AHMET KEMAL EĞİTİM ŞİİRLERİ

AHMET KEMAL EĞİTİM ŞİİRLERİ

Ahmet Kemal

EĞİTİMİN ASIL MECRASI

,
Eğitimin asıl mecrasına akıtılmasının zamanı çoktan geldi de geçmekte bile. Yüzyıllardır bir türlü asıl mecrasına akıtılamayan eğitimden iyi bir sonuç almak mümkün değil. Bu mecrası değişen eğitim asıl mecrasına döndürülmeden yeni bir düzen kurmak, yeni ve ahlaki nesil yetiştirmek mümkün değil.
Bu mecra dinle eğitimin ayrılığına son vermekle olabilir ancak. Eğitimde laikliği uygulayalı beri ahlaklı, vatansever nesiller yetiştirmek hayal. İlk öğretici Allah.’ Rabbim beni terbiye etti ve ne güzel terbiye etti.’diyen Efendimiz ikinci büyük eğiticidir. Bu eğitim dini öğretiden hiçbir zaman ayrılmadı. ‘Dinsiz ilim kör ilimsiz din topladır ‘diyen anlayış bu gün nedense unutuldu.
Bu dindar eğitimin mekanı cami ve medreseler, tekke ve zaviyeler, dergahlar ve ribatlardı. Ama gün geldi eğitim mabetlerden dışlandı. Ne olduysa ondan sonra oldu. O günden sonra eğitim ruhunu kaybetti, maneviyatını kaybeden eğitim kurdu, salt ezbere dayalı öğretime dönüştü.
Bu ruhsuz eğitim git gide insanlık değerlerine yabancılaştı. Eğitim kadroları ahlaklı bireyler olmaktan çıktı. Sigara, içki ve kumar müptelası kadrolar kendileri gibi bir nesil yetiştirdi. Dahası inancını kaybeden eğitim ordusu inançlara savaş açtı.
Şimdi yapılması gereken bu yanlışların sil baştan ortadan kalkması, öncelikle eğitim ordusunun inançlı, ahlaklı ve manevi değerlere bağlı kimselerden oluşmasıdır. Eğitim kurumlarının ortasına halka açık mabetlerin yapılacağı güne kadar eğitimde bir arpa boyu yol alınması mümkün değildir.
Ayrıca mabetlerin de bir büyük eğitim ocağına dönüşeceği güne kadar eğitimin toplumu kucaklaması imkansızdır. O halde yeni eğitim kurumlarını buna göre dizayn etmeli, yeni eğitim kampüslerini, ki bunlara -Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi- külliyeleri inşa etmeli, bu külliyelerin her birinde İslam din mekteplerinin bulunması, ayrıca bu külliyelerin, ilk, orta, lise ve üniversite ölçeğinde türleri inşa edilmelidir.
Halkla eğitim camiasının barışması, halkın değerleriyle eğitimin değerlerinin örtüşmesi sağlanmalıdır. Böylece milli değerlerde süreklilik sağlanmalı, aydın halk ayrılığına son verilmelidir.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar


TEVHİD-İ TEDRİSAT

Tevhit-i Tedrisat anlayış ve sisteminin bu gün medeni dünyanın standartlarına uymadığı, demokratik anlayışa ters, özgürlükçü dünya normlarına aykırı bir sistem olmadığı anlaşılmıştır artık. Bu yanlıştan dönmenin zamanıdır. Batı normlarında eğitim yapmak istiyorsak bu şarttır. Batı tipi bir demokrasiyi yerleştirmek istiyorsak bu zorunludur.
Batı tipi demokrasilerde çoğulculuğun esas alındığı eğitim anlayışı hakimdir. Bizde yüzyıldır sürdürülen bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir. Osmanlı eğitimi gönüllülük esasına dayanan vakıf sistemiyle yürütüyordu. Eğitim kurumunu inşa eden hayır sahibi veya sahipleri onun yaşaması için gerekli akarları da vakfediyordu. Vakıf kendi içinde yönetimini tesisi ediyor, eğitim için gerekli önlemleri alarak ulema sınıfını yetiştiriyordu. Her vakıf kendine özgün bir yapıdaydı. Vakfedilen kurum hangi eğitim için vakfedilmişse o tür ve cinsten bir eğitim veriyor buna devlet karışmıyordu.
Azınlıklar kendi vakıflarını kuruyorlar kendileri için gerekli insan tip ve elemanını yetiştiriyorlardı. Herkes yüksek eğitime kadar anadilinde eğitim yapıyor, yüksek dini eğitim dili Arapça, Edebiyat dili Farsça seçiliyordu. Buna da kimse itiraz etmiyor, bunu tartışmıyorlardı bile. İlk ve orta eğitimlerin ana dilde olması bölünmeye yol açmıyordu. Aksine her ulusun kendi dilinde eğitim alması ülkeye aidiyetinin azalmasına değil artmasına yol açıyordu.
Daha yakın zamana kadar sağlık eğitimi sağlık bakanlığına aitti. Ne yazık ki o da Milli eğitime devredildi. Tabi bu ayrı yönetimin farkındalığı vardı da diyemeyiz. Çünkü bu okulların da eğitimi Milli Eğitim bakanlığının elindeydi. Yönetim yönünden ayrılık fazla bir fark yaratmıyordu.
Cumhuriyetin tek tip insan yetiştirme projesi artık terke edilmeli. Bunun fiyaskoyla sonuçlandığı artık anlaşıldı. Bunda ısrar edilmesi anlamsızdır. Bu tek tip insan çıkarcı, eyyamcı, adam sendeci, vurdumduymaz, çevreye ve insana saygısı olmayan, tek derdi para kazanmak, yüksek geliri kolay yoldan elde etmek olan, ikiyüzlü, uyuşturucu tacirlerinin oyuncağı, Bonzaici, hortumcu insan tipidir. Bu tipin de ne kendine, ne ailesine, ne vatanına, ne milletine bir hayrı olmayacağı apaçık ve apaşikardır.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim üzerine yazılar:


EĞİTİMDE ÖĞRETMEN FAKTÖRÜ

Eğitim zorlu süreçtir. Öğretmen bu süreçte en etkili eleman. Ancak bu etki olumlu da olabiliyor, olumsuz da. Tüm imkanlara rağmen eğer öğretmen unsuru eksikse, yani mesleğinde donanım yoksunluğu yaşıyorsa eğitim aksayacaktır.
Bu süreç zorlu bir süreçtir evet. Öğretmen mesleğinde yeterli, araştırma ve öğrenmeye açık, okuma alışkanlığı olan bir tip ise ne ala. Aksi halde durum vahimdir. Eğitimin bu en önemli elemanı eğitim için bir engeldir. Tek başına bütün yapılan masraflara, sağlanan bütün imkanlara rağmen eğitim amacına ulaşamayacak, tam aksine yanlış ve aksi istikamete gidecek, yapılmak istenen her şey akamete uğrayacaktır.
Yıllardır ülkemizde öğretmen yetiştirmek bir problem olmuş, siyasiler yüzünden yetersiz öğretmenler eğitim ordusuna katılmıştır. Bu öğretmenlerin yetiştirdiği nesiller de yetersiz eğitilmiş, adeta eğitilmekten beter edilmiş, hiç eğitilmemişe nazaran daha kötü bir yere varılmış, olumsuz bir sonuç elde edilmiştir. Bu yanlış eğitim bütün umutları boşa çıkarmış, nesillerin kaybına yol açmış, anarşi ve teröre eleman yetiştirilmiştir.
1980 darbesinin yapıldığı ortamı hatırlarsak bunun 1970 kurslarda yapılan hızlandırılmış eğitimin bu dönem anarşi ve terör olaylarındaki etkisi daha iyi anlaşılmış olur. 1 ay, 1,5 ay gibi kısa zamanda yetiştirilen öğretmen kitlesi eğitime en büyük darbeyi vurmuş, o dönem gençliğini bu öğretmenler yetiştirmiş, bilgisizlik içinde yetişen bu nesil Molotof kokteyl yapmasını öğrenmiş, liselerde siyasi örgütlenmelere gitmiş, provokasyonların elinde oyuncak haline gelmiştir. Kimi öldürülmüş, kimi yaralanmış ve sakat kalmış, kimi ise hapishanelerde çürümüş, işkenceler altında can vermiştir.
1990’larda ise dönemin hükümetleri bir türlü dolduramadığı eğitim kadrolarını, başka meslek mensuplarıyla doldurmuş, onların yetiştirdiği nesiller de 28 Şubat post-modern darbesine malzeme ve eleman yapılmışlardır.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

EĞİTİMDE KEYFİYET VE KEMMİYET

TÜRK MİLLİ eğitim sistemi sorunlarla maluldür. Bu eğitim sisteminin sorunu Türk milletinin medeniyet değişimiyle başlamıştır. İslam medeniyeti halkasından zorla koparılan milletimiz Batı medeniyetine eklemlenmiş, ama bu medeniyetle asla birleşememiştir. Bu birleşememe batı ile bizim aramızdaki doku uyuşmazlığından kaynaklanmakta, giderilmesi asla mümkün olmayan sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Kendine özgü değerlerle taban tabana zıt bir değerler sistemi sürekli çarpışmaktadır.
İşte hayatın diğer cephelerinde olduğu gibi eğitim cephesinde de durum farklı değildir. Bu eğitim sistemi de bize diğer tüm yaşam alanlarında olduğu gibi bize dayatılmıştır. İnsan yapımıza uymayan bu sisteme insanımız zorla uydurulmaya çalışılmıştır. Bu alanda oldukça büyük başarı elde edilmiş, ancak bu başarı milletimizin değil batılıların menfaat ve istekleri doğrultusunda olduğu için bir zafer değil yenilgi olarak karşımıza çıkmıştır.
Şimdi biz 90 kusur yıllık bu sistemin aksaklıklarını tamir etmeye çalışıyor ve bir türlü bunu başaramıyoruz. Başaramayacağız da. Çünkü bu eğitim sistemi asla tedavi kabul etmeyecek derecede hasta, yanlış ve yanılgılarla doludur. Tedaviye cevap vermeyecek denli yaşlı ve maluldür. Baştanbaşa yanlışlarla kurulmuş ve zoraki tedbirlerle sürdürülmeye çalışılmıştır, ama başarılamamıştır.
Çarpıktır bu eğitim sistemi, kronik hastadır, can çekişmektedir, suni teneffüslerle hayatta kalabilmektedir. Hatta yoğun bakımda bitkisel hayattadır. Geri dönme umudu kalmamıştır. O halde yapılması gereken bir an önce defnedilip ortadan kaldırılması yerine yepyeni bir sistemin konulmasıdır.
Şimdi yapılan eğitimde keyfiyet yerine kemiyette değişikliklerdir ve yaraya merhem olmaktan uzaktır. Bu kemiyette yapılan değişiklikler keyfiyete yararlı olmamakla birlikte, o alanda yapılacak değişiklikleri geciktirmekte, bu alanda yapılması gerekenleri imkânsızlaştırmaktadır.
Şimdi yapılması gereken nedir? Bu alanda ilmi çalışmaların zaman geciktirmeden yapılmalı, tarihi mirasımız ve kendimize ait milli eğitim sistemimiz (Enderun ve medrese eğitimi) gözden geçirilerek derin araştırma ve tahliller yapılmalı, bize özgün sistemin teorisi yapılmalıdır. Osmanlı, Selçuklu, Abbasi, Emevi ve en başta Nebevi eğitim sistemleri incelenerek yeni yepyeni bir eğitim sisteminin alt yapısı inşa edilmelidir. Ayrıca batı, doğu ve Uzakdoğu, Amerikan eğitim sistemleri de bir fikir vermesi açısından DERİN İLMİ TOPLANTILARINA konu edinilmelidir.
Bu konuları organize edecek bir eğitim yönetim merkezi oluşturulmalı, yüklü tahsisatlar ayrılarak bu alanda çalışacak uzmanların çalışmalarına imkan verilmelidir. Üniversite içi ve dışı araştırmacılar teşvik edilmeli çalışmalar pilot okullarda eğitim fakültelerinin yönetiminde denenmeli ve başarılı örnekler yaygınlaştırılmalıdır.
Ayrıca araştırma hastaneleri örneği araştırma okulları oluşturularak bu alanlardaki teorilerin pratiğe yansıması test edilerek en iyi en güzel sistemine ulaştırılması sağlanmalıdır.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

EĞİTİMDE YENİ ATILIMLAR


Eğitim yıllardır işinin ehli olmayanlara terk edildi. Hatta daha ileri giderek diyebiliriz ki en büyük ihanet bu alanda yapıldı. Bir ülkeyi geri bırakmak istiyorsanız onun eğitim sistemini bozun bu onlara yeter. Hatta daha ileri giderek diyebiliriz ki bir ülkeyi yenmek, yıkmak, yok etmek, tarih sahnesinden silmek istiyorsanız onun eğitim sistemine bir şekilde müdahale edin bu yeter de artar bile.
Bizim eğitim sistemimize değil müdahale etmek, yabancı ülke eğitim uzmanları adı altında gelen organize şebekeler tarafından her beş yılda bir taarruz edilir. Bu taarruzlarla yeni yeni yerleşmeye başlayan sistem allak bullak edilir, bir daha toparlanamaz hale getirilir. Yüksek ücretlerle gelen bu uzmanlar yeni eğitim sistemi vaadiyle gelir, eğitimi her zamankinden daha fazla karıştırır, içinden çıkılmaz hale getirir.
İşte şimdi eğitimi kurtarmanın zamanı. Eğitimde yeni arayışlar ve buluşlar yapılmalı. Batılı araştırmacıların ilgi duyduğu Osmanlı ve Selçuklu sistemleri incelenmeli. Onlardan yola çıkılarak yepyeni bir sisteme ulaşılmalı. Nizamülmülk’ün, Fatih Sultan Mehmet’in medreseleri mercek altına alınmalı. Ali Kuşçuları, Gazalileri, İbn-i Rüştleri, Farabileri, İbn-i Sinaları, Kadızade Ali Efendileri, Bakileri, Nefileri, mikrobu keş eden Ak Şemseddinleri, Fatihler yetiştiren Molla Güranileri yetiştiren kurumların metodolojisi bulunmalı, çağa uydurularak yeniden ihya edilmelidir.
Eğitimi gönüllü-vakıf sistemiyle re organize etmeli, kar amacından ziyade bilim ve sanata katkı amaçlı hale getirmeli, bu amaçlar doğrultusunda devlet teşvikleriyle desteklenmeli ve yönlendirilmelidir. Mabetlerle iç içe bir eğitim tasarlanmalı, ladini eğitimden dini eğitime geçilmelidir. Ahlaklı nesiller yetiştirmenin yolunun dindar nesiller yetiştirmekten geçtiği bilinmeli, dersler ve ders müfredatları ladinilikten çıkarılarak dinileştirilmelidir.
Ne irfandır ahlaka yükseklik veren, ne vicdandır/ Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır’. Diyen Akif’in bu mısraları unutulmamalıdır. Ateistler ne derlerse desinler dindarlar bildiğinden şaşmamalı, demokratik rejim de herkesin istediği şekilde eğitim almasına imkan sağlamalıdır. Batıda kiliselerin okullarının laik okullarla at başı eğitim yaptığı, eğitimde tek tipçi anlayış yerine çoğulcu eğitime geçilmelidir.
Okul, cami, kütüphane üçlüsünün oluşturduğu külliye mimarisi yeniden gündeme getirilmeli, eğitim kurumları bu anlayışla dizayn edilmelidir. Hata içinde sağlık kurumu, parklar, bahçeler, tekke, aşevi, yetimhane, spor, kültür, sanat ve eğlenceye yönelik sosyal tesislerin bulunduğu büyük kampüsler oluşturulmalı, bu kampüsler yerleşim yerlerinden kopuk olmamalı, kampüslerin çevresi yerleşime açılmalıdır.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar:


ŞEKİLCİ EĞİTİM


Bu şekilci eğitime artık son verilmelidir. Bu aşırı şekilcilik eğitimin içini boşaltmış, onu varla yok arası bir yere getirmiştir. Dış görüntülerine aşırı özen gösterenlerin iç alemlerinin harab olduğunu bildiren peygamberin büyük düsturuyla biz de diyebiliriz ki; eğitimde dış görüntüye bu denli aşırı titizlik gösterilmesi onu içeriğinden koparmış, ona özünü kaybettirmiştir.
Şimdi yapılması gereken bu iç ve dış dengenin yeniden kurulması, olması gerekenin olması yerine getirilmesidir. Bu denge görüntü lehine bozulmuş, eğitim rafa kaldırılmıştır. Sabahları sıraya dizilerek okula alınan öğrenci her şeyi bundan ibaret görmekte, sınıfa girdikten sonra en önemli berzahtan geçtiğini, maksadın hasıl olduğu yanılgısına düşmekte, dersi ikinci plana atmakta, öğretmene ders işletmemek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
Kılık kıyafetin öne çıktığı bir eğitim kurumunda genç dimağlar her şeyin bundan ibaret olduğunu düşünmekte, amacı karıştırmaktadır. Bakanlığın kıyafet serbestisine karşın bürokrasinin mevhum korkularının önüne geçilememiş, okul aile birliklerine bırakılan kıyafet seçimi olduğu gibi kalmıştır. Yine askeri üniformalarla kuşatılan gençlik bürokrasinin bildiğini okumasının intikamını almış, kıyafetleri istediği gibi değiştirmiş, öğretime aykırı minileştirilen etek, mini pantolon etekle eğitime devam etmekte bir sakınca görmemiştir. Şekilci bürokrasinin yozlaştırdığı eğitilen kesim rövanşını almış, eğitimde radikal değişimci hükümete rağmen her şey eski yerinde saymaya devam etmiştir.
Dediğim dedik bürokrasi hiçbir şeyini feda etmemekte kararlı, değişim ve dönüşüme direnmekte, hatta bu yolda her yönetime gizli bir başkaldırı yürütmekte, dilediğini çeşitli yollarla hükümetlere dayatabilmektedir.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar:


AİLE VE ÇEVRENİN EĞİTİMİ


Doğrusunu söylemek gerek: Bu düşünce bana ait değil. Bir öğretmen arkadaşın görüşü bu. Eğitim üzerine yazan biri olarak hemen dikkat kesildim. Dinleyince hak verdim. Evet, eğitim bir bütündür. Eğitim ailede başlar sokakta sürer, mahallede şekillenir, şehirde mahyalaşır.
Evet, öncelikle aileyi eğitmek gerek. Eğitilmemiş anan baba çocuğu yanlış yönlendirmekte, eğitime ilk büyük darbeyi vurmaktadır. Onun için toplum olarak önce ebeveyn eğitimi ele almak ve bunu acil olarak başarmak zorundayız.
Gerek evlilik okulu, gerekse anne baba okulu acilen müesseleşmeli. Ruhen, fikren ve bedenen sağlıklı bireylerin kurduğu aileler ancak sağlıklı nesiller yetiştirebilir. Ne yalan söyleyeyim ben kendimi bile aile eğitimi almamış, evlilik ve anne baba okulu öğrencisi olmaya aday bir olarak görüyor, bu alandaki eksiklerimi biliyor, ama onları tamamlama alt yapı, düşünce ve kazanılmış davranış yönünden yetersiz buluyorum. Üstelik bir eğitimci biri ve eğitim üzerine düşünen biri olarak. Tabii ki ben Milli Eğitim’in ilk ve orta eğitimi üzerine düşünen biriyim. Çünkü yıllardır bu kurumlarda çalıştım.
Sonra sokak eğitilmeli, sonra mahalleye teşmil edilmeli eğitim, sonra da tüm şehir toptan eğitme tabi tutulmalı. Bu eğitimde çevre, toplum bilinci, birey eğitimi, toplumsal ahlak eğitimi öne alınmalıdır. Bu gün topluma zarar veren, devlet malını tahrip eden, sosyal dokuya sürekli zarar veren bir toplum yapısı oluştuysa eğitimin bu ayaklardan birçoğundaki eksiklik ya da yetersizlik yüzündendir.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

MÜFREDAT VE HAYAT


Hayattan kopuk müfredat. İletişim adına saçma sapan, hayatta hiç işe yaramayacak bilgilerin zorla öğretilmesinin ne amacı var, ne mantığı. Tolumda iletişimsizlik kanser gibi şifasız bir hastalık haline gelmiş, biz kalkmış, onun yerine bir sürü saçmalıklar uydurmuşuz. Yazanın bile doğru dürüst bilemeyeceği, öğretmenin de neye yaradığını keşfedemediği bu papağanca ezberleri müfredata sokmuşuz.
Yalnızca bu mu? Daha yüzlerce hayattan kopuk, öğrenciyi eğitimden soğutan, akademisyen zırvaları eğitimi felç etmiş durumda. Zaten alabildiğine teorik olan eğitim bu yönüyle de iyice ütopik bir karaktere bürünüyor.
Sayısal dersler öğrencinin anlayamayacağı denli zorlaştırılıyor, sözel dersler ezbere mahkum ediliyor, öğrenci bu iki cendere arasında sıkışıp dururken, tek çarenin kopya çekmek olduğunu anlıyor ve bu can simidine balıklama atlıyor, biz öğretmenler de güya eğitim yaptığımızı sanarak aldanış içinde günlerimizi geçiriyoruz.
Şimdi biz bu çarpık müfredatın neresinden başlayalım; okullarda kullanılmaya kullanılmaya tahrip olmuş laboratuvarlar, kapısı açılmayan kütüphaneler, kullanılmayarak yıllanmış ve demode olmuş bilgisayar sınıfları eğitimimizin içler acısı halini ifade etmeye yeter.
Öğrenciye güvenmeyen eğitim kadroları onları sürekli suça itmiş, Allah’ın günü hakaretle karşılandığı için kendine güvenini kaybetmiş bir eğitim ordusu. Bu eğitim ordusunun pusulası yanlış, hedefi belirsizdir. Amacı saptırılmış, kendisi şaşırtılmıştır.
Hayattan ve hakikatten kopuk bir müfredat, hayatla fazla ilintisi olmayan dersler öğrenciyi şaşırtmaktan ve hayat karşısında çaresiz bırakmaktan başka yol bırakmamış, öğrenciyi yanlış yollara sapmaya mecbur bırakmıştır.
Bir türlü öğretilemeyen imla kuralları, noktalama işaretleri, değil en küçük bir mektup, bir dilekçe yazmayı beceremeyen öğrenci tip eğitimimizin ve anlı şanlı müfredatımızın başarısıdır. Aklına esenin yeni ders koyduğu, daha sonra bir faydası olmadığı anlaşılınca kaldırıldığı bu sistemin iflas ettiği artık anlaşılmıştır.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

EĞİTİMDE ÖDÜL CEZA DENGESİ

Geçmiş eğitim kurumlarında dayak iyi bir eğitim yolu olarak görülüyordu. Oysa Hz. Peygamberin sisteminde dayağa yer yoktu. Eğitimi özendirmeyen, bunu beceremeyen, bu konuda kafa yormayan düzenlerde dayak en kolay başvurulan eğitim vasıtası ceza aracı olarak görülmüştür.
Osmanlıda amin alaylarının yerin ve önemini bilmeyen nesilleriz biz. Şimdi biz o güne dair yazılan anılarda görebiliyoruz. Yahya kemal bu konuda bize epey bilgi aktarıyor. Bu anlatılanları gördükçe eğitimin felsefesinin bugünkünden tamamen farklı olduğunu anlıyoruz. Eğitime ilk başlayan çocuğa yapılan bu merasim onu eğitimin aşk neferi yapmakta, bu merasimle başlayan öğrenim tam bir aşk ve şevkle yapılmakta, ömür boyu zevk alınan bir meşgale haline getirilmektedir.
Oysa bu gün eğitime başlayan çocuk evden ayrılmanın acısıyla, soğuk okul koridorlarında hapishaneye tıkılmakta, alınan bu ilk intiba ömür boyu onu kovalamaktadır. O halde yapılması gereken nedir? Eğitime başlayışı bir şenlik havasıyla özel bir merasim içinde yapmak, onu bir şenliğe dönüştürmektir.
Bu ilk olumlu intibaının bir ömür sürmesi sağlanacak, eğitim sıkıcı, nefret edilen bir eylem değil, zevk alınan bir hobi haline gelmekteydi. Bu öğrenciyi eğitimin nesnesi değil, öznesi haline getirmekte, öğrenciye nesne değil birey muamelesini öngörmektedir.
Ayrıca eğitimi kitlesel değil bireysel hale getirmek zorunludur. Kitlesel eğitim insan bireyini yok etmekte, farklılıkları inkar etmekte, kişi benliğini ve yeteneklerini yok saymaktadırlar. Bir sınıfa tıkılan öğrenci kesimi Pavlov’un köpekleri gibi öğrenmeye mecbur kılınmakta, zevksiz ve renksiz, sıkıcı ve azap haline gelen eğitim baştan yararsız hale gelmekte, amacından sapmakta, tam aksi bir istikamete dönmektedir.
Bu kitlesel, baskıcı ve zoraki eğitimde ödül ve ceza dengesi iyi kurulamamakta, cezada aşırıya gidilerek kaba kuvvete varılmaktadır. Ödül verilmeye kalkıldığında evrensel kriterler bulunamamakta, ödülle hissi ve yanlı olarak dağıtılmakta, amacından sapmaktadır.
Öğrenci neyi niçin öğrendiğini bilmemekte, amaç kısmı hiçbir zaman inandırıcı olmamakta, eğitim temelsiz muallak bir bina halinde kalmaktadır.
Ayrıca eğitimde teori pratik dengesi iyi kurulamamakta, öğrenci dimağları bilgi deposu olarak habire doldurulmaktadır. Bu da öğrencileri değişik yollara itmekte, kopya devreye bir kurtarıcı olarak girmektedir.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim üzerine:

EĞİTİM VE TOPLUMUN GELECEĞİ

Toplumların arayışları değiştikçe şekillenmeleri de farklılaşır. Sorunlar ve çözümleri toplumlara başka başka yön verirler. Geçmişte ekonomik sıkıntılar baş göstermiş ülkemizde yediden yetmişe ekonomi konuşur olmuştuk. Daha önceleri anarşi ve iç savaş tehlikesi baş göstermiş, ulusça bu konularla haşır neşir olmuştuk. Şimdi casusluk olayları ve dış dünyadaki gelişmeler ilgi odağımız oldu.
Bütün bunlar gösteriyor ki ulusça bir şeylere yönlendiriliyoruz. Bu yönlendirmeler asıl dikkat etmemiz gereken şeyleri unutturmak adına yapılmasın diye hiç düşünüyor muyuz acaba?
Bir ülkenin güvenlik, iç barış, ekonomi gibi sorunları yanında belki onlardan da önemli sorunu eğitimdir. Ülkenin var oluş ve yok oluş serüvenini belirleyecek en önemli etmendir eğitim. Yıllarca gözden kaçırılmış olan bu sorun sorunlarımızın başlıcasıdır.
Bu sorunu nasıl halledeceğiz diye düşündüğümüz, bu konuda uzman heyetler kurduğumuz olmuştur belki ama ortaya henüz bir derde deva olacak bir şey konulamamıştır. Bu konuda yapılması gereken ilmi araştırmalar ne durumdadır bilemem; ama bildiğim şu ki henüz kangrene varmış bu yaraya bir neşter vurulamamıştır.
Bence bu hayati mesele için akademiler kurulmalı, doktora çalışmaları yapılmalı, bilimsel araştırmalar teşvik edilmeli, yurt dışına araştırmacılar gönderilmeli, onlardan gittikleri ülkelerdeki eğitim sistemlerini incelemeleri istenmelidir. O da yetmez kendi geçmişimize dönük araştırmalar yapılmalı, eğitim tarihimiz iyi irdelenmelidir.
Bütün bunların yanında eğitim fakültelerimiz desteklenmeli, onların araştırmalar yapmasına olanak sağlanmalı, bulgularından yararlanılmalıdır.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim üzerine yazılar:

OKULLARIN YENİDEN TANZİMİ

Bugünkü okulların öğrenciyi nefret ettiren, öğrenim psikolojisine tamamen aykırı, askeri nizamiye havasında, yeşilden ve spor alanlarından mahrum, iç mekanları hapishane koridor ve koğuşlarının birebir aynısı denebilecek stildedir.
Yeni mimari arayışlarıyla özel sektörün inşa ettirip devlete devrettiği okullar bile bu alanda fazla bir fark göstermiyor, ideal olana uzak yapılarıyla Türkiye’de eğitim mekanlarının eğitimi felç eden mekanlar olduğunu artık anlamanın zamanı gelmiştir.
Eğitimde ilk halledilmesi gereken budur ve bu konu aciliyyet gereken konuların başında gelir. Kent dışına taşınması zaruri hale gelmiştir tüm okulların. O da yetmez eğitim kampüsleri planlanmalı, doğu İslam, Osmanlı Selçuklu mimarisinin bir devamı olarak yapılacak binaların, bahçe peyzajından tüm mekânlarına kadar her şeyinin milli olması gerektiği açıktır.
Dahası okul bahçelerinin öğrenci eğlenme ve dinlenmesini kendi geleneklerimiz doğrultusunda sağlayacak şekilde olması gerekir. İlk okullar için seksek, mile, ip atlama, birdirbir, beş taş, dokuz taş ve diğer oyunlar için özel mekan ve öğretmen yönlendirmeleri, yararlı internet salonları, klasik müzik, tasavvuf ve halk müziği eğitimleri, eskrim, ok atıcılığı güreş vb. milli sporlar özendirilmesi için özel mekanlar ve eğiticilerin tahsisi, okumanın özendirilmesi için iç ve dış mimarisi sevecen, memurları motive edici yetenekte kişiler olan okuma odaları, kütüphaneler, şiir okuma mekanları, vb. ortamları oluşturulmalı…
Sınıflar, koridorlar, okul kantin ve kafeteryaları yeniden tanzim edilmeli, kapalı dinlenme mekanlarına açık iç açıcı mekanlar da eklenerek, öğrenci motivasyonu en üst düzeye çıkarılmalıdır.
Okullarda seminer ve konferans salonları güzel ve nefis mekanlar haline getirilmelidir. Öğretmen odaları öğretmenleri psikolojik olarak rahatlatıcı mekanlar olmalıdır. Öğretmenin bilgiye kolay ve rahat ulaşabilmesi için bilgisayar ve internet imkanlarının artırılması şarttır.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Düşünceler
1

EĞİTİM ÜZERİNE DENEMELER

Eğitim büyük bir sorun. Yıllardır bu sorun tartışılır durur. Ama bir yol bulunamaz. Çıkış yok. Sanki bir ormandayız çıkış yolunu bulamıyoruz. Çünkü kılavuzumuz yok. Eğitim üzerine kafa yoran uzmanlarımız yok. Yahut var da kimse kaale almıyor. Veya bürokrasi her şeyi ben biliyorum diyor burnundan kıl aldırmıyor. Hükümet edenlerin bu konuda bir projesi yok.
Neden bir çıkış yolu arayan yok. Neden aramıyoruz. Bunun nedenleri üzerinde duracağız. Bir eğitimci olarak yıllardır düşündüğüm bu mevzuda birçok yazı yazdım. Hepsi eski evraklarda kaldı. Şimdi gün yüzüne çıkmayı bekliyor. Ama ben 25 yılın tecrübesini şimdi ortaya dökecek, kamuoyunun dikkatine sunmak istiyorum.
Öncelikle neden bu sorunu kavrayamadığımız, neden hal çaresi bulamadığımız anlatmak isterim. Eğitim meselemiz aslında oryantalizmin bize armağanı. Doğuyu geri bırakmak isteyen bu sistematik çalışma önce doğuda saat gibi işleyen eğitim sistemini çökertti.
Doğu eğitim sistemi dine dayalı ve uygulamaya yönelikti. Örneğini Ashabı-ı Suffa’dan alan bir eğitim modeliydi bu. İbadethaneyi içine alan bir eğitim kurumu. Mabedin içinde veya ona bitişik. Yatılı ve gündüzlü biçimini de içinde barındırıyordu. Hocaları peygamberdi. Baş hoca ve ileri gelen ashabın önderleri öğrenci-hocalardı. Hatta okuma yazma öğretmenleri gayr-i Müslim esirler bile olmuştu.
Günaşırı öğrenciler, part- time öğrenciler, serbest öğrenciler hepsi hepsi oradaydı. İslam yayıldıkça yeni medreselere ihtiyaç oldu. Cami ve mescitler yanında müstakil medreseler cami ve mescitlerim etrafını sardı. Nizam'ül Mülk medreseleri, Herat, Buhara, Taşkent medreseleri bir bir sökün etti. En son Osmanlı medreseleri en büyük halkayı teşkil etti.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

EĞİTİMDE REVİZYON


Eğitimde yenilenme şart. Bu yönetimin olmazsa olmazlarından olmalı. Aksi halde geçmiş iktidarların neden olduğu krizlerin getirdiği İslamcı iktidar ekonomide yatığı atılımlarla milli geliri artırarak toplumun refah seviyesini yükseltmiş, ancak bu yüksek kalkınma ile manevi kalkınmanın at başı beraber gitmemesi yüzünden oluşan yeni X,W,Y,Z gençlik kuşakları iktidarı tehdit etmeye başlamıştır.
Eğer ivedilikle hareket ederek gereken tedbirler alınmazsa İslamcı iktidar kendi eliyle kendi kuyusunu kazmış olacak, maddi kalkınmanın dünyevileştirdiği kesimler tarafından tarihin çöplüğüne gömülecektir. Bu nedenle manevi kalkınma için gerekli şartların oluşturulması, bunun için de eğitimde yenilenme yapılması şarttır.
Bugünkü eğitim halı hazırda zenginleşen toplumda bencil insan oluşturmaktan başka bir şeye yaramamaktadır. Her şeyi çıkar amaçlı düşünen, hedonist, hazcı bir nesil yetiştiren bu bireyler zenginleştikçe eğoistleşmekte, eğoistleştikçe insanlık değerlerinden uzaklaşmaktadır.
Bir yandan teknolojik vasıtaların gelişmesi, diğer yanda zenginleşme kitleleri her iki yandan kuşatmakta, bu iki saik arasında sıkışan, manevi değerlerden yoksun gençlik git gide kendini kaybetmekte, karşı cins ilişkisinden, konformizm sevdasından başka bir şey düşünemez hale gelmektedir.
Ahlaki değerlere bağlı bir gençlik yetiştirmekten başka çıkar yolu yoktur bu yönetimin. Aksi halde madden zenginleştirdiği bu toplum tarafından tasfiye edilecektir. Gidiş o yönedir. Seküler eğitimin vardığı nokta hiçte İslamcı yönetimin idealleriyle örtüşmemektedir.
Gidilen yolda iktidarını kaybetmek istemiyorsa eğer bu İslamcı yöneticiler eğitimde acil tedbirler almak zorundalar. Hem de bu tedbirlerin geçici, palyatif tedbirler olmaması şarttır. Bu nedenle eğitim baştanbaşa revizyona uğratılması şarttır.
Yapılması gerekenleri önceki yazılarda ele almıştık. Yine tekrar etmek gerekirse bugün İmam hatip okullarında yapılan eğitimin ana hatlarıyla bütün okullara yayılması, İmam Hatiplerinse bu alanda uzmanlık eğitimine yönlendirilmesi gerekecektir.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar:

EĞİTİMDE SEVGİ AYARI

Öğrenci okulu sevmiyor. Eğitim bakanlığı okulları sevdirmek için ne yapıyor acaba? Çirkin mimari mi sevdirecek okulları. Beton yığını yeşile yer vermeyen, her biri bir kışla misali soğuk, hapishane gibi sıkıcı. Öğrenci sayısı arttıkça yapılaşma artmış, oyun ve dinlenme alanları yok denecek kadar azalmıştır.
Öğretmen notla tehdit eder. Sınıfa hakim olmayı bilmez. Dersi ve kendisini sevdirmez, sevdiremez, tek çıkış yolu azarlama, disiplin ve tehdit. Anaokulunda sevgiyle kaynaşan yavru, ilk okulda bu sevgiyi kaybetmekte, orta okulda hırçınlaşmakta, lisede çeteleşmekte, üniversitede toplum düşmanı olmakta, bitirince de ailesinin başına bela işsiz bir fert olarak problem üretmektedir.
Milli eğitim bakanlığı acaba bu analizleri yapıp çare üretmekte midir? Üretiyorsa biz bir eğitimci olarak neden farkına varamıyoruz. Yani yapılan okullar mimari olarak biraz değişiklik arz etse de yeşil alan olarak iç açıcı bir noktaya gelen atılımlara rast gelinmemektedir.
İkinci olarak eğitim kadrosunun motivasyonları konusu üzerinde duruluyor mu? Neden milli eğitim akademisi okullarda ders yönetimine odaklanan alt yapıyı sağlayamıyor. Böyle bir akademi, ya da akademik çalışma var mı? Sınıflar niye sevilen bir ortama dönüşmüyor? Aksine hiçbir tasarım ruhu taşımayan, hapishane koğuşlarına dönüştürülmüş bu sınıflarda öğrencinin nasıl mutlu olmasını sağlayabilirsiniz.
Her şey yasak zihniyetiyle askeri komutlarla sınıfa alınan öğrencilerin bu bitmeyen askerlikten nasıl hoşnut olacağını düşünebiliyorsunuz? Neden eğitim bakanlığı bu konuda bir araştırma ve dönüştürmeye gitmiyor. Yüzyıllık sorunları bitiremediğinden mi bu konulara eğilemiyor acaba?
Öğretmenler hala sıkıcı öğretmen odalarında streslerini artıradursun, idareciler kendilerini lüks odalar yapmakta, 3, 5 senede bir onları değişmekte, velilerden zoraki topladıkları paraları keyfe-ma-yeşa harcamaktalar ve bu harcama konusunda kimseye hesap vermemektedirler. Bir kısmının bunları hesaplarına gererek zengin olduğu bir kısmınınsa bu birken paraları bankaya yatırarak ucuz kredi olarak kullanıp ilmeler açtığı şayiaları ayyuka çıkmaktadır.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar


11


EĞİTİMDE ŞEKİLCİLİK ve ÖZ



..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

AHLAKİ DEJENERASYON VE YENİ NESİLLER


2

Dün bu konuya giriş yapmış, bu gün içinse çareleri araştıracağımızı yazmıştık. Öncelikle eğitim alanında yapacaklarımız hatırlatmakta fayda var.
Bu alandaki önerilerimiz eğitim üzerine yazılarımızda açıklamıştık. Burada özetlemekte yarar var. Öncelikle dindar ve ahlaklı nesiller yetiştirmek zorundayız. Dahası dindar nesillerin yetişmesi için yasakların kaldırılması, gerekli, dini ve ahlaki eğitimin verilmesi şarttır. Bu güne kadar verilen eğitimin laik eğitim adı altında dindışı eğitim olduğunu söylemeye gerek var mıdır bilmiyorum.
Öğrencinin dinini öğrenmesi, öğrendiklerini uygulaması için gerekli ortamlar son derece kısıtlı, hatta yasaklı bir durumdadır. Batıda din eğitimi kilisede verilir ve bu eğitim için özel ve yeterli bir vakit verilirken, bizde bir saatlik in dersinin olsa olsa dine yabancı bir nesil yetiştirdiğini görmek için üstün zekalı olmaya gerek yok sanırım.
Beş vakit namazın farz olduğunu teorik bir şekilde öğrenen öğrenci bu ibadetini yapmaya olanak bulamıyordu daha bu güne kadar. Bu günde yılların getirdiği öğrenci alışkanlıkları ve toplumsal baskı yüzünden bu ortam oluşmamakta, dindar ailelerin çocukları yarım yamalak öğrendikleri dinlerini yaşama alanına geçirememektedirler.
Dahası Cuma namazını farziyyetini, bunun toplumsal sorunların çözüldüğü bir namaz, daha ileri giderek bu günün Müslümanların bayramı olduğunu öğrenen genç bütün bu teoride öğrendiklerinin pratiğe geçmediğini görmekte, hali hazırdaki durumun defakto bir durum olduğunu yılardan beri bizzat yaşayarak içselleştirmiş bulunmakta, aksinin olabilirliğini düşünememektedir, hatta hayal edememektedir bile.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar


BAKANLIK VE EĞİTİM


Ne demiş eski bir Milli Eğitim Bakanı:’Şu okullar olmasaydı ne güzel yönetirdim ben bu bakanlığı’. Evet, biz de diyelim ki bu söze karşılık: ‘Ah şu bakanlık olmasaydı ne güzel eğitim yapardık biz eğitimciler’.
İşi gücü eğitimi karıştırmak olan bir bakanlık var karşımızda. İşin mutfağına yabancı, her şeyi bildiğini zanneden bu zavallı bürokratlar eğitimi yazboz tahtasına döndürmekten başka bir şey yapmıyorlar. İşleri güçleri ayakları yerden kesik projeler üretmek. Hiçbir ön araştırması olmayan, uygulayıcısına sorulmadan kotarılan, afaki projeler birlerinin nemalanmasından başka bir şeye yaramıyor. Ya da çokbilmiş birkaç uzmanın, kendini eğitim düşünürü sanan akademisyenin tatmininden başka bir işe yaramıyor.
Yarım yüzyıllık eğitim maceramız binlerce yanlışla dolu. Her bakan atandığında yenilenen sistem eskisinden beter hale geliyor. Bu gün öğretim açısından tam bir sistematik işkence yuvalarına dönmüş durumda okullar. Her şeyin not almak için olduğu bu okullar değil eğitimi öğretimi de dışlamış durumda. Varsa yoksa not. Öğrenilenin niçin öğrenildiği belli değil. Hayattan ve inançtan kopuk bir eğitim. Pratiği olmayan bir sürü teorik bilgi. Hepsi daha fazla not almak için.
Sonuçta not araç olmaktan çıkmış, amaç haline dönüşmüş durumda. O halde not almak için bütün yollar mubah. Burada kopya devreye giriyor. İlkokuldan beri kopya çekmenin bin türlüsünü öğreniyor öğrenci. Ve her sınav öğrenci ile öğretmen arasında bir meydan muharebesine dönüşüyor. Kopyada uzmanlaşan öğrenci kesimi dersten kopuyor, ders işlememek, hatta işletmemek için elinden gelen gayreti gösteriyor. Dersi kaynatma, derste ders dışı işlerle meşgul olma maharet haline dönüşüyor.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

EĞİTİM YAZBOZ TAHTASI


Eğitimi yazboz tahtası haline getiren zihniyet hala değişmedi. Bürokrasinin yönetimdeki krallığı eğitimde de sürmekte. Bizim bürokrasimiz yanlışlarını düzeltmez, doğruları aramak gibi bir derde düşmez. Onun varsa yoksa kişisel menfaatleri önemlidir. Her zaman krallığını sürdürmek için bir yol bulur. Eğitimi bugünkü hale getiren ve hala bir yazboz tahtası olarak kullanan zihniyet bu bürokratik hegamonik kesimdir.
Bu hegemonya Batıyla içli dışlıdır. Milletin menfaatleri yerine kendi menfaatlerini düşündüğü için batının azatsız kölesidir. Çünkü kişisel çıkarını orada bulmuştur.
Her iktidar değiştiğinde o elinde dosyalarla gelir, yeni bakanın kafasını karıştırıcı, onu pohpohlar, eğitimde devrim yapacaklarını söyler. Bu şerefin zat-ı alilerine ait olduğunu söyler. Her yeni Bakan’a olduğu gibi bu Bakanı da kendilerinden geçirirler.
Sonra gelsin yeni değişimler, gelsin yeni karıştırmalar. Hiçbir ön araştırma ve uygulaması olmayan projeler, programlar, bazılarını zengin ededursun bazılarını popüler olan öğrenciye olur. Kayıp nesiller birbirini takip eder. Anarşi okullarda yuvalanır, terör bu eğitim sisteminden beslenir. Fitne ve karışıklıklara alet olacak gençlik işte böyle hazır hale getirilir.
Gezi kalkışması da bu eğitim sisteminden beslenmiştir, Bonzaicilere de bu sistem yol açar.Okulda ibadet etme imkânı bulamayan nesiller, Fast-foodla yerinde duramaz hale getirilir, kızlı erkekli öğretimde karşı cins ilgisi kısa teklerle alabildiğine tahrik edilir, bir de buna dindışı, seküler müfredatı ekledin mi al sana her türlü şerre hazır hale getirilmiş kurşun askerler ordusu. Bir de buna her geçen gün değişen ve yazboz tahtası haline getirilen eğitim sistemini ekledin mi al sana patlamaya hazır hale getirilmiş bombalar.
Yıllar önce bir akil adamdan dinlemiştim Ankara’da. Bu işleri bilen, eğitim üzerine kafa yoran bu adam bana şöyle söyledi:’ Beş yılda bir Avrupa’dan yüksek ücretli uzmanlar gelir, her geldiklerinde yeni bir proje, program ve sistemle gelirler, eğitimi Arapsaçına dönüdürler, yüksek ücretlerini, her türlü harcırahlarını milyon dolarla ifade edilen istihkaklarını alır giderler. Eski sistem daha tam değerlendirilmeden, aksayan yanları belirlenmeden toptan rafa kaldırılır, yeni önerdikleri sistem hiçbir ön araştırma ve deneme yapılmadan, amaç ve hedefler belirlenmeden yürürlüğe konulan bu sistemde bir sürü aksaklıklarla yürütülmeye çalışılır, sonunda onun da miadı dolmuş denilir, olmadı sil baştan beş yıl geçmiştir uzmanlar gelmiştir, yen, sistem getirmişlerdir. Hadi sil baştan. Eğitim yazboz tahtası öğrenciler kobay. Öğretmenler zavallı robotlar. Onlara bir şey danışılmaz, saha araştırması yapılmaz, hiç bir değerlendirme ve tartışma yapılmaz hurra.
Bunu duyunca şaşırmıştım. Bunun basit bir getirim elde etme yolu olduğunu kimse söylemesin bana. Bu doğrudan doğruya bir oryantalizm sorunuydu ve tamamen maksatlıydı.Oryantalizm en nemli, en hayati noktaya müdahale ediyor, en korkunç darbeyi eğitimden vuruyordu. Ben bu anlatı sayesinde oryantalizmin çirkin suratını bir kere daha görmüştür.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar

EĞİTİMDE YENİ ANLAYIŞ

Eğitim sistemi anayasal hak olarak milletin emrindedir. Devletin zorunlu görevleri arasında sayılmış, her bireyin eğitim alma hakkı anayasaya girmiştir. Ancak bu görev genç nüfusu 10 milyonların üstünde olan bir ülke için oldukça maliyetlidir. Binlerce bina, milyonları aşan öğretmen kadrosu ve sair masraflar bütçenin gelirlerini zorlamakta, bilimsel araştırmalara ödenek ayrılamamakta, bilgi çağı yakalanamamaktadır.
Bu sorunu çözmek için hem günümüz dünyasında, hem de geçmişteki örneklere bakaran bir çalışma yapabiliriz. Bu sorunu ABD nasıl çözmüş, Avrupa nasıl çözmüş. OSMANLI nasıl çömüş, Selçuklu nasıl çözmüş. Bu alanda saha çalışmalarına çıkacak uzmanlara ihtiyaç var. Hemen söyleyelim bugün batı ve ABD toplumsal sorunları çözmede Osmanlının vakıf anlayışını araştırmakta, oradan elde ettikleri bulguları günümüze uyarlayarak eğitim dahil olmak üzere toplumsal sorunları halletme çareleri aramaktadır. Artan sorunların çözümünde devlet maliyesinin yetersiz kalması, gönüllü vakıf sisteminden istifadeye başvurulmaktadır.
Yıllar önce seyrettiğimiz bir trafik dizisinde gördüğümüz bu anlayış bu gün birçok alana sirayet etmiştir. Ayrıca hala yabancı uzmanlar vakıf anlayışını incelemek için kütüphanelerimizde çalışmalar yapmakta, bizse bu alanda henüz bir yere varabilmiş değiliz. Eğitimde vakıf anlayışının Osmanlı’da ayniyle tatbik edildiğini, hatta tüm sosyal alanlarda uygulandığını, az bir memurla toplum düzeninin sağlandığını düşünürsek, sosyal devletleri ayakta tutan gücün vergi değil vakıf ruhu olduğunu anlarız.
O halde öncelikle eğitimde bu anlayışın yürürlüğe konulması zaruridir. Özel sermayenin eğitimdeki rolü yadsınamaz. Ancak yeterli ve her zaman ve yerde de sağlıklı yürümemektedir. Daha fazla kazanma uğruna eğitimden taviz veren, hatta onu yer yer yozlaşmış eden özel sektör yerine vakıf sistem ve anlayışı daha sağlıklı neticeler doğuracaktır.
Vakıf sistemi İslami bir sistemdir ve Peygamberimizin ısrarla tavsiye ettiği bir uygulamadır. Bu uygulama günümüze kadar gelmiş ve maalesef dejenere edilmiştir. Bu gün acilen ülkenin istikbali, eğitimin sağlıklı bir yapıya ulaşabilmesi için vakıfların teşvik edilmesi, bu yolla bu kurumların eğitime dahil edilmesi, hatta eğitim vakıflar eliyle büyük bir oranda üstlenilmesi sağlanmalıdır.
Öncelikle eğitimde denenecek vakıfların giderek diğer sosyal alanlara el atması sağlanmalı, artan devlet yükünün şimdilik bir az olsun hafifletilmesi hedeflenmelidir. Bu konuda da her konuda olduğu gibi geç kalınmıştır. Ama zararın neresinden dönülürse kardır. Bu amaçla vakıflar bakanlığı kurulmalı, vakıflar teşvik edilmeli, kolaylıklar getirilmelidir.
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar:

7




YABANCI DİL EĞİTİMİ ÜZERİNE

1
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

EĞİTİM ÜZERİNE YAZILAR


3




Eğitimde Devrim Niteliğindeki Çalışmalar

..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

Eğitim Üzerine Yazılar:


DİL EĞİTİMİ ÜZERİNE 2


Bu konuda 2. yazım bu. Yıllardır kanayan yara olan dil eğitimindeki yanlışları kısaca anlattık. Şimdi çözüm önerilerine bakalım. Hastalığı teşhis ettik. Dili öğretemiyoruz yahut bu metotla dil öğrenilemiyor.
Hatta komplo teorisine göre ülkemizde dil öğretimi, hatta -başka bir deyişle öğretilmemesi- bunca masraf, uğraş ve uzmana rağmen bu alanda bir arpa boyu gidilememesi oryantalizmin bir oyunudur. Aslında ben de bu görüşteyim ve komplo teorisine inananlardanım. Doğu’da Hindistan’da Batı’da Cezayir’de, Ortadoğu’da Arap ülkelerinde başarılan dil eğitimi Batı’yla Doğu arasında geçiş köprüsü olan Türkiye’de niçin başarılamıyor. Oysa Osmanlı döneminde ilk yabancı dil eğitimi Galatasaray Lisesinde yapılmış, orada eğitilen gençler Fransız edebiyatını dilimize aktaracak kadar üstün bir başarı göstermişlerdi.
Ama gel gör ki aynı başarı diğer okullarda gösterilemedi. Aksine dil öğretilemeyen bir bilim haline geldi. Nesiller aşağılık kompleksine uğratıldı. Batı hayranlığı bu şekilde en nazik yerinden kaşınarak pompalandı. Kuşaklar harcandı ama batı hayranı oldular. Batı dilini öğrenemediler ama hayranlıkta yarıştılar. Kendi milletlerini aşağıladılar.
İşte tarihin en büyük milletlerinden biri olan Müslüman Türk Milletini bir daha doğrulmamak üzere aşağılamak için kullanılan argümanlardan biri ve belki de başlıcası oldu yabancı dil eğitimi. Oryantalist zihniyet içi ve dış ajanları vasıtasıyla bu argümanı iyi kullandılar.
..

Devamını Oku