Ebrehe'nın Öfkesini Şiiri - Uğur Musab Ş ...

Uğur Musab Şahin
2908

ŞİİR


22

TAKİPÇİ

Ebrehe'nın Öfkesini

Kimse hafife almasın, Davutların gücünü
İblis unutmasın, Adem’in alınacak öcünü
İman varsa, imkanlarda büyüktür beşten
İbrahimler korkmaz, mancınıkla ateşten?
Çelik gibidir yürekler, İslam’a o inançtan.
Hangi İsmail korkar şeytandan, bıçaktan?
Süleyman’ın, zenginliğin de gördük helali
Muhammed’in fakirliğinde tattık, bereketi
Gemiler karada yüzdü, Nebi’nin duasından
Musalar korkmaz, kızıl denizde firavundan.
İsalar darağacını, salıncak beller çarmıhta
Nuh’un sekti mi imanı, tufanla imtihanında
Alparslan’ın torunları da, geçti Boğazdan
Yunus’u korkar sanma, deryada balıktan?
Yusuflar, dipsiz kuyularda buldu saltanatı
Nice Yakup’un, gözlerini açtı küfrün kahrı
Zekeriya’ya bulaşır sanma, şerrin iftiraları.
Eyüplerin, sınanmasın bu sabr-ı sükutları
Yahudilerde gördük biz, Ebrehe’nin öfkesini
Yahya ve Zekeriya’yı şehit edenler kafilesini
2019

Gururu olmayanın, düşmanı da olmaz.
Yüzüne tükür “yarabşükür” der düzenbaz
Değersize değer verme , başını yere eğer.
Eyersiz at, değersiz kul oluyormuş meğer.
At süratına, it suratına bakılır da alınırmış.
At yediği gün, it yedi günde sana alışırmış.
Bir ispat bin âlime yeter, bini bir cahile az
Beden yorgunluğu geçer, ruhun yorulmaz.
Sır verenin sır küpü ol, kendine söyleme.
Kızgınlık geçer, kırgınlıkta ser ver sır verme.
Aklını çalan hakkını çalar, hüküm verilmez
Kadın, Allah'a aşkınıda kıskanır diyemez.
Dilin kelamını, dinin okeylerse ancak söyle
"İyinin kötülüğü, kötüye vız gelir" derler öyle
Düşen, düşünenden daha akılcı akıcı olur.
Kim der “Hak‘kın sopası yok“ diye hele dur.
Allah‘ın şefkat sopasını, sakın yemeye gör.
Hem sağır, hem dilsizdir, kardeşine nankör.
“Kişiyle” değil, “işiyle” uğraşır inanan insan.
Din mi, dindar mı hatalı, aklı selime sorarsan?
İslam, kıyamete kadar bozulmayacak din
İnsanı bozan şeytan, şeytanı haset ve kin
2018

Dürüst siyaset, iktidarı daimi kılar.
Eğer siyasilerde, varsa haya ve ar
Hz. Ömer olmak, hiçte kolay değil
Özü sözü bir, Hak için halka eğil.
Halk değil, Haktan bekle mükafatı
Ve geldiğin gibi git, telli duvaklı.
“Seferi görev, zaferi Hak’kın” bildik
Bir asırdır seferdeyiz, ama kaybettik.
Her hayırda şer, her şerde hayır aradık.
Beyhude, boşa kürek çektik aldandık.
Felaket tellalı değilim, bakmayın öyle
Gayreti, yedikleri kadar olanın beyler
“Kıymeti çıkardıkları kadardır” derler.
Küçük adamların gölgesi büyük olur.
Küçüklüğü nispette, ışıkta önünde durur.
Her haksız tenkitte, bir iltifat bulur
Herkes kaybetse de, vazgeçmemektir.
Doğunca, dem ölmeye programlandık,
Ebedi olmak şartı, kalben de inandık.
Kim, ömründen ilave nefes çalabilir?
Lokmalar sayılıdır, kim fazla alabilir?
Adam ev iyisi olamadan, el iyisi olmuş,
Niyeti kötü, taciz ve namussuzluk muş.
Kim nedamet duymaz, günahlarından?
Yetim malından veya kul hakkından?
Ne Haris, iblisi Sebeb-i Âdem sanmalı,
Ne prensesi cadı, cadıyı kadı kıskanmalı.
2019

Toprak kerpiçten kışın sıcak, yazın serin
Samanlı çamurla sıvanmış, bir köy evim
Bir oda, ahşap oyma tavan merdivenlerim.
Koyu mavi renkte kapı ve pencerelerim.
Avlunun köşesinde ambarla, tuvaletim.
Sabah uyanınca, kuş sesi dinleyeceğim.
Benim cefakâr hayat arkadaşım eşim.
Bir inek, iki koyun, on tavuk istediklerim.
Saman fırınında pişireceğim, ekmeğim.
Kendi yetiştireceğim meyve, sebzelerim.
Yakacak odunumu, kendim keseceğim.
Çayımı demleyip, aşı ben pişireceğim.
Hakiki koyunyününden, yerde döşeğim.
Muhtar, korucu, imamı dertleşeceğim
Kış geceleri, köy kahvesinde köylülerim.
Cami avlusunda, yaşlılarla sohbetlerim
Hayvanları otlatacağım, harman yerim
Evin önünde köpeğim, içerde de kedim.
Eşimin elinden tutup da, gezebileceğim.
Dere, tepe, ormanlarını çiğneyeceğim.
Ne siyaset, ne felaket dinlemeyeceğim
Televizyonsuz, telefonsuz olabileceğim.
Anadolu da, böyle bir köy düşünüyorum.
2020

Uyanmak sanılan doğum, ilk beşikte uyumak
Uyumak sanılan ölüm, son eşikte uyanmak
Doğunca başlar ölüm, ölünce başlar bu hayat,
Doğan yaşlanırken, ölen yaşlanmaz heyhat!
Getiren götürecektir, ilk getirdiği son yere,
Getirirken sordu mu, götürürken sorsun niye?
Zemini alçak görüp, semaya gıpta etme,
Tabanın tavan olacağı gün, imansız gitme.
Sakalının en ücra köşesinde bembeyaz kıl,
Ömer’e ölümü hatırlattı, ak kıldan geçen akıl.
Kızımın bebeği, benim ev arsa oyuncaklarım.
Ecele kadar evcilik oynuyoruz, ben ve karım.
Çocuklarsa hakkın emaneti, yarınlarda kalan
Onlar da bizler gibi, evcilik oynayacak olan.
2011

Uğur Musab Şahin
Kayıt Tarihi : 9.9.2020 20:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Uğur Musab Şahin