Üstadım Bediüzzaman'a kürdi; Seyda Hazretlerine yaşlıca zat diyen acınası yüreklere yazdığım bir cevaptır
...... ....... ........
Ebedi saadet hak yolda aranır..kimin sonsuz saadeti kazandığı,kaybettiği henüz belli değil..şeytanla aramız iyi olmasada garanti veriyorum ki hepimizin nefsimizle çok iyi muhabbeti var..işte üstad,mürşit bize nefis tezkiyesini öğretmekte..nefsimizi ruhumuza aşık ettikten sonra mürşit aradan çekilir,sadece himmeti ve kontrolü üzerimizdedir..eğer bu Alah dostları olmasa bu dünya şuan ki ahlaksızlıkla nasıl dönmeye devam eder hiç düşündünüz mü? hepimiz sabahtan akşama kadar dünya işleriyle haşır neşirken Onlar her dem “ALLAH ALLAH” der..
Seyda yı görmek marifet değil..niyet her şeyin başı..eleştirmek maksatlıda görmeye gitmiş olabilirsiniz..mesela hacca turist olarakda gitmek var..turist olrak giden ne kadar istifade edebilir..hem bilmem ki Seyda yı şeklini şemalini nasıl görmeyi arzu ediyordunuz? yaşlıca zat demeniz son derece gülünesi..Peygamber’imizde yaşlandı,O’nunda tüm insanlar gibi eli ayağı tüm uzuvları vardı..bilmemki insan üstü bir şey mi görmeyi tahayyül ettiniz..Efendimizi de görüp inanmayanlar vardı yani müşrikler..siz Seyda Hazretlerine ister sultan deyin ister demeyin O’nun sultanlığına zarar gelmez..
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
adamsın
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta