Emekçi Kadınlar Günü

Fatih Lütfü Aydın
300

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Emekçi Kadınlar Günü

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ ne,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü denmiş.
Bilinçli olarak emekçi sözcüğü yenmiş.
Onun yerine feminist sözcüğü eklenmiş.

Kadınlara mal satmak için.
Feminist deyip poh poh lamışlar.

Eşit işe eşit ücret.
Artık sömürüye ret.
Diyen emekçi kadınları,
Öldürmüşler unutma bunları.

Bir şiddet daha var ekonomik şiddet.
8 Mart gününde oyuna gelme dikkat et.

Saygılar ve Sevgiler.
05.03.2007
Fatih Aydın.

Kadin ve Erkek Eşitliği


Aslında bunlar gündem saptırma da olsa bu konuda bir şeyler yazmak istiyorum.

Kadın olsun, erkek olsun insanlar yaratılışta ve haklarda eşittir. Sonra insanların bu eşitliği aşağıdaki 3 nedenle bozulur. Kadın ve erkek zaten insan oldukları için doğal olarak eşittirler (hayatta ki uygulamalar böyle olmasa da) .

Tüm kadınların günü kutlu olsun.Saygılar ve Sevgiler.

1. Takva. *

HUCURÂT-13

Yaşar Nuri Öztürk: Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.

2. Bilgi.

Bilenle bilmeyen bir olur mu?
ZUMER-9

Böyle birisi; gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan, Rabbinin rahmetini uman biri gibi midir? De ki:"Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu? Ancak gönül ve akıl sahipleri düşünüp ibret alır."


Bilgiyle böbürlenmeme.


YÛSUF-76

Bunun üzerine Yûsuf öz kardeşinin heybesinden önce, öteki kardeşlerin heybelerini aramaya başladı. Nihayet su kabını, öz kardeşinin heybesinden çıkardı. Yûsuf'a böyle bir tuzak öğretmiştik. Yoksa Yûsuf, Allah'ın dilemesi dışında, kralın dinine göre öz kardeşini alamazdı. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz biz. Her bilgi sahibinin üstünde bir başka bilen vardır.


3. Geçimi üstlenme.

NİSÂ-34

Yaşar Nuri Öztürk: Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır. İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar; Allah'ın kendilerini koruduğu gibi, gizliliği gereken şeyi korurlar. Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin, sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin! Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın. Allah çok yücedir, sınırsızca büyüktür.

Not: Yukarıda ki ayette erkekleri kadınlardan denmiyor, "insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır" deniyor. O zaman ki koyu ataerkil toplumda geçim yükümlülüğü erkekte idi bu durum erkeğin değil geçimi üstlenenin üstün olduğunu gösterir, bence.

İşte yukarıda ki 3 nedenle eşitlik bozulur ama bu durum üstün olana zayıf olanı ezme hakkı vermez. Çalışan kadınların gebeliği ve emzirme durumu zaten pozitif ayrımcılık olarak ücretli izin şeklinde düzenlenmektedir.

Saygılar ve Sevgiler 25.11.2014

Not: Ayrımcılık aslında olumsuz (negatif) bir durumdur ama ayrımcılık ya da adam kayırma zor durumda olana yapılırsa bu olumlu (pozitif) ayrımcılık olur.
Örneğin otobüste vs. de 2 kadından hamile olana yer verildiğinde bu adam kayırma olur ve olumsuz bir durumdur. Kadının zor durumda (hamile) olması ayrımcılığı olumluya çevirir.

*TAKVA (İTTİKÂ)

Bir şeyi korumak, zarar verecek şeylerden sakınmak, bir şeyi başka bir şeyle tehlikelere karşı korumaya almak anlamındaki "vikâye" kökünden gelen ittikâ; sözlükte; kuvvetli bir himayeye girerek korunmak, sakınmak, kendini muhafaza altına almak, bunun gereği olarak korkmak ve çekinmek demektir. İttikânın isim şekline takva denir. Din ıstılahında ittika ve takva; imân edip emir ve yasaklarına uyarak, Allah'a karşı gelmekten sakınmak, dünya veya âhirette insana zarar verecek, ilâhî azaba sebep olabilecek inanç söz, fiil ve davranışlardan ve her türlü günahtan sakınmak anlamına gelir. Takva sahibine muttaki denir. (bk. Muttaki) Kur'ân, baştan sona kadar takva-ittikâ kavramı ile örülmüş, çeşitli formlarda 250 defa kullanılmıştır. 54 defa (ittekullah'a) şeklinde Allah'a karşı gelmekten sakınılması emredilmiştir. Peygamberler de ümmetlerine hep takvayı tavsiye etmişlerdir (Âl-i İmrân, 3/138) . Kur'ân'da ittikâ kavramı; îmân (Şu'arâ, 26/11) , tevbe (Mâide, 5/65) , itâat (Nahl, 16/52) , ma'siyetleri terk etmek (Bakara, 2/189) , korkmak (haşyet) (Hac, 22/1) , ibâdet etmek (Nahl, 16/2) ve ihlas (Tevbe, 9/108. Hac, 22/37) anlamlarında kullanılmıştır. Takvanın üç mertebesi vardır; 1- Şirk, küfür ve nifaktan korunarak îmana sarılmak. (Fetih, 48/26) Kelime-i tevhid, (Lâilâhe illallah=Allah'tan başka ilâh yoktur cümlesi) kelime-i takvadır (Tirmizî, Tefsîr, 48) . 2- Büyük günahları işlemekten, küçük günahlarda ısrar etmekten kendini alıkoymak ve dini görevleri, farzları yerine getirmek (A'râf, 7/96) . 3- Kalbi, Hak'tan meşgul edecek her şeyden temizleyip bütün varlığı ile Allah'a yönelmektir (Âl-i İmrân, 3/102) . İttikâ ve takva kavramının kapsamına îmân, ihsân, ihlas, ibâdet, itâat, sâlih amel, birr ve adalet gibi övme ifade eden bütün kavramlar girmektedir. Yani takva kavramı, bu kavramların ifade ettiği bütün anlamları içermektedir. Takva-ittikâ kavram adalet ve zulmün zıddıdır (Mâide, 5/2, 8; Bakara, 2/189, 237) . "Takva, azıkların en hayırlısıdır." (Bakara, 2/197) . (İ.K.)

https://kurul.diyanet.gov.tr/SoruSor/DiniKavramlarSozlugu.aspx#.VHTPhCOsWNY

MÜSTEZAF
Bu dosyadaki tüm Kur’an Türkçe anlamları, Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk’e aittir. F.L.A. 08.03.2017

1. Sınıf Ezilenler (Güçlü oldukları halde zalimlere haksız çıkar elde etme amacıyla boyun eğenler.) .

İnnellezîne teveffâhumul melâiketu zâlimî enfusihim kâlû fîme kuntum. Kâlû kunnâ mustad’afîne fîl ard(ardı) . Kâlû e lem tekun ardullâhi vâsiaten fe tuhâcirû fîhâ. Fe ulâike me’vâhum cehennem(cehennemu) ve sâet masîrâ(masîran) .
1. inne ellezîne : muhakkak ki onlar
2. teveffâ-hum : onları vefat ettirir, öldürür
3. el melâiketu : melekler
4. zâlimî : zulmedenler
5. enfusi-him : onların nefsleri, kendileri, kendi nefsleri
6. kâlû : dediler
7. fîme : nerede, ne işte
8. kuntum : siz oldunuz, idiniz
9. kâlû : dediler
10. kunnâ : biz olduk, biz idik,
11. mustad'afîne : aciz, çaresiz, zayıf olanlar
12. fî el ardı : arzda, yeryüzünde
13. kâlû : dediler
14. e :... mı?
15. lem tekun : olmadı, değil
16. ardu : arz, yeryüzü
17. allâhi : Allah
18. vâsiaten : geniş
19. fe : o halde, öyleyse
20. tuhâcirû : hicret edersiniz
21. fî-hâ : orada (oraya)
22. fe : işte
23. ulâike : işte onlar
24. me'vâ-hum : onların varacakları, gidecekleri yer
25. cehennemu : cehennem
26. ve sâet : ve ne kötü, fena
27. masîran : gidilen yer, varış yeri

Nisa, 97. Melekler, öz benliklerine zulmetmiş olanların canlarını alırken, onlara şöyle dediler: "Neredeydiniz siz? " Cevap verdiler: "Yeryüzünde ezilip horlananlardandık biz." Melekler dediler ki: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi ki orada bir yerden bir yere göçesiniz? " İşte böylelerinin varacağı yer cehennemdir. Ne kötü dönüş yeridir o!

Sebe

31. Küfre sapanlar dedi ki: "Biz, bu Kur'an'a da bundan öncekine de asla inanmayacağız! " Ah, bir görsen o zalimleri Rableri huzurunda, tutuklanmış halde! Bir kısmı da bir kısmına söz atar durur. Basit görülüp horlananları, büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Siz olmasaydınız, vallahi biz inanacaktık! "

32. Büyüklük taslayanları ise basit görülüp horlananlara şöyle derler: "Hidayet size geldikten sonra, sizi ondan biz mi geri çevirdik? Hayır, siz kendiniz günahkârlardınız! "

33. Bu kez, basit görülüp horlananlar büyüklük taslayanlara şöyle derler: "Hayır, öyle değil! " İşiniz gece gündüz düzenbazlıktı. Siz bize Allah'a nankörlük etmemizi, O'na eşler, ortaklar tutmamızı emrediyordunuz." Nihayet, azabı gördüklerinde, pişmanlığı içlerine gömerler. Biz ise inkârcıların boyunlarına bukağıları vurmuşuzdur. Yapıp ettiklerinden başka, neyin karşılığını görüyorlar ki! ...

2. Sınıf Ezilenler (Allah’a inandıkları için zulüm görüp, ezilenler.) .

Enfal, 26. Düşünün ki, siz bir zamanlar yeryüzünde ezilip horlanan bir azınlıktınız. İnsanların sizi çarpıvereceğinden korkuyordunuz. Bu haldeyken Allah sizi barındırdı, yardımıyla sizi destekledi ve şükredersiniz ümidiyle sizi tertemiz nimetlerle rızıklandırdı.

A’raf, 137. Ezilip itilmekte olan topluluğu da içine bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Rabbinin, İsrailoğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine vardı. Firavun ve toplumunun sanayi olarak meydana getirdiklerini de dikip yükselttikleri sarayları da yere geçirdik.

3. Sınıf Ezilenler (Gerçekten güçsüz ve çaresiz olanlar.) .

Nisa, 98. Kadınlardan, erkeklerden, yavrulardan hiçbiri beceri gösteremeyen, hiçbir yol bulamayanların durumu farklıdır.

MÜSTEZ'AF
Sözlükte "zayıf düşürülmüş, zayıf bırakılmış, ezilmiş, zayıf görülenler" anlamına gelen müstez'af, dini bir kavram olarak, zalimler tarafından zayıf düşürülmüş, ezilmiş, güçsüz görülen demektir. Buna göre inançları sebebiyle kâfirler ve zalimler tarafından ezilen, horlanan, zor ve baskı kullanılmak suretiyle hakları ellerinden alınan, bütün bunlara karşı ellerinden bir şey gelmeyen kişi ve topluluklar müstez'aftırlar. Baskı ve zulümlere karşı koyma gücü bulunduğu halde, ezilmeye rıza gösterenler müstez'af değillerdir. (M.C.)

http://www.diyanet.gov.tr/dinikavramlar/dinikavramlar-M/M%C3%9CSTEZ'AF

Fatih Lütfü Aydın
Kayıt Tarihi : 15.8.2014 18:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fatih Lütfü Aydın