ELAZIĞ KALEMLERİ
MEHMET NACİ ONUR
“Elazığ Kalemleri” İsimli kitabın dibacesinde yer alacak, maarif camiadan; tevazu sahibi, gönlü zengin, ağır duruşlu; kapris ve hasetlerden uzak, nizalara kapalı; Elazığ’ın son elli yıllık eğitim tarihine koyu bir şekilde imzasını atan; ayrıca, 9 adet yazılı esere vücut vermiş bulunan ve halen yazım hayatını sürdüren bir isim:
Bu isim; eğitimci yazarımız Mehmet Naci Onur;
8 Haziran 1944 tarihinde Elazığ’da dünyaya gelen Naci Onur, ilk öğrenimini Murat ve Namık Kemal okullarında orta ve lise öğrenimini ise o tarihte, aynı binadaki okulda; 1963 yılında tamamladıktan sonra; her üniversitenin kendi bünyesinde yaptığı sınavla öğrenci aldığı o yıllarda;
Girmeye hak kazandığı; İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü ile Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi gibi okullar arasından, tercihini; İstanbul Tür Dili ve Edebiyat Fakültesi’nden yana kullanarak, bu okula girip, coğrafi yakınlık nedeni ile yatay geçiş yaptığı Erzurum Atatürk Üniversitesi’nin aynı bölümünden 1968 yılında mezun olur.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
“Cendereler için de burgaçlanan rüzgârın,
tutunup saçlarına gökte dağılan adam…
Ağdıkça kendi başına kül olup yağan…
Külleri karıldıkça çılgınca yalazlanan…
Matemi hüseyni, makamı hüzzam…
Ziya Gökalp’te Kürtçe hayal kurarken suçüstü basılan adam…
Müsekkin bir dua, mütebessim bir keder…
Kendini uğurlayıp kendini karşılayan
ve ölümü ömürlere yakıştıran hece hece gam...
“Ey”in şairi Sıtkı Caney ve onun kaçgın yoldaşı, Ebuzeran!
Şiiri beş yaşında dinlemeye, yedi yaşında okumaya, 12 yaşında yazmaya başladığını yayınlanan ilk şiirinin de 15 yaşında Muştu dergisinde olduğunu söyler.
Şairin bu dünyada görevi nedir şeklindeki soruya şu yanıtı uygun bulur.
“Şair’in de herkes gibi bu dünyadaki görevi sınavını verebilmekten ibarettir. Üstad Necip Fazıl Kısakürek “Ben şairim, gaibi kurcalayan çilingir” diyerek şairin bu fani dünyada sonsuza nispetle durduğu yeri ya da sırra doğru yürüdüğü yolu çok güzel ifade etmiştir. Evet, şair bilinmeyenin kilitli kapılarını açmaya çalışan, bunun için kelimelerden anahtarlar yapan böylece hikmet’i aralayandır”
Şiirin gayesi nedir şeklindeki soruyu irdeleyişine bakalım.
“Şiir’in gayesi” demek yerine “şair, şiirle nereye varmayı amaçlar” demek daha doğru olur sanırım. Bana göre şair yazdığı ya da söylediği şiiriyle, şiire muhatap olanın zihninde ve gönlünde yeni bir alan, yeni bir pencere açmak, idrakini görünenin ötesine yöneltmek, onu süfli olandan ulvi olana yükseltmek ister. Böyle bir işlevi olmayan şiiri hiç çekinmeden süfli şiirler sepetine atabilirsiniz” der.
EBUZARAN
Tebrikler.Elazığ adına gurur verici emeği geçenlere teşekkürler. Elazığ'lılara selamlar.
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta