Kapıdan çıkarken ardından
Seslendi genç adam
Sıtma nöbeti içindeydi titrek
Kapı kapandı
Gözleri masanın üzerinde durgun
Kalem sağ elinde suskun
Gitti
Eylülde başlayıp eylülde bitti
Aslına bakarsan dün başlayıp bu gün bitti
Kendimce kendi kendime eğlendim gitti...
Akşam olur yoluna düşerim Ankara’nın
Aklıma takılır saçların gönlüm okşanır
Güneş uzaklardan batar kızıla boyanır
Aklıma takılır saçların boynuma dolanır
Ekrem SAVAŞ
Dedi ki adam üzülme kendi kendine
Söylemek istemezcesine sessizce
Mırıltı karışımı bir çığlıkta
Kadına duyurmasa da usulca kendi kendine adamca
Ekrem SAVAŞ
Ve Zi-Şan çiçek açıyordu bir sabah
Oysa bozkurt yeni uyanıyordu uykusundan
Şehre kar yağıyordu
Duman duman ıslanıyordu dağları Ankara'nın
Tarih dört Nisan...
Bir elimde kılıç
Diğer elimde sen vardın
Ayaklarımın altında Akdeniz
Yürüyorum yalınayak dalgalarında
Güneş kuzeyden doğuyor
Battığı yöne gidiyorum
Sana gelirim…
Kendimce anlatılamayan yanları
Alev alev tutuşturup
Yaktığın ateşin külünü savura savura
Sana gelirim…
Dudağımda bir ıslık
Yüzümde saçma da olsa gülümseme
Bildiğin gibi işte benimkisi soytarılık
Hiç büyümeyen yanlarımdaki çocukluğa
Yok olup gidenim gecelerde vazgeçilmeze
Yana yana tutuklu sürgündeyim
Bir gün karanlık bir yerdeyim
Gözlerim bunlu dolaşıyorum
Fırtınada uçuşan kum zerresi gibi
Düşüncelerim akıp gidiyor
Ağlıyorum, ağlıyorum acaba nerdeyim
Dalmışım...
Turnalar kanat vurdular
Uçtular ağustostan kalan son gece
Selam sana eyyy… güzel
Kırlangıçlar yuvalarını terk etti
Sonbahar kuşları uçtu bu gece
Eylül yaprakları sarardı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!