(ELAZIĞ KALEMLERİ) ZEKERİYYA BİCAN
‘Elazığ Kalemleri’ isimli kitap; 8l ilin arasına Elazığ’ı 8. Şehir olarak edebiyatımıza ikame eden ‘Şehr-engiz’; şair ve tiyatro dalında temayüz etmiş, güçlü bir kalem; araştırmacı bir yazarla; kalıcı esere dönüşme hüviyetini kazanmaya güçlüce neden olacak bir isimle devam etmektedir. Bu isim ZEKERİYYA BİCAN
Tam bu noktada bir parantez açma gerekliliği ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bu çalışmanın, bu kitabın matuf olduğu maksat; Elazığ’lı yazılı eseri bulunan tüm şair ve yazarların çok kısa hayat hikâyeleri ve eser isimleri ile Elazığ’lı yazarlar lojmanı gibi bir adres, bir kapak altında toplamaktı ve böyle de devam etmektedir.
Filhakika; bu minval üzere çok seçkin yazarlarımızın kısa hayat hikâyelerini 3-4 sayfa ile iktifa ederek sunmuş bulunurken; ilkeli ve kesinlikle eşit mesafede kalmak kaydıyla; çalışmalar sürüp giderken; Şair ZEKERİYYA BİCAN’ın hayat hikâyesine baktığımızda;
Platonik dokusu ile bir set halinde olduğunu gördük, iç içe giren reel hikâyelerin mütemmim cüz gibi bir bütünün, bütünleştiricileri olduğunu, bunların ayrılması halinde vermek istediğimiz yazarımızın hayat kesitinin, platonik ve besleyici ana damarın kesileceği zehabına kapıldığımızdan, bu yazarımızın hayatında mihenk taşı olan esasen; bütün boyutları ile gerek tarihi dokumuz gerekse sevdaların çok güçlü nüansları ile bütün ammeyi ilgilendiren boyutunun çok öne çıkması nedenine dayalı olarak;
Okuyucularımızın lehine mülahaza edilmesi nedeniyle sırf bu değerlendirmeye koşut bu şairimizin hayat aşamalarını iki hikâye iki hayati detayla birlikte; kitap formatına değil de, bu kitabı bu hayat içeriğine aplike ederek bir fasikül halinde sunum gereği ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta