Dünyaya düşkün, ukbaya bitkin gönüllere,
Bayramın esenliği ne zaman gelecek?
Sökülüp iman ağacından sararmış yapraklar,
Kuşların zerafetini ne zaman hissedecek?
Her halinden hoşnutsuz bir müslüman topluma,
Unuttuk dost yüzüne sevgiyle bakmayı,
Fütursuzca sarf ettik yalanı, iftirayı...
Düşüncenin merkezine yerleştirdik riyayı,
Bir an önce kendimize gelmeliyiz...
Zihnimizi beyhude fikirlerle yorduk,
Aynı tastan su içen bir neslin torunları,
Birbirini hor görüp aşağılar olmuş...
Her konuda illaki vardır yorumları,
Dostluk deftetleri kahır ile dolmuş...
Kimi yanından geçmez, kiminin var namazı,
Konuşurken kime meydan okuyorsun?
Oturduğun türlü türlü masalarda...
Bu kadar mı alçaldı sende din?
Yaşar hale gelmişsin masallarla...
Akılını tatile çıkardığın anda,
Altı üstü birkaç gün görüp gideceğim,
Işıltılı hayallerden meskenimi öreceğim,
Sonra yıkıp kendi ellerimle,
Sonsuz olan o aleme döneceğim...
Bazen aklımı kiraya vereceğim,
Sensin bizim önderimiz, başımızın tacı...
Bizim için, çektiğin her acı...
Hayatının her anı, müminlerin ilacı...
Şeref, seni anlamaya çalışmak...
Şereften yoksun nadanlar türedi!..
Gaflet öyküm uzadıkça uzuyor,
Uzadıkça azalıyor itminana ihtimal...
Bir gönül ki hakikatten bihaber atıyor,
Her yanında adeta karanlıktan ihtilal...
Anmıyorsa kalbim onu, sükunet ve huzurla,
Etrafımız sarıldı dünya sevdalılarıyla,
Konuşmak için değil doğru zaman...
Sevgi katili olan fikir zanlılarıyla,
Paylaşmak bu dünyayı ne yaman...
Aklın yolu bir olsa da inkar için çabalar,
Sonbahar bana mı geldi yalnız?
Benim gördüğüm yapraklar mı kurudu?
Ardımdan eser oldu rüzgar,
Onca kara bulut gökyüzüne kuruldu…
Yalnız sana değil ey gönül!
Cümle varlık üstüne çökmüş hüzün…
Zaman akarken hızla, hiç olmadığı kadar,
Durup bir an olsa düşünmeye fırsatım,
Geçse gözümün önünden tüm yaşadıklarım…
Çağlayan o nehirden çekip alsam zihnimi,
Belki de bulacağım esas gerçeği,
Kim bilir…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!