Uzun bir karanlık,
Sokak değil evler dar.
Sığmıyor beden yeryüzüne.
Emin ol elimden tutar.
Tutar elimden,
“Qui scribit, bis legit”
Yazmak tenine şiir, dokunmak sayılır.
Ellerim sarılır kaleme sımsıkı;
Şair olacağım gözlerine bakıp.
İris, damarlaşır dökülüp ormandan,
Hangi bulutun yuvasından kovduğu damlalarsınız?
Ben ki alıp sizi uzaklara götürüyorum
Göze alarak boğulma riskini.
Bir kez yutkunmadan,
Camından kovmadan, ucuz kol saatimin.
Ölümün Kardeşi: Sensizlik
Bulutsuz havada dolu yağdı
Evde yatarken bazıları.
Merak etmeyi bırak
Bakmadım! Pencereyi açıp.
Şimdi sev beni eğer son durağımız ölümse.
Saçların papatyalara, bir an gelse bürünse.
Kalbim sensizliğin altında ıstırapla sürünse,
Sevginle vuruldum ben, yüreğim aşkınla gömülse...
Grilerin getirdiği selamlar,
Şeffaflıkların gizlediği sıcak
Ve yeryüzüne hasret kalan bulutlar,
Hepsi sesimde birer titreme olacak.
Yürüdüm yaşım yettiğince uzun,
ı.
tavanımda paslı dudak izleri
aynalar gel tanış olalım diye fısıldıyor şuuruma
tik tak sesleriyle köreliyor zamanın mekanik bıçakları
sisli havalarda avuntu pınarı oluyor
I.
Kimsesiz ev yokluğumdan sağ çıkmış,
İçeri davet etmiyor beni.
Zilsiz bir kapı var önünde beklediğim;
Camına, perdesine yabancıyım sanki...
İki zıt gönül bakar durur birbirine.
Mesafe 16 taş 8 kare, yine de ulaşamaz sevdiğine.
Bakılınca tahtaya dikkatlice,
İkimiz de aynıyız, aşkın özüne inince.
Beyaz koyunca gönül gönül üstüne,
Kollarımdaki prangalar tüyden hafif
İradeye sahip olmanın ağırlığı var düşüncelerimde
Bu yalnızlık ülkesini terk edersem vatan haini diyecekler
Ve başka yer yok gidilecek
Dünyada adı sanı unutulan yerler pek az
Kimse tanımıyor beni
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!