Efendim; Sen Doğdun Dünya Gülümsedi

Nimet Öner
228

ŞİİR


74

TAKİPÇİ

Efendim; Sen Doğdun Dünya Gülümsedi

Bir gece… Ayın, kalpleri mühür tutmuşların üstüne güneş gibi doğduğu bir gece… Yeryüzü nefesini tutmuş. Gökyüzü sabırsızlanmakta. Kainatın kalbi atmayı unutmuş. Her yanından sessizlik akıyor dünyanın. Rahmet yağıyor her yere. Meleklerde bir sevinç. Bir yetim doğuyor. O doğuyor. Dünyanın nabzına bakın, atıyor mu? Her şey O’nun doğumuna şükrederek secdeye kapanmış. Haber salın Medine’ye, Bedir’e, Uhud’a, Hendek’e, kuşlara, kurtlara, yaratılmışlara. Deyin ki, dünyanın bahtını ağartacak, yeryüzünü güzelliğiyle onaracak Nebi, Allah’ın sevgilisi doğdu. Kapı kapı, ev ev dolaşın ve O’nun doğumunu müjdeleyin.

Efendim, Sen doğdun dünya gülümsedi. Sen doğdun, yalnızlar, öksüzler, yetimler, ezilenler sevindi. Sen doğdun, gözlerimizdeki gözyaşlarımız bile tebessüm etti. Sen doğdun Efendim.

Mekke sıcak. Çocuklar uyuyamıyor sıcaktan. Herkes çocuğunu sütanneye veriyor. Ama Seni kimse almıyor. Neden Efendim? Yetim olduğun için mi? Babasızlığını ilk o zaman mı hissettin Efendim? Ama Allah var, senin yardımcın O’dur. Bir kadın: Halime binti Zueyb. Seni almayı kabul ediyor. Halime Seni kucağına aldığında yeryüzü seviniyor. Yüzü gülüyor güneşin. Beni Sa’d yurduna bereket geliyor varlığınla. Senin hürmetineydi hepsi.

Annen Amine’yle Medine yolundasın. Ümmü Eymen sizinle beraber. Babanın kabrindesin. Kalbinden dualar geçiyor babana. Yüzünde babasızlığın derin izleri. Senin için nasıl acıdıysa bizim de içimiz öyle acıdı Efendim. Sen üzüldün dünyanın nefesi kesildi. Mekke’ye dönüş yolunda annen de Rahman’a ulaştı. Ebva’da kalbine öksüzlüğün hüznü düştü. O an orada olsak, bir çift söz söylemeye kalkışsak, yarılırdı dudaklarımız.

Efendim, gözyaşlarınla kaç gece ıslattın yastığını? İçine oturan anne özlemiyle kaç kez Ebva’ya hüznünü yolladın? Anne deyişini duysaydık ağlamaktan helak olurduk Efendim!

Hz. Hatice… Kaderine adı aşkla yazılan kadın. Müminlerin annesi. Sana örtü olan, Senin ona örtü olduğun… Yirmi beş yaşında, yanında Hatice. Sevginin en güzeli.

Dünyanın kalbi çatlayacak küfürden. İnsanlık bir kurtarıcı bekliyor. Dalga dalga yalvarıyor Allah’a gözü yaşlı garipler. Allah’ım, gönder o kutlu peygamber’i diye yalvarıyorlar. Kalplerde yangın yangın dua. Nerdesin ey Efendim?

Hira Mağarası. İnsanlığın ahvali Seni üzüyor. Düşünüyor, dua ediyorsun. İnzivadasın. Bizim için nasıl ‘’Ümmeti Ümmeti’’ diye yalvarıyorsan Allah’a, insanlık için de duadasın. Güzel yüzünde koyu bir keder geziniyor. O an bir nur dolduruyor mağaranın içini. Cebrail olduğunu ve Allah’ın Seni Peygamber seçtiğini söylüyor ve ‘’Oku’’ diyor! ‘’Ben okuma bilmem’’ diyorsun. Seni sıkıp tekrar ‘’Oku’’ diyor. ‘’Neyi okuyayım? ’’ diyorsun. ‘’Oku’’ diyor Cebrail. ‘’Yaratan Rabbinin adıyla oku! ’’ Alak Suresi’nin ilk beş ayetini okuyor. Koşarak evine gidiyorsun. Yolda gördüğün her şey Seni selamlıyor. Cebrail gökten sesleniyor: ‘’ Ey Muhammed! Sen Allah’ın Resulüsün. Ben Cebrail’im.’’ Evine geldiğinde ‘’Beni örtün, beni örtün’’ diyorsun Hz. Hatice’ye.

Gözlerimizin önündeydi sanki: Sana eziyet ettiler. Amcan Ebu Leheb taşla kafanı ezeceğini söylüyordu. Ama Allah var, taşı kaldırınca kaskatı kesildi. ‘’Elleri kurusun Ebu Leheb’in! ’’ O ellerdi Sümeyye binti Hattab’ı şehit eden. Senin sırtına deve işkembesi koyan o ellerdi. ‘’Kurudu da! ’’ Büyücü diyordu sana Velid bin Mugire; insanları tılsımlıyor diyordu. Şair diyorlardı. Allah şahit ki, Sen ne büyücüsün ne şairsin! Bilal’in karnına kocaman taşlar koyuyor, inkar et diyorlardı. Bilal, Allah’ı ve Seni o kadar seviyordu ki, o kızgın kumların üstünde, göğsündeki kocaman taşa rağmen ‘’Ehad’’ diyordu! Allah birdir!
Hüzün Yılı. Amcan Ebu Talib ve eşin Hz. Hatice… Arka arkaya terk ettiler bu dünyayı. Amcanın yanı başında oturmuş İslam’a davet ediyorsun. Kalbinde amcanı kurtarmanın gayreti. Dua dua yalvarıyorsun Allah’a amcanın iman etmesi için. Ama Ebu Talib, ‘’Ölümden korktu da Müslüman oldu’’ dedirtmem diyor. Kalbin nasıl da hüzün doluyor. Hz. Hatice… Seni örten güzel eş! Dünyayı dünyaya bırakıp Rahman’a kavuşuyor. Gözünden iki damla yaş düşüyor. Toprak can veriyor sanki o gözyaşlarının damlayışıyla. Yeryüzü sessizce ağlıyor Seninle beraber. Sen Allah diyorsun gözlerinden yaşlar damladıkça.

Efendim! Sen ağlarken bizim kalbimiz titredi. Gözyaşını tutmak istedik, içimizden hüzün katarları geçti Sen ağlarken.

Taif’tesin. Taifliler’i Allah’ın dinine çağırıyorsun. Ama onlar alay edip Seni kölelerine taşlatıyorlar. Ayakkabılarına kan doluyor. Efendim! Senin yerine bizi taşlasalardı. Sana siper olsaydık, bedenlerimiz parça parça olsaydı da Sana taş değmeseydi. O an gökyüzünü tutmasaydı Allah, gök onların başına geçerdi. Efendim, Sana değen taş nasıl da inlemiştir. Ah vah etmiştir değil mi?

Seni yurdundan çıkardılar Efendim. Sen baba yurduna veda ederken nasıl da kedere boğuldu Mekke! Kalkıp Medine’ye göçmek istedi!

Bedir’de Sana savaş açtılar. Sen Sana savaş açanlara bile merhametle davrandın. Sen biliyordun ve diyordun ki: ‘’Bilmiyorlar, bilselerdi yapmazlardı.’’ Ne kadar şefkatliydin Efendim. Uhud’da dişini kırdılar. Kaç bin melek dişin yere düşmesin diye akın etti Uhud’a? ‘’Muhammed öldürüldü’’ çığlıklarına bakıp dağılan Sahabe Senin hâlâ yaşadığını görünce nasıl sevindiler? Keşke Uhud’da olaydık da senin mübarek dişin kırılmasın diye biz siper olsaydık. Ya Hamza? Hamza şehit edildiğinde canın ne kadar acıdı Efendim? Ey şehitlerin seyyidi Hamza dediğini duyduğumuzda o mızrağın önüne biz atılsaydık keşke!

Efendim! Rahman’a kavuşuyorsun. Ağrın o kadar fazla ki mescide bile gidemiyorsun. Yüzün sapsarı. Sahabe-i Kiram endişeli. Herkes üzgün. Kimse nefes bile almak istemiyor. Çünkü canlarından aziz bildikleri peygamberleri mescide bile gelemiyor. Azrail ve Cebrail kapına geldi ve izin istedi. ‘’Buyur’’ dedin, buyur. Rahman’a kavuştun. Hz. Aişe gözyaşlarına boğuldu. Sahabe ne olduğunu anlayamadı. Hz. Ömer ‘’ Kim Resullullah öldü derse kılıcımla başını keserim’’ diyor öfkeyle. Hz. Osman’ın dili tutuldu. Allah’ın sevgilisi Allah’a kavuştu.

Efendim! Bu gün burada olsa ve evlerimize konuk olsan, seni nasıl sevdiğimizi görürdün. Burada olsaydın ve görseydin Bedir’e, Uhud’a, Hendek’e katılmak ve şehit olmak isteyen gençleri. Efendim! Biz Seni çok seviyoruz. Gözyaşlarımızla anıyoruz ismini. Soluğumuz titriyor. Burada olsaydın ve mübarek çehrene bakamayışımızı görseydin. Efendim! Rüyalarımıza gel diye dualar ediyoruz. Gel Efendim! Ümmetin Seni bekliyor. Efendim! Seni çok özledik.
(Alıntıdır)

Nimet Öner
Kayıt Tarihi : 12.1.2014 17:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Mehmet Özparlar
    Mehmet Özparlar

    Bu değerli eserinizi büyük bir haz alarak okudum,yüreğinize sağlık arkadaşım,tam puan ile sayfamda,saygı ve sevgi ile kalınız.

    Cevap Yaz
  • Remzi Ece
    Remzi Ece

    Değerli Hanımefendi Arkadaşım; Parantez içinde ''alıntıdır'' yazmışsınız. Olsun, biz bu yazıyı sizin kaleminizden kabul ediyoruz. Başlık o kadar harika ki;Dünya halen o gülümsemeyle dönüyor. Kutluyor ve sizi selamlıyorum.

    Cevap Yaz
  • Arif Tatar
    Arif Tatar

    Teşekkür ederim... İyi ki yazdınız... 10 puan +ant. Güneşimize kavuşmak üzere...

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    emeğinize sağlık anlamlı güzel bir çalışma. Kainatın efendisine selam ve salat olsun.

    Cevap Yaz
  • Özlem Şahin
    Özlem Şahin

    Kutlu doğum haftası için harika bir şiir yazmışsınız ellerinize sağlık...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (5)

Nimet Öner