beni böyle bırakıp gidersen bu amfide
çığlık olur her sesim
başka bir yerinde gecenin
birer ölü olur sokaklarım
kulakları durmadan çınlayan
tırnaklarım uzamaz artık
yalnızım şimdilerde
ama sen sığdırabiliyorsun beni
dağa taşa ve bu şehre
bu şehrin kahpe kalabalıklarına
yalnızım şimdilerde
sağ tarafımda
kirli bir ırmak gibi aktım dizlerine
dizlerimde derman kalmayıncaya dek
başımı vurdum taştan taşa
ağaçlara sonra çayırlara
sonra dört duvara sundum kendimi
bir dipnot düş hüzünlen
tarihi yağmala
barbar desinler adına
adına kıyam de aşkımızın
sakalsız yüzleşmeleri geç belgelere
gecenin en asi yerinde
ayın şarap kokan yanağı yanağımda
kim ne diyecek şimdi bana
içtim seni bu gece
yalnızlığım boynumda dizi boncuk
kim ne anlar bir yalnızdan
gittin tüm şiirler ağladı
gittin şehir sustu
deniz dalgalanmaz oldu dizlerimde
sustum mevsimler yaprak döktü
gittin seni alkışlıyorum
senin gözlerin yalan
aksayan yüzümdü çarpık şehir
oluklardan akardı kadim kirliliğim
toprak damlı evlerin en masum haylazıydım
ölü gölgeleri gizlerdi güzelliğimi
sırnaşık acizkar oyunlarımla büyüdü çocuklar
peçeli yabanlığım engel olmadı cirit atmaya
ve düşlerim arasında cellat
ve dişlerimin arasında martı sürüsü
ve düşüşlerim sırasında gül bahçesi
düşüşlerim ağlar
gülüşlerim solar
düşlerim kan ağlar
kaçak baharlar getirdim şehre
ince rüzgarlar med cezirler
bir çığ gibi geldim sana
avuçlarımda biriktirdiğim yalnızlığım
boynumda ağır burukluk
bir yaprağı çalıyor hayat,
yeşil bir yaprağı
durmadan soyuyor hayat
bir ağaç, rüzgara karşı durmuş
yaprakları yok olmuş çalınmaktan,
dalları ise çok ince.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!