Her geçmiş dediğin,
ölüm değil mi Efrosina...
Hem,
daha kaç kez devşireceğim bu yüzü...
sözü edilmez bir buruşukluk,
kurutur beni Efrosina.
Biliyorsun,
bu halimle pek yaşamam.
ikincil bir önerme olabilme ihtimalinde.
öyle kararmış bir yükümlülükte.
Hem,
her şey ne kadar yaşar Efrosina?
bir gün bakarsın ki,
o kadar da ölü değildir şiir.
Hem korku da yok.
Sahi,
ben ne zaman bir tebeşirle,
seni çizeceğim bir karatahtaya Efrosina.
yaprakları yaşatan bir renkten ötürü.
Tanrı'nın ıskaladığı bedenler,
ağır aksak.
baksana...
Hem,
hangi günün ertesinde
bir üşüme düşer parmak uçlarımıza Efrosina.
Bakmaları yedirmiş bir tunç gibi.
Ciddiyetsiz bir hınç ile doldum.
ben,
bir şeylerden medet umarak,
haykırmaktan yığınca ölüme..
Oysa,
bilirsin cezalandırıldım...
İrin doluyum Efrosina..
iliklerime kadar soğuk ve soluk..
ağzımda boğuk bir yaşamak,
boğuluyorum Efrosina..
Sanırım yeniden inanmalıyız,
beklenen bir yağmur vaktinde
ve yahut
sararmış bir günün eğriliğinde.
inanmalıyız...
Hem,
kızgın bir armonika,
ne zaman dinginleşir Efrosina.
Bilmiyorum.
daha kaç paskalya geçecek sensiz,
kaç kulaç atılacak bir Tanrı'ya.
bağrımdan geçen bütün baykuşlar.
hangi mutsuzluktan ölürken,
yeniden dirilecek şiirle Efrosina.
Yoksa bilirim,
eksik ve eski bir ölümün soytarısıyım.
ağır bir kanamayla,
kaçıyorum bir kahkadan.
her yer de donuk bir çalgı,
gök kirli bir benzi ağular artık.
Hem,
korunaksızım Efrosina.
direniş hiçlikleşti..
Ben,
eski bir kıyımın ahd'ıyım.
sıyrılıyorum ezgisinden bu inancın.
-hırpalandı ölüm-
değişmen bir armonika kaplarken göğü..
bekle,
biraz daha konuşsun baykuşlar...
Hem,
her şey ne kadar ölür Efrosina.
sen,
akşama doğru açarken pencereni...
II
Olağanlığın zamanıydı,
içimdeki süngü eridi.
ne yollardan ne de yıllardan
geçecek cesaretim yok Efrosina.
Hem,
kaç mayın patlar topraksızlığımda..
Uyandırılmış açlığı kan bulayacak.
yarı tunç yarı tutkusuz
esmer ve yarı çıplak bir gecede.
öldürdüm bu kışı,
henüz büyümedi güz ellerimde.
Ben,
yenildim Efrosina.
ne yollardan ne de yıllardan...
Hem,
kin boşanıyor,
balçıklı ulumalardan Efrosina.
birbirine benzeyen çağrışımlar,
erteleyip duruyor bir şeyleri.
ölüm tartışılacak bir şeydir.
her ne kadar,
geçmişte kalınsa da Efrosina.
Ve sanki,
sonsuz bir yalnızlık deneyimidir.
ödeşmek dünü kurutur,
yaşatmaz ansımayı.
unuttum,
taşları yonttarak yaşayan bir kavmi.
Hem,
daha kaç kavmi unutacağım,
kaç mezhepten sıyrılacağım Efrosina.
İçimdeki süngü eridi.
bu yüzü devşirdim.
kardinal bir köleliktir,
bu cenaze töreni.
bir gün bakarsın ki,
ahd yineleşir Efrosina.
bağrında büyüttüğün tanrılara,
düğümler atarsın aklınca.
bu beklediğim kaçıncı düzenbazlık.
Sanırım,
sadece eksik bir ölümün soytarısıyım.
bilirsin,
her şey ötekidir.
Hem kargaşayı,
unuttuğun günler olmadı mı Efrosina.
Ben ötekiyi seçtim.
ki ne yıllara adanacak ruhum,
ne de yollara..
hem biliyorsun,
ciddiyetsiz bir hınç ile doluyum,
medet umarak bir şeylerden.
korunaksızım,
bir kahkaha soğutuyor tenimi Efrosina.
bana korkuyu ve tılsımı ver,
sonuna geldim.
delişmen bir güz'ün yenildim Efrosina.
olağanlığın sayıklayan uğultusunda.
Ninova'yı yakan ayin,
yolumuzdan geçiyor Efrosina.
onlarla
aynı karanlığı kullanmıyoruz oysa.
birbirine karışıyor,
büyük kentlerde.
Bazı gizler karanlıkta söylenirmiş.
*içimdeki süngü eridi Efrosina.
unuttum utancını tenha bir şiirin.
Hem,
ölendir öldüren yalnızlığı.
sıyrıldım bir inançtan,
hırpalandı ölüm.
sen,
akşama doğru açarken pencereni...
III
güz büyüdü,
ölüm yaşama dönüştü...
süngülerden geçilen her yol,
çizilen bir atlasın,
gölgesine kuruldu.
yağmurlarla dolmuş sarnıçlar,
kurudu Efrosina.
ne yılgın ne yeşil
ne de yeminli zehir,
hangi günahı ödetir.
Hem,
açlığım diri sığlığın tunç çağında
dilerken kana bulanmış dudaklarını.
piomente,
henüz siyahtır Efrosina.
Hem,
biliyor musun
içimdeki süngü erimedi,
onu yaktım...
bazen yaşam donuyor Efrosina.
buyur,
dölek bir nakışla yenilgimi kutsa.
hiçbir şey,
dönüşülen bir korkuyu yok sayamaz.
Hem,
çağrışımlar dağlara sindi Efrosina.
Oysaki,
daha kaç kez sığınacağım
şiire inen adına.
Yalnız,
ölüler düşler gidegenliği.
yarı tunç yarı kin
yarı yol ve yıl dolu imgeler,
kuşanmışken,
kımıldatan bir kışı..
Ben,
yalnızca eski bir ölümün soytarısıyım.
ağır bir baykuş sendeliyor günü,
bakmak ötekidir Efrosina.
ki bütün dillerde
doyumsuz bakır bir kin belirir.
sıyrıldığım karanlık,
ve çalınan tılsım...
pusu, ökse ve tuzak
bir intiharı deş(!)iyor Efrosina.
ürkütüp yarı sürgün soluğumu.
hangi,
devrin bittiği yerde
yeni bir ahd dilersin Efrosina.
Ninova artık yok,
artık yok ayartılmış bir ayin.
Hem,
- hangi yemin zehriyle yetinir - Efrosina.
yeni bir gün yeşeriyor,
aynı karanlığı kullanmıyoruz oysa.
güz geçti,
sen akşama doğru kaparken pencereni.
niyedir bu taşıdığım isim,
niyedir bu kankusturucu kahkaha.
Hem piomente,
henüz siyahtır Efrosina.
- bırakıp sözlerimin kalıntılarını -
sana bu adı verdim.
Hem,
bir intihardır adın Efrosina.
giz büyüdü,
ölüm yaşama dönüştü...
Kayıt Tarihi : 6.1.2020 23:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!