bir türkü çağırsam sesim duyarsın
makiden, bozkırdan beni sorarsın
uyduğum törede inan sen varsın
bağlandığım yarsın gül anadolum.
toroslu tepeden bağlandım sana
bir telim sazından ayrı
lehçeyim şiveden gayrı
doğrular kırıktan eğri
hakikat ne anlamadım.
sevda çorba gönül kazan,
Torunum bilir misin ninene aşık
Meftun bir şair vardı dedenden önce
Bu şiiri de yazmış atiye ışık
Okursam diye size vakti gelince.
Nerde görmüşse beni, derdi: “Gözlerin
doğruya doğru hızla yürümek
ilk adım ve son adım
yollar çakıllı, tozlu ve puslu havalar
ağaçlara, taşlara gerçeği sormak
aşmak iblisleri mevlaya varmak.
Sen bahçenin hangi çiçeğisin
Hangi yaprağı Razaki bağının
Yağmura yakalanmışım bir ikindi vakti
Batıma meyleden güneş karşında
Hayal meyal gün ortasında
Hangi rengisin gökkuşağının...
beni böyle kabul et, bil ki;
değişmem asla
bir fasıldan geçmem asla
başka bir fasla.
eritseler de dondursalar da
zararına razı olurum özde kalışın
ayrılmalarda yıpranma
özlemelerde hüzün
kalıcı sanma
gözler uzağa
közler yangınlara muhtaç
dereyi geçtiysem köprüden değil
suyundan içtiysem çeşmeden değil
gayrı uzun çöpü çekmeden değil
aşık maşukunu bulacak bir gün.
vakıf olamadan aşkın sırrına
günlere güzel başlama ümitlerimiz
gri ankara tonlarına esir düşmüş
sadece biz mi ümidi tutsanmış olan
meşhur yokuşlarda süleyman beyinden tut
necdet abimiz de aynı tonların esaretinde
içerimize sıkıştırılmış duyguları
Galata yokuşunda bir akşam elele
Islak saçlarına aldırmadan
İstiklal’e yürüyen umarsızca
İçiçe geçmişler tenden öte
Gözleri birbirinin aynası
Konuştuklarını duydum



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!