Yaradan,
üç yıllığına
yeniden dünyaya getirse beni
1960 lı yıllarda
... Edirne’de olmak isterdim
*
Örneğin; 1965 yılı eylül ayında
Kaleiçi Semti'ndeki
Edirne Erkek Öğretmen Okulu'nda
Okul Müdürümüz sayın Necati Erinç'in
bayrak töreninden yaptığı konuşmayı dinlerdim:
"Çocuklarım! (Çocuyem!)
Artık
Edirne Erkek Öğretmen Okulu Ailesi'nin
bir üyesi
ve "öğretmenlik" denen kutsal bir mesleğin
.......................adaylarısınız
Atacağınız her adımdan sorumlusunuz
Sizler Atatürk Cumhuriyeti'nin Öğretmenleri
olacaksınız
Türk Bayrağı'nın dalgalandığı her yerde
görev yapacaksınız
Unutmayın, sizler öğretmen olacaksınız!
Mutlaka sahip olunuz elinize, belinize, dilinize
Kurallara uymayanın veririm bavulu eline! .."
Ürperirdim!
*
Sonra 1967 yılında
okulumun konferans salonunda
Ord.Prof.Dr.Süheyl Ünver Hoca’nın
verdiği konferansa giderdim
*
Yeniden uyumak isterdim
çift ranzalı 40 kişilik koğuşlarda
Ve uyanır uyanmaz da
yatağımı üzeltirdim ama
*
Her gün derslerden sonra
inerek bodrum kattaki yemekhaneye
öğle yemeğinden kalan
ekmek parçalarını yudumlardım
...................tuza bana bana
*
ve akşam üzerleri
okul sahasında yapılan futbol, voleybol
ve basket maçlarını izlerdim heyecanla
*
Öğlen aralarında da
gurbet türküleri söylerdim
Kocaman bir kampananın asılı olduğu
dut ağacının altında
*
Alıcı gözle bakardım
Tayyip Yılmaz Öğretmenim’in
yağlı boya tablolarına
Mesela;
Bulgarlar'ın Edirne Kuşatması'nda
Sarayiçi'nde,
ağaç kabuklarıyla beslenen
esirleri gösteren yağlı boya tablosunda
giderdim Balkan Savaşı yıllarına
ve
mandolinle İstiklal Marşı’nı çalardım
İmdat Alvaşı Hocam’a
*
Necati Seçkin öğretmenim’in
“Simitçi” türküsü ile "Arı vızıldar".."
türkülerini öğretmeyi de unutmazdım
staj yaptığım okulların bütün çocuklarına
*
İlerleyen günlerde
Her cumartesi günü bayrak töreninden sonra
birbirine benzeyen tarih kokulu sokaklarda
tek ve çift katlı evlerin
dökük sıvalı duvarlarına baka baka
giderken Kapalı Çarşı’ya
selam verirdim
SEÇKİN KIZ-ERKEK ÖĞRENCİ YURDU’na
İSTİKLAL İLKOKULU’na..
*
Kısa süreliğine de olsa uğrayıp
Polis Karakolu’nun önündeki parka
bir bardak tavşan kanı içerdim
turfandan kalma bir Yahudi kızının
ıhlamur çiçeği renkli gözlerine baka baka!
*
Kimbilir, belki Bayram Aga’dan
belki de Albert’ten kalma
mis gibi ekmek kokan o fırın var ya!
İşte tam o fırının önünde başlardım
...................geçmişi yaşamaya!
Balkan Savaşı.. I.Dünya....İstiklal..
ve II.Dünya Savaşı Yılları’nda
gaz lambası ışığı ile aydınlanan
tahta pancurlu evlerin odalarında
ayrık otu ve süpürge tohumuyla
..............karın doyuran çocukların
ağlama seslerini duyumsardım
.............yürürken Balıkpazarı’na
Sonra dalıp
Yemeniciler Sokağı'na
Tamburacılar Camii'nin
ahşap görünümünü izlerdim merakla
ve
Şehir Kulübü’nün arkasındaki sokakta
“MERHABA! ” derdim Şehit Asım İlkokulu’na
Kapalı Spor Salonu’na;
İsmet Yıkılmaz, Nevzat Yanar, Bünyamin,
Yunus Dinçer, Buhanettin ve Galip Tarhan’ın
yaptığı minder güreşlerini izlerdim burada
*
Güreşler bitince,
Balık Pazarı’na bakan kapıdan
girerdim Ali Paşa Çarşısı’na
Yürürdüm çarşının bir ucundan öteki ucuna
Sonra çıkıp Burmalı Camii’ye bakan kapıdan
Selam verirdim “Erdoğan’ın Parkı”na
ve dönerek sağ tarafa
bol kekikli bir Edirne Köftesi yerdim
Asırlık ıhlamur ağacının altında
*
Bir başka hafta sonu,
PAÇARIZ Konfeksiyon’dan
satın alarak zurzaklı lacivert bir şapka
Zogo Pastanesi’nde “kazandibi”,
Roma Pastanesi’nde boza-dondurma
Çınar ve Merkez Lokantaları’nda da
kuru fasulyeli plav yerdim
ya da bol sarımsaklı ıspanak,
bir bardak tuzlu ayranla
*
Kısaca, güzel Edirnem!
Üç yıllığına
yeniden dünyaya getirse beni Yaradan,
Meliha Güldiken Öğretmenimin
derslerde okuduğu
" NUTUK"u dinledikten sonra
Saraçlar Caddesi’nden
Zindanaltı’na doğru yürürdüm ağır adımlarla
ve tektekçi meyhanelerinin önünde
haykırırdım bütün saflığımla:
“Edirne’nin ardı da bağlar
Meriç akar Mora’dan gelen, sular çağlar..”
*
Dalardım
“Trakya Erkek Öğrenci Yurdu” nun karşısındaki
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutladığımız
25 Kasım Şehir Stadı’nın arkasındaki sokaklara
Güldiken Kız Öğrenci Yurdu’nun önünde
Cilveli bir Edirne Türküsü patlatırdım kızlara
*
Devam ederdim Edirne’yi okşamaya!
Bahçelerinde rengarenk güller
tuği-şah laleleri, beyaz-mor zambaklar
ve saksılarında begonyalar bulunan
kırmızı kiremitli çatılarındaki
yıkık-dökük bacalarından
birer soba borusu uzanan evlerin
kilitsiz tahta kapılarının önünden geçerek
yürürdüm Ayşekadın Camii’nin
.......................arka sokaklarına
Selam verirdim, dişleri dökülmüş
Ekmekçizade Kervansarayı’ndaki dükkanlara
ve kırk yıllık kahve tadındaki insanlara
ve
Ayşekadın Camii ‘nin Çeşmeleri’nden
abdest alan Müslümanlara
*
Belki aklına gelmez ama
Cami bahçelerinde
mermer laleler gibi yükselen
ve her biri birer kitabeye benzeyen
mezar taşları önünde dua ederdim.
arayanı-soranı kalmamış merhumlara
*
Setlerde koşu yaptığımız bir başka gün
Gazimihal Köprüsü'nün üzerinden
taş atardım Tunca'ya
ve geçerek Gazmihal Camii ile
Şah Melek Camii'nin dibinden
Dikilirdim II.Beyazıt Külliyesi’nin yanına
*
Gökyüzü’ne iki çift lale
ya da kuğu boynu gibi uzanan
Selimiye Camii’ni seyrederdim hayranlıkla
Sonra dönerek geriye
Karaağaç’a kadar yürürdüm
Tunca'ya baka baka
*
Gelince Meriç Köprüsü’nün ortasına
Güneşin batışını izlerdim
...........martı çığlıkları arasında
Kuş sesi dinlemek için de
girerdim Söğütlük Ormanı’na
*
Mezun olacağımız 1968 yılında
uygulama günlerinde
giyerek okulumun verdiği elbiseyi
İstiklal, İnönü, Şehit Asım, Kurtuluş,
Yusuf Hoca,Şükrü Paşa
ya da
Cumhuriyet İlkokulu'na giderdim, gururla
*
İki aylık köy stajımı da;
Taşlı Müsellem, İskender, Kayapa
Büyükdöllük, Musabeyli, Avarız
Tayakadın, Yolüstü(İğnesi) , Yenikadın
Domurcalı, Demirhanlı, Karakasım,
Hıdır Ağa, Geçkinli,Su akacağı, Musulca
Hacıumur, Sinan Köy, Geçkinli.... ya da
Budakdoğanca Köyleri’nden
birinde yapmak isterdim, aynı duygularla
*
"Orda bir köy var uzakta" türküsünü söyleyerek
gideceğiz ya uzak diyarlara
Oralarda gözlerimiz açık gitmesin diye
öteki dünyaya!
Bir başka hafta sonunda,
Eğitim Şefimiz
sayın Cevat Dursunoğlun'un denetiminde
Erhan Kısa'nın seçtiği bir grup arkadaşla
Kız Öğretmen Okulu'na giderdim
kızlarla tanışıp konuşmaya
Kızlar erkek görsün, bizler de kız!
Kız denen şey,
konuşma mesafesinden nasıl bir şey acaba? !
*
Bir başka zaman
Vahit Girgin'in boks maçını
izlemek isterdim
onyedi-onsekz yaşlarının heyecanıyla
Sonra
Kıyık' taki eski camileri gezerdim:
Müradiye'yi, Saruca Paşa'yı, Selçuk Hatun'u
beş yüz yıllık şaşkınlıkla
*
Hiç olmazsa üç yılda bir kere
tarihe tanıklık yapmak için
ve çorbaya bir dirhem tuz katmak için
geçerek Fatih Köprüsü’nden Sarayiçi’ne
Kırkpınar Yağlı Pehlivan Güreşlerini
........................izlerdim
ve seyyar köfteci Yıldırımlı Muhterem'den
bol soğanlı bir Kırkpınar Köftesi yerdim.
*
1967 yılı yaz çalışmasında da
Bursa-Karacaali İzcilik Kampı’nda
Gürol Durmaz'la birlikte
...................denize girerdim
*
Ey güzel Edirne'm!
Üç yılığına
yeniden dünyaya getirse beni Yaradan
1968 yılında, yine sende olmak isterdim!
“Panter Üzeyir” beklerken kalemizi
sol açığımız "SARI KENAN"ın attığı
son dakikada golüyle
Edirne Lisesi’ni yenip
şampiyon olduğumuz maçı izlerdim
Ve
Kervan Oteli’nin önünden
Zorlutuna Kız Öğrenci Yurdu’nun
önüne kadar giderdim
Sonra geçip karşı bulvara
Defterdar Mustafa Paşa Cami yanından
çark ederek geriye
Kız Öğretmen Okulu’nu tavaf ederdim!
*
Görmesin diye de “SELİM BABA”
bakarak Sittişah Sultan Camii tarafına
başımı omuzlarımın arasına gömerek ilerlerdim
*
Selimiye’yi, Eski Cami’yi
ve Rüstem Paşa Kervansarayı’nı
Kurtuluş İlkokulu’nun önünden seyrederdim
Yönelip Çilingirler Çarşısı’na
Ergene 0tobüsleri’yle
memleketime (Keşan’a) selam söylerdim
*
Bazan da,
atmak için,
yaz aylarının
bedenime verdiği uyuşukluğu
kiremit renkli ekoseli peştamalı
Tahtakale Hamamı’nda, Sokullu ‘da
ya da Mezitbey Hamamı’nda giyerdim
*
Tarih kokulu Edirne’m!
Yeniden dünyaya gönderse beni Yaradan
Necati Erinç, Tayyip Yılmaz, Selim Atsız,
Faruk Canatan, Cevat Dursunoğlu, Rami Ayan
Meliha Güldiken, Dursun Çelikkol, Saim Erdemli,
Hasan Fıçıcı, Sadık Bideci, Nevin Birsen Altuğ.,
Fikri Olgun, İbrahim Hoca, İsmail Bey,Bican Tunca
Beden Eğitimi Öğretmenleri Mustafa Bey ve Ali Bey'de...
Kısaca,
aynı öğretmenlerde okumak isterdim.
*
25 Kasım Edirne’nin Kurtuluş Bayramı’nda
Şeyhbedrettin Camii önünden Kaleiçi’ne kadar
okulumun bando takımıyla birlikte
zil çalarak “öğretmen okulu marşı”nı söylerdim
*
Sonraa.....evet, sonra;
o günlerden kalsın diye bir hatıra
Kışlık ve yazlık; AYVAZOĞLU, SERHAT, MAARİF
ve INCİ SİNEMALARI’nda
siyah-beyaz bir Yeşilçam filmi izlerdim
*
TARİH DOKULU, SÖĞÜT KOKULU EDİRNE’M
SENDE, GENÇLİĞİMİ YENİDEN YAŞAMAK İSTERDİM!
......**....2015-Keşan
Kayıt Tarihi : 1.6.2016 23:06:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yaşanmışı sonsuza dek yaşatmak için
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!