nasıl tatlıya bağlayacağım. Tıp okumuş adamsın! Bir tıp terimi söyle ki kendimi hasta sayayım. Ben artık güne güzel başlamak, beni seven birinin günaydını ile başlamak istiyorum. Bencilliğimi unutturacak kadar umarsız olmak istiyorum. Bu bahar iyi geçsin diye kendimi kurban bile verebilirim. Başka bahara, aynı kışa kaldık. Doktor ben ya beni tıp için öldürün yoksa ben kendimi, borcumu ödedikten sonra tabii, öldüreceğim. İyisi ben gideyim evde eksikler var. Param da yok, biraz daha bakkala borçlu olayım. Yoksa biliyorsun kendimi öldürürdüm. Tanrım sen beni affeder miydin borcumu ödeseydim?

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

Havada taze hamur kokusu
Günün ilk ışıkları
Perdeler yeni açılmış
Yeni bir günün sabahı
Dünün tutmayan hesapları
Yeninin bekleyişi

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

Eski yara kabul bağlar mı
Eski şakalar unutulurken
Sayılardan ibaret biri
Öldükten sonra eşit olabilir mi
Tutarken acıyı
Gülünebilir mi

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

Adam yürümeye, insanların arasına karışmaya başladı. Önce asansörün gelmemesi fikrini kafasından çıkaramadı. Neden bu güzel insanlar apartmanlara hapsolmalılar ki! O karanlık, bazen loş ışık altında ev dedikleri yere gitmek için bu mekanlardan geçmeliler ki! Sıkıştık ve bunaldık. Apartmanları boyayıp elimize ne geçiyor. Dışı mı bizim önemli? Doğru güzel gözüküp, içimizi açmamamız lazım. Açınca o loş ışığı kaybetme korkusu... Ne kadar da mutlular, içleri de mi mutlu? Sen de mi mutlusun yürüyen insan? Benim içim de mutlu ama dışım değil. Sizinkinin tam tersi. Doğru dürüst yürüyemediğim için, rol yapamadığım için affedin beni. Sadece ölümden korkuyorum. Sizin korkmadığını biliyorum ama düşünseniz siz de korkarsınız. Sizin pencereniz güneşte alıyordur. Benimki almıyor, ondan üşüyorum. Geçen sene görmüştüm sıkışıklığı, bir ev için. Nasıl ele verebilirdim ki kendimi size. Ben olsam apartmanda yaşamazdım ama ben değilim işte sorun da burada. Keşkelerimizi kenara bırakalım canım. Olan olmuş, biten bitmiş. Biz bu hayatı seçtik diyelim. Bu kötü ve kötüye giden hayatlarımızı. Her sene kendimizi kilitlediğimiz odalarda bulunalım, gerçekten kaç para hayatımız? Veya kaç paralık adamlarız? Bu kadar seferberliği boşuna mı yaptık? Yok mu bir babayiğit de evet diyecek. Benim kafam karıştı. Bundan başka hayat bilmiyorum. Evet dilimde kalıyor, söyleyemiyorum. Kendimi de inandıramıyorum. İşte öyle, sessizlik en büyük küfür. Birden aklıma gelip falezlerden atlamaya giderken bana hangi tür çay vereceksin? Gel veya beraber atlayalım boş ver çayı. Sadece mutlu olmak istemiştim veya istemedim. Ben mutlu olmayı bilmem ki! Sadece nasıl mutlu olunur yolunun yolcusuyum. Bunların hepsi aynı anlam mı? Yoksa güzellik bu kadar çirkinlerin ellerinde mi yazıldı? Bir tutam aldım buradan, geri koydum. Siz utanmayın diye. Teşekkür etmekten yoruldum, her gün kalkıp gitmekten, geri dönmekten, güzel sözler söyleyememekten, aldığım çiçekleri suluyamamaktan. Böyle bir günde yaşadığımdan utanıyorum. Umut bu topraklarda yeşerdi ama artık ölme vakti geldi.
-Ustam, fazla akbil'in var mı? Benimki bitmiş, rica etsem acaba?
-Buyur geç, ben hallederim.
İnsanların arasından geçen adam, durağa gelmiş ve otobüse binmişti. Kafasındaki düşüncelerini atamadan.

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

En çok kendimin kalbini kırdım
Elim temiz değil ki benim de
Sadece kendimi gördüm aynada
Bakıştık
Ben de kendimi sevmezdim

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

Hayatımın düzelmesi, en azından düzene girebilmesi için kumar oynadım. Tek vuruşluk, ya hep ya hiç durumlarından biriydi. Her zaman olduğu gibi kaybettim. Kaybetmeye alışığım ve sonrasında kabullenirdim. Ama şimdi oturup ağlamak, sarhoş olmak ve değerli bir şeyler yapmak gibi kaybettiğim o kumarı avutmak istiyorum. Bir sorun var ki yapamıyorum. Ne ağlıyabiliyorum ne de sarhoş olabiliyorum. Bunlara üstelik değerli şeylerden de kaçınıyorum. Sadece uzanıp sigara içmekten başka bir şey yapmıyorum. Banyodayken ağlayacak gibi oldum; aha ağlayıp tüm duygularımı orada atıp, gerçeğe yöneleceğime düşündüm. Olmadı. Banyodan çıktım, en yakın markete gidip paramın yettiği en ucuz şarabı aldım. Zaman geçsin, en azından farklı şeyler düşünebilecek bir duruma gelmeyi umarak, tüm şişeyi içtim. Her kitabın sonuna yakışmayan bir durum yaşandı. Unutamıyor, düşünmeden ve hareketsiz sekilde yatıyordum. Evet durumu üstü kapalı bir şekilde anlattığıma göre ki kimsenin penisinde olmayacak bir durum, son durumlar böyle.
Ramy adlı bir dizi var. Yapımcılığını ve dağıtımını Hulu adlı bir platform yapıyor. Son sezonlara doğru Ramy, baş karakter, ağır bir depresyona giriyor ve jelibon yiyor, farklı mekanlarda porno izleyerek, ingilizce tabir ile ''Masturbation'' ile kendini tatmin ediyor. Ben bu gibi eylemleri yapmıyorum ama Ramy'nin o durumunu aynı duygular içinde, farklı eylemler biçiminde bir ilaç arıyorum.
Her gün yazı tura atıyorum. Şimdiye kadar tura geldi, yazı gelseydi burada bulamayacak ve insani eylemlerim için çok geç olacaktı. Umarım yazı gelme ihtimali olmadan bu durumdan kurtulurum. Yoksa dayanamayacak bir duruma evriliyor. İnsan ne yapacağını bilmediği zaman, en çok kenisine tehlike oluşturur.
Olayların arka planını ve detaylarını anlatmadığım için affedin. Bu yazıyı yazmak, içimdeki çıkmazı yazmak bile benim için büyük bir cesaretti. Meramım bu kadar.

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

Yaşadığı şeyleri değişmesine dair umutları ıslanmış, düzeltmeyi denemiş ve yırtmıştı. Yanından çoğunluğu beyaz olan arabalar geçiyor, aynalarından yansıyan bir saniyelik görüntüsü hiç değişmiyordu. Duygusuz, kalbi kırık, gülümsemeyi denese bile kasları hareket etmiyordu. Kalbi kırıktı, ne yapacağını veya nasıl halledeceğini bilmiyordu. Bildiği tek şey durursa ağlayacaktı. Belli bir tempoda yürüyor, geçen arabalara bakıyor, insanlara rahatsızlık vermemek için sürekli yönünü değiştiriyordu. Hiçbir şey umrunda değildi ama yere atılan bir izmaritin bile hikayesini merak ediyordu. Bu ikilem arasında gitip geliyor, en sonunda kafasında kurduğu yalan olduğu bildiği parçaları yerine koyuyor, bir tiyatro izler gibi oluşturduğu o anı yönetmen gibi yorumlamaya başlıyordu. Hayattaki tek eğlencesi oydu, sahte olaylar yaratmak ve onları gerçek gibi sayması. En sonunda yorulduğunu hissedip bir bankı kestirdi gözüne. Önünde farklı farklı insanlar geçiyordu. Bunu fırsat bilip toplum içinde ağlamaktan utandığı için tutabilirdi kendini. Paketinden çıkardığı son dalı ağzına götürdü. Hiçbir şeyden korkmayan adam, o an arkasından gelen biri kemerle onu boğsa karşılık vermeyecek olan adam, çakmağından ateşten korkuyordu. Yüzündeki kılları yanmasın diye ateşe şekilden şekil vererek, sigarasını yakmayı başardı. Herkes mutlu gibiydi, kendisi değildi. Sanki bir yabancı, yanlış bir şeyler yapmış gibi hissediyordu. Neler yapmayı ve neler yapacağını da bilmiyordu, ne yaptığınıda. Tek düşündüğü geçmişin daha farklı, daha anlamlı olabileceğidi. O kadınla bir aşk, o insana daha anlayışlı, daha duygusal olabilirdi... Beklenen şeyler hep geçer gider, olmazdı. Beklenmeyen şeyler köşeye saklanır, o geçince kaçardı. Sigarasını duvar kenarına attı. Az önce sigara isteyen ve cevap alamayan çocuk, bu durumu değerlenmek istediğine dair küçük adımlar atarak duvara yaklaştı. Bunu fark eden adam hiç tepki vermeyerek, cocuğa yaklaşıp elindeki bitmiş sigaraya vurarak, düştüğü yerede sertçe basarak ezdi. Çocuk çok sinirlenmişti, hem para vermemiş hem de sigara. Çocuk kemeriyle bastırmış, belindeki belindeki bıçağı çekmeye calışmış, adam arkasını dönüp oturduğu yere gitmişti. Her şey bir anlığına olmuş, o öfke ve o anlamsız bir yüz arasında... Çocuk çöp arabasını çekip, bir sonraki rotasına devam ederken, adam çoğunluğu beyaz olan arabalar camları karşısında değişmeyen bir şekilde dikilmeye devam etti. Bazı insanlar gülürek, bazıları iş yorgunluğuna rağmen yürüyerek geçip gitti. Adam oturduğu yerden kalkarak, insanların yürüdüğü yönün tam tersine doğru yürümeye başladı. Kendisini, kendisiyle son görüşü o yoldaydı.

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

Söylenecek o kadar çok şey var ki ama buna rağmen yazacak neredeyse hiçbir şey kalmadı. Hayattaki her şey o kadar ince ayrıntısına kadar yazıldı ve çizildi. Bu gibi eylerimler somut bir nesneye aktarılırken aslını kaybettiği söylenebilir çünkü her fikir, anı ve söylem düşünüldüğü gibi çıkmadığı gibi yazılırken de katmanlaşarak daha da yalınlıktan uzaklaşıldı. Neredeyse bütün somut şeyler soyut olanların revize edilmiş halidir. Yani en iyi yazar aslında hiç yazmayandır, eyleme dökmeyendir. Bu yüzden her şey yazılmıştır, çoğu şey ise yalın değildir.

Peki her şey yazılmış, düşünülmüş ve anlamı geliştirerek daha iyiye getirilmişse neden biz hala salt bir gerçeğe ulaşamadık? Cevabı basit; gerçek diye bir olgu yokta ondan. Sadece üretilen fikirler ve yorumlar ile gerçeğe ulaşma çabası var ki bu da bir işe yaramıyor. Hayatta bir gerçek yoksa o zaman anlamı da yoktur. Hayat; güzel olmasına kadar güzel, kötü olmasına kadar kötü olmasına rağmen yaşadığımız hayat gerçek olması halinde bize yetmemeye, isteklerimizi köreltmeye aynı şekilde ilahi bir varlık olmamızı sağlayabilir. Bizim tüm eksiklerimiz, zevklerimiz, acılarımız ve yaşadığımız yıllar bir şeyler aramak olduğundan gerçeğin bizim için fazla bir kavram olduğu ortaya çıkar.
Neyse yoruldum şiir ile kapatıyorum
Eyleme beni bahtiyar bu divanda
Gayrı kayıb-ı kaderdir yolum

Devamını Oku
Emre Yücesoylu

Penceresini bulmuş
Dönüp dolaşıp aynı doğrular
Merdivenden inişler
Hep aynı kıyafetler

Çıkış ertelendi

Devamını Oku