Herkes beni farklı bilir.
Tanır...
Yaşar...
Fakat kimse gerçek beni bilmez.
Sorsan güler yüzlü,
Umudum aşka yelken açan bir gemi,
Kalbin hırçın bir okyanus.
Mutluluğum balta girmemiş koca bir orman,
Sen o ormanı kurutan büyük bir yangın.
***
Umudum vahşi dalgalarının,
Ne mehtaplar düştü,
Güneşe bir merhaba bile diyemeden.
Ne gölgeler eğrildi,
Nereye çıkacağı belli olmayan şu yollarda.
Görülmemiş fırtınalar ayak bastı,
Mor menekşeler açmış,
Göğü maviler kaplamış,
Evlere ışık süzmeleri dalmış...
Sonu sen olan yollarda,
Mutluluklar çiçek açmış.
Elimde siyah bir kalem,
Karşımda beyaz bir defter.
Anlatıyorum yine kararmış mazinin anılarını,
Yıkıyorum yine yüreğime ördüğüm duvarları,
Asıyorum kendi yalnızlığımda suçsuz bir vicdanı.
Yaşanılan ve yaratılan darbelerin ardından,
Sebebi sen olan gözyaşları tünemiş gözlerime
Şiddetli fırtınalar, öfkeli dalgalar vurmuş,
Yüreğimde yarattığın boşluklara.
Yokluğunda kırgınlıklar sarmış günlerimi
Acı dolu geçen gündüzler,
Yalnızlık kokan geceler çıkmış gün yüzüne.
Anlamadığım veya anlamak istemediğim,
Asla girmem dediğim bir yola giriyorum yine.
Bir korku sarıyor içimi,
Bilindik ve eskilerden bir ürperti hakim oluyor aklıma,
Düşüncelerim ve ben zıtlaşıyor her zamanki gibi
Alıkoyamıyorum kendimi mahsur olduğum garip dalgınlıklardan.
Takvimler 3 Haziran 1963'ü gösteriyor
Zaman yüce bir kalemi daha kırıp geçiyor.
Yaşlanıp gidiyor dünya.
Yalnız ve asil bir adamı kucaklıyor toprak.
Kelimeleri ile dünyaya aşkı, sefaleti, acıları ve gurbeti öğreten,
Unutulmaz dörtlükleri ile bize yol gösteren,
Gözlerinden uzakta kalmak,
Sesine muhtaç olmak,
Gülüşünün hasretine kapılmak,
O kadar zor ki beni anlayamazsın.
Senin her santimini satırlara dökmek ne fayda eder?
Kader geçilmesi imkansız bir engel koymuş önümüze.
Ne sen bana gelebiliyorsun ne ben sana,
Uzaktan bakışıyoruz öyle.
Saf ve temiz bakışlarım,
Anlaşılmaz ve tutarsız bakışlarınla yüzleşiyor bir anda.
Gök paramparça, yalnızlık serbest,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!