eksik parçalar manifestosu
⋆
biraz eksildim,
gökkuşağı kadar, eski ansiklopediler kadar, sen kadar…
eksildim.
zihnimde yankılanan monologların çengeline takılıyorum,
kendimi avutmaya çalışan yanım, hatıranla didişiyor.
kimseyi tatmin etmeyen şakanın
ne kahkahasını duydum
ne de alkışını.
“eksik olmak, aslında daha fazla olmak mıdır kimse bilmiyor.”
⋆
biraz unuttum
zamanın kırık camlarında yankılanan anılar kadar, sen kadar.
dizlerimi titreten cümlelerine gömülmeyi
ne çok isterdim.
çok konuşup hiç konuşamayan bu ruhsuz yankıya alışamamayı!
bir yanım “sus” diyor, diğer yanım “hayır”.
kelimeler beni yarı yolda bırakıyor bazen.
sesin eskisi kadar kalmıyor hafızamda,
her hatırlayışımda bir parçası siliniyor tınısının.
sanki bir radyo frekansı gibi çekiliyor benden uzaklara
biliyorum, seni biraz daha kaybediyorum.
“unutmak, hatırlamaktan çok daha acı veriyor.”
⋆
biraz hırpalandım
rüzgârın ters estiği sokaklar kadar,
kırık aynalar kadar, biz kadar.
dışarıdan baktığım kendime biraz daha yabancıyım artık.
halı altına süpürülmüş geçmişimle kavga ederken,
aynaya tükürüp gördüklerimle yüzleşirken;
bir yanım “memnun oldum” diyor,
diğer yanım “kimdi o?”
çelişkiler, içimde yankılanan boş duvarların sessizliği gibi.
“bazen en gerçek şey, gördüğün değil, geride bıraktığın oluyor.”
⋆
biraz kırgınım
vakitsiz çürüyen sevinçler kadar,
tesadüfen açılan radyoda habersiz bizi anlatan şarkılara.
içinde saklı bıçaklar olan kelimelerle biçildiğime,
üstüme dökülen her anının dikiş yerlerimi açmasına
alıştım aslında.
gözlerim boşlukta gezinirken
azar azar kaybettim bizli anıları.
puslu parçaları zihnimde birleştirememek üzüyor beni.
bazen “unutmak özgürlük” derler külliyen yalan!
kalbimin mahzeninde birikiyor
ağır ağır eksilenler.
“ve her yok olan parça, başka yükler mi taşıyor kalbime? bilmiyorum.”
⋆
biraz bıkkınım
sonbahar kadar, yarım kalmış şiirler kadar, sen kadar.
iç sesime bahaneler uydurmaktan,
bahanelerime iç sesimi inandırmaktan,
hep kapalı kapılar ardında unutulmaktan bıkkınım.
ne tükeniyorum, ne kaçıyorum.
sadece kendimden koptukça
ruhum yabancı bir dil konuşan uğultu gibi…
yordukça yoruyor benliğimi.
kemikleşmiş korkularla çevrili duvarlarımı yıkamıyorum.
yolunu kaybeden haritanın
yön göstermesini bekleyemez ya insan hani…
hayal ve gerçek arasında savrula savrula saatleri öldürüyorum.
kelimeler sessizleşti,
içimdeki yankıyla baş başa kaldım:
“içimdeki sesin sustuğu yer, kendimi terk ettiğim an olmalı.”
⋆
çokça sustum
sen kadar, ben kadar, özleyenler kadar!
yorulmak uyumakla geçmiyor,
dakika dakika eriyor sabrım.
iz soluyor, koku unutuluyor,
gölgem bile beni unutuyor.
sözler maskeler gibidir
maskesiz kalınca ne olur?
içimdeki boşluk, kalbimi yavaşça yiyor.
kimse görmüyor, kimse duymuyor.
eksilen parçalarımı anımsayamıyorum artık.
asıl kayboluş buymuş meğer!
çok geç anladım.
ilan veriyorum;
kimliğimi sildim zamandan,
gölgem bile hükümsüzdür.
Yasemin Ünlü 2
Kayıt Tarihi : 3.11.2025 01:02:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!