Elleri kan içinde, ruhu büyüyemeyen,
Hâlâ çocuk, hâlâ kırık dökük.
Zamanın bıçakları saplanırken sırtına,
O, gökyüzüne bakıp hayaller kuruyor,
Uçurtmalar uçuruyordu yaralı avuçlarında.
Şehir, bir cellat gibi gölgesini kesiyor,
Sokaklar, yalnızlığın labirentinde kayboluyor.
Her adımda bir parçası düşüyor yere,
Toprak, onu yutuyor, yutuyor, yutuyor...
Ama o, hâlâ çocuk, hâlâ çocuk.
Elleri kan içinde, ruhu çocuk,
Yüreği yangın yerleriyle dolu.
Gece, bir örtü gibi sarıyor bedenini,
Ama içindeki fırtına hiç dinmiyor.
"Büyümek" denen oyun, bir tuzak,
O ise hâlâ oyuncaklarına sarılıyor.
Annesinin sesi, uzaklarda bir ezgi,
"Gel evladım," diyor, "gel artık."
Ama o, karanlıkta kaybolmuş,
Elleri kan içinde, ruhu çocuk.
Yaralarını saracak kimsesi yok,
Sadece yalnızlık, sadece yalnızlık.
Toplum, bir canavar gibi saldırıyor,
Doğruları eziyor, yalanları övüyor.
O ise hâlâ masum, hâlâ çocuk,
Elleri kan içinde, ruhu çocuk.
Cennetin kapısını aralıyor,
Ama içeri giremiyor, giremiyor.
Bir gün, belki, o da büyüyecek,
Yaraları kabuk bağlayacak.
Ama şimdi, elleri kan içinde,
Ruhu hâlâ çocuk, hâlâ çocuk.
Yalnızlığın karanlık sokaklarında,
Bir ışık arıyor, bir ışık...
Kayıt Tarihi : 20.3.2025 15:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!