-Haydi kızlaar çaylar hazır,
kurabiyeler şimdi çıktı fırından vallahi.
Biri hindistan cevizli, öteki de elmalı tarçın kokusu nasıl da sardı ortalığı...
Nuriye teyze buyurun hangisinden alırsınız
-harmandalı mı
-ne dediniz harmandalı da nereden çıktı öyle bir kurabiye var mı ben duymadım
n-senin gız Mesude'nin oğlunun düğününde bi harmandalı oynamış herkezler parnah ısırmış, sevgilisi de ordaymış deyolar.
-aman Allah'ım ne diyorsunuz konu nereye gitti bizim kız mı oynamış?
Ne zaman gitmiş benim niye haberim yok
n-ee en son anala babala duyarmış gızına sahab çıhmazsan işte böle olu.
Dağdaki çoban duydu da sen anasısın duymadın mı senin gızından habarın yoh mu?
-ay deli olacaam yani Nuriye teyze sağır duymaz uydururmuş
ben diyorum elmalı sen diyorsun harman dalı.
Elmalı kurabiyeden konu nereye giitti
Bu arada kanepede oturan iki genç bayan arasında fiskos başlar;
suzi-Ne anlamaması canım, ne duymaması kadın cin gibi mahsus söyledi koydu taşı gediğine...
-Aa yapma Suzi ihtiyar kadın işte ne dediğini bilmiyor
-A şekerim sen uyu daha Letafet hanım da nasıl kızardı yüzü ateş gibi oldu kadıncağızın gözleri de çakmak çakmak.
Ahmaklığına doymasın bu zamanda iskelet kılıklı kızı öyle bir koca buldu da bunuyor mu?
n-sen uyu daha bahalım sınıfı geçmiş diye senin gııza sevdiği oğlan altın yüzük almış, söz yüzüğüymüş deyolar.
Yüzüğü tahmıyo mu gızıın, her Allah'ın günü parhlarda bahcelerde gezerilermiş.
Azıcıh sahap çıh gızına
-Ay deli olacam Nuriye teyze vallahi bayılacam
***
ve Letafet hanımın elindeki tepsi düşer şangır şungur bardaklar bir yana çaylar bir yana savrulur.
Şükürler olsun ki yanan olmaz...
Banyoya koşan Letafet hanım sinir krizleri geçirirken ağlar hıçkıra hıçkıra.
Suzi'yle Nejla da peşinden koşar teskin etmeye çalışırlar ev sahibini..
Kadın sapsarı eli ayağı zangır zangır titremektedir.
Biraz ortalık yatışıp teskin olduklarında ne görsünler Nuriye hanım mutfaktan elinde bir bardak çay ve bir tabak tepeleme elmalı kurabiyelerle çıkmıyor mu...
n-biraz fazla oldu emme, iki depsi yapmışsın gördüm azıcıh torunlarıma da götürüvereyin dedim.
Ortalık biraz durulmuş olup; Letafet hanım asaletini hiiç bozmadan evsahibi olmanın nezaketiyle, hiç bir şey olmamışçasına yeniden taze çaylar getirip ikram eder yanında misler gibi elmalı kurabiyeleriyle.
Suzi Nejla'nın kulağına eğilip- ayy hamur olmuş yağı da bir acaip der!
Latafet hanım bir poşet getirp Nuriye hanımın tabağındaki kurabiyeleri itinayla yerleştirir.
-Hindistan cevizlisinden de ister misin Nuriye teyze diye sorar.
n-vir vir o oğlana gızı vir çoh zenginlermiş ham adı da çıhtı evde bırahıp turşusunu mu guracan
-HaspinAllahhh
n-benim torunları da isteyolaar emme çoğu çulsuzun teki senin gızıın gadir gecesi doğmuş gaçırma gısmetini...
Letafet hanım kendini tutamaz gözlerinde iki damla yaş belirmiştir ve bu kez odasına koşup yatağına atıverir kendini
***-
n- hindistan cevizlilden de alsam mı acaba
Suzi Nejla'ya-ayol görüyor musun Letafet hanım bize hiç teklif etti mi bu dünya lafını bilmeyen Nuriye teyze gibilerin patavatsızların dünyası..
Saf görünüp de neler neler dedi.
-öyle deme Suzi'ciğim güngörmüş kadın anlamamazlıktan gelip Letafet hanıma kızı hakkında dikkat çekmek, uyarmak istedi herhalde.
-Amaan Nejla'a sende ne safsın
Vakit hayli geçtir konukların gitmeye niyetleri yok gibidir.
havanın karardığını farkeden Nuriye hanım toparlanır.
-size doyum olmaz garii der ve gülümseyerek çıkar salondan.
Bu sırada kapıdan duyulan bir anahtar sesiyle irkilirler; evin beyidir gelen.
Hararetli bir sohbete dalmış olan Nejla hanım ve Suzi'nin vakitten habersiz, ve vurdumduymaz bir serinkanlılıkla ev sahibinin bu gün yaşadıklarını hiiç kaale almayıp oturmaları son derece uygunsuz bir harekettir.
***
Sonunda nihayet herkes gider evine.
Mutfağa giren Faruk bey bir de ne görsün; kırık bardaklar tepeleme bulaşık boş tepsilerle mutfak mutfaklıkdan çıkmış bir durumda.
-Hanıım nerelerdesin uğurlamadın mı daha konuklarını bu ne hal n'oldu bu mutfağa?
Letafet Hanım nazlı, nazlı gelir eşinin boynuna sarılır, içini çeke çeke başlar ağlamaya
Faruk bey bu özverili kabulde az çok neler olduğunu hissetmiştir,
(çünkü o bir iletişim uzmanıdır, insan ilişkileri hakkında bir çok kitap yazan saygın biridir ve eşini çok, çok sevmektedir.) Faruk bey nazik, şevkatli sakin bir ses tonuyla ve özenerek seçtği sözlerle eşini teskin etmeye başlar.
bir yandan karısının saçlarını okşayarak söyledikleriye sakinleşen Letafet hanım sorar:
-aç mısın canım
-Oo hem de nasıl önce şu kurabiyelerden bir tadayım da sen acele etme yemeği sonra ısıtırsın yorgunsun ama bir salataya hayır demem canım...
Ve böylece; misafirlerden geriye, almış başını gitmiş bir mutfak kırılan bir kalp ve çookça dedikodu sinmiştir salonun perdelerine...
1/Eylül/2012/Cumartesi/Bodrum
Yüksel Nimet ApelKayıt Tarihi : 1.9.2012 13:19:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Deneme: düzeltilecek
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!