Ayaklarım ihtilal peşinde
Koltuklar dürtüyor yangınlarımı
Gövdem iki hece
Geceden duydum cinden sevdaları
Şehrin bataryası bitiyor
Saçlarım köylere plastik tahtalar koyma hevesinde
Serin ve sıcak yollara giderdi babam
Öyle alıştım ki hasrete
İlgası gecikmedi
Tam başımı kaldırdığımda
Kırılan aynalarla dağıldı
Sıfatımın gençliği
Yaşam sadakasının vergisini ödeyemeyince
Ölü diller devrediyor görevlerini
Peşin sıra gelen dilekçelere bağlanıyor umutlar
Diller susuyor,Kalemler konuşuyorlar
Onlar da kırılıyor tabi mürekkebinden
Dünyanın en güzel köprüsünün bedelidir
Geçerken ona bakmanın iğrentisi
Burada insanlar kamaraya değil
Karinaya binerler
Suyun içinde kalmak kaçınılmazdır artık
Bana hiç bilmediğim bir yalan lazım
Nazi veya İtalyan faşizmi
artık yaşayamayacak kadar kabardı kalbim
yalçın sofraları düşünmeden bölmeliyim ekmeğimi
itirazımı dizginleyecek ebeveynler şart
herkesin yaşadığıyla söndüreceğim
Kim yazdı beni telefon rehberine?
Kimler yazdıysa bilsin; benim biricik yüzüm yok
Sözleriyle iskân etmem kimseyi ama
Eylemlerinden bizar ederim.
Yaratılmış kim varsa duysun
Ben pek az kula nasip olacak kadar ednayım
Cinler yine kalbimi kemiriyor
diriltiyorum maziden kopan ruhları
işte bir zelzele
koca bir kümbet, aptal göğsümde
Bir şahan var artık gözümde
Yüzümün karanlığı ayan beyan
Bildiklerimi susarken
Gece kadar ürkünçtür vicdanım
Nasibimde hangi pusu var, bilmem
Öğrenmek isterdim
Yalnızların tefekkür diliminde
Ben insan var olduğundan beri varım
sıcak bir tohumdur ağzımdan sızan
cepheden cepheye göz oyan
vecheden vecheye söz çarkçısı
bendeki bir kırmızıdır.
Mahalleleri çevirip tarih öncesine
İçinde siyah kaftan başında beyaz kefen
Beklemek ister insan
Kaçmak isteyenlerin ayaklarını kesmek
Veya iki kelam, ikna odaları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!