Biliyorum bir yerlerde çok yıldızlar kayıyor,
Gökyüzünde hiç yıldız olmasa bile.
Gözü dönmüş bir çirkefin elleri uzanıyor,
Karanlık bir sokakta çaresiz bir sabiye.
Şehrin sosyete semtinde çöpler kurcalanıyor
Mutluluktan yana ne verdi bana?
Ömrüme dert oldu bağrımda yara
Sevmeyi bilmeyen bu zalim kula,
Elveda diyebilmek eşsiz saadettir.
Duygu fukarası, vefadan yoksun,
Bu daracık sokaklar bu bozuk yollar
Zinet diye satılan bu adi pullar
Üç kuruşa her şeyini silen bu kullar
Çekilir mi İstanbul hatrın olmasa?
İçinde her zehri barındıran bir hava
Bir karambolde yaşadım yirmi yılımı
Gözlerimi açmanın zamanı geldi.
Dünya yansa kıpırdatmam kılımı
Bir baltaya sap olmanın zamanı geldi.
Ciddiye almadım hiçbir duyguyu
Gerçekten firak mevsimi şu sonbahar.
İlk kez böylesine üşüttü yüreğimi kış.
İlk kez bu kadar yalan ve anlamsız geldi bir bakış.
Benim, sırma saçlım!
Gözlerine şarkıar söyleyen,
Varlığının maksadını unuttu insanoğlu.
Çöllere hayat veren yağmura hicran düştü.
Kardeşler birbirinin boynuna diş geçirdi.
Kundaktaki bebeğe acı bir figan düştü.
Asırlar önce dediğin o devri yaşıyoruz.
İman ettik diyerek hep çirkef taşıyoruz.
Senin o ahir zaman dediğin günlerdeyiz.
Zamana varamadık biz hep gerilerdeyiz.
Elerim tutu ayaklarım yürüdüde ne oldu?
Çemberinden bir oyaya tutunmasam düşerim.
Hep yarım kalır bilirim sensiz hayatım
Yokluğunu hissedersem topallarım düşerim.
Ben aşık olmalıyım.
Uyandığımda her yere gülücükler saçmalıyım,
Hayata ve dünyaya daha güzel bakmalıyım.
Yağmuru özlemeliyim toprakları görünce,
Solan çiçekler için ağıtlar yakmalıyım.
Heba ettim ömrümü boş uğraşlarla,
Şeytana uyduğumda dosta darıldım.
Onca tetik çektim kör savaşlarda,
Düşmana yenilince topa darıldım.
Herşeyi bilendim kendi aklımca,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!