Efkarin Iskelesindeki Sakin Sanci

Seyfi Karaca
5087

ŞİİR


14

TAKİPÇİ

Efkarin Iskelesindeki Sakin Sanci

Bekleyenler arasında vardır belki
İstasyona giren trenin
Gün soğuğuna kalmış hayal hüzün kırıklığını kuytu bir sokaktan alıp götürdükten sonra taksi
Askısında At nalı olmayan Kapıda boş bir çıkrık, sade bir çömlek Toprak renginde saksı
Kimsesi gelmeyince olduğu yerde ikindi güneşiyle bomboş kalan
Yıllar sonrasıydı, bilmem belki de
Her seferinde nerde akşam orda sabah günlerinin azgın ve dizginsiz zamanlarında
Zevke göre kostak kırımlarına niyet ederek , selam salarak, yol yamaç tutarak
Şimdiki aklımla kurcalayıp hatırladığım kadarıyla,
Birini bıraktığımda diğeri gündelik gecelik öpülesi sevilesi kostak kız ve şuh kadınların koynunda
Zevke göre niyet o değilse öbürüyle
Orası değilse diğer kasabaya yatak döşek kimliksiz kayıtsız alışık ve müdavim olduğum
Hep sevişmek için aynı kat aynı oda numarasıyla boğa otelinin sahil kıyısına paralel
Hey gidi….
Yıllar sonra uğrayıp kendime baktım ki gönül taze ama çarşıyı gezerken kadınlarla beraber baktığım
Camekanda beni seyreden yorgun ve yıllanmış yalnızkık
Göz kirpiklerinde dondurucu çiğ damlasıyla suskunluğu dillendiren içerlere işlemiş sızısı
Kilisenin karşısındaki ağır alkollü meyhane, zilzurna kupalar doldurup boşaltarak
Tıklım tıklım yağmurlu bir haziran gününde kapıyı pencereyi ardına kadar dayamış
Yine postahaneyle gül bahçesinin ortasından kendine sakinlik arayan bir yerdeydi balıkçı
Avukatlar doktorlar birbirine bağlı binalarla köşedeki bankaya ve ilerdeki eczaneye kadar
Kuyumcu eski bilinen yokuştaydı, altın renginde buda heykelciği de hala nakışlı sehpadaydı
Saatçi çantacı gözlükçü ve bonetta da ordaydı
Dükkanından adımını atana altından girip üstünden çıkarak
Yapıştıkça içine alan dişiliğinin şehvetli gücüyle müşterisini esir alan
Acı kestanelere bahar rengini
Yaz dönümünden güz dökümüne sürüp savuran dünya harmanlarının esinti perdeleri
İnsan hali vaktiyle karlar erisin yollar açıılsın sokaklar işlesin çalı çimen çiçeklensin münasebetiyledir
Ve yıllar sonrası uğradım baktım ki her izler dokunuşlar gölgeler ve hatıralar bıraktığım kendine
O günden bugüne ütüsü rengi yazısı duvar yüzü ve köşe bucağı hiç değişmemiş
Çıplak bir gardırop gibi iç çamaşırcı ordaydı, tütüncü kahveci ordaydı, yelken kulubü ordaydı
Kozmetikçi ordaydı ortaçağ kulesi ordaydı sinema ordaydı rönesans pavyon ve pavilyon ordaydı
Tül giysiler içindeki bakire tablosu ordaydı
Rıhtım yolunun,
Asma çardaklı boyalı evlerini suya sahile götüren tenha sessizlikler tavernasıydı
İskele dalgalara dekor, fener liman volta kesen korsan rüzgarlarda
Ufuk çizgisinde mor duvaklı dağlar ormanlar ve kostak kıran işve nazlar ordaydı
Fakat arsız esmelerim depreştikçe incecik ve firari beyaza
Hovarda semtini diyar eden, turuncu postahane duvarında bıraktığım ne mektuplar vardı
Ne nikahsız düğünsüz şenlik
Ne kurulu pazar
Ne kaçaktan kaçamaktan kuleci kızın parmak uçlarına konmuş güvercin ..

Ekim/23

Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 25.1.2024 17:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Seyfi Karaca