Daha önce, ön ittifakın son dönemi içinde kendisinden bahsedilmiş; kendisi tartışılmış olan El; kolektif olana karşıdır. Kolektif olmayanı söyleyen bir tanımdır. El bu anılma ile belleklerde yer alan kelimedir. Giderek El kavramı içindeki kolektif olmayan durum açıklanacaktı. Böylece El daha belli konturlarına kavuşacaktır.
Yani siz El sözünü söylediğiniz de karşınızdaki ön ittifak aiti bir kişi El’in tartışıldığı bu ön ittifakı dönem sonunda ve köleci dönemin başlanışı içinde olan (Nuh grubu gibi ön ittifak aiti) kişiler; hem ön ittifaklı olan belleklerin; hem de köleci eğilimli olur düşünceci anlağın içinde olmakla El sözcüğünün belirttiği bu iki durumlu olan anlamı çok iyi bilinmektedirler. Oysa Yehve ne ön ittifakın içinde bilinir. Ne oligarşin yapı ortaya çıkana kadar da monarşi olan, El tipi kölecilik içinde hiç bilinmezdi. Ancak milletleşen oligarşin yapılarla anlaşılır bilinir olandır Yehwe.
El hak sözcüğü kolektif olana karşı böylesi bir belirlenimdir. Eğer el hak sözcüğü diri olanı hep var olanı ifade ediyorsa bu belirleme daha sonra olan bir belirlemedir. Bu söz kolektif olandan önceyi ifade ediyor gibiyse de uydurmadır. Kolektif süreçlerin ve kolektiften önceki süreçlerin diri olan, hay olan hep var olan gibi bir tartışma ve anlayışları toktu. Çünkü özel sahiplikleri yoktu. Özel sahiplikleri olmayınca, özel sahiplikleri olacak “rızkı” onlara verecek olan da yoktu. Mana düşüncesi vardı. O da diri olan rızk olan, sahipliği olan mana anlayışı değildi.
El’in düşünce ritüeli, kişisi mal sahiplik hakkı ve sahipliği olan kişilerin irade tasarrufu oluşla ortaya konmuştur. Oysa capcanlı ve ortalık yerde yürürde olmakla El’den önce ilahi olan kolektif süreç vardır. Ve El bu var olana karşı, capcanlı olana karşı; kendi var olmasının mücadelesi içindedir. Yani El kendini ilaha karşı ortama ihale ediyordu. El kendisini ne puta karşı ne de şeytana karşı “tanınmasını” istiyordu. Sırf “ilaha karşı tanımlı olmasını; ilaha karşı tanınır olmasını istiyordu”. Karşısında olan biri olmadan zaten var olan “ben zaten var olanım” demekle kendisini tartışılır edip ortaya koyamazdı.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta