Ebed Müddet Hûdâ Yâr Şiiri - Hakan İlhan ...

Hakan İlhan Kurt
25

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Ebed Müddet Hûdâ Yâr

“Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından (yokluğa) yuvarladık ve onları efsâne yaptık. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme! ” Mü’minûn Sûresi, 44’üncü ayet.

Cemâl-î Hâk aşk ile aşkı ile meftûn hâl
Ahd û misâk rahmeti muhabbeti aşikâr
Ne mümkün ki âmâya kâinattan bir misâl
Ne mümkündür nebâttan hayvanâttan istihbâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Cemâl-î Hâk imarı altı günlük vâdeme
Bir âlemi nakşetti atılan her kademe
Cehennem mi cennet mi ebu’l beşer Âdem’e
Melekleri saf tutup bahşettiği itibar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Vâkıf etti vaveylâ cümle odu allayıp
Cümle odu bismillâh buram buram pullayıp
Şit’ten sebil toprağa elli suhuf yollayıp
Gözleri kan Kabil’den Habil huyu yadigâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Cemâl-î Hâk cem edip ceme ihsan buyurdu
A’râf ördü niyete dağı - taşı doyurdu
Yerd’in oğlu İdris’le otuz suhuf duyurdu
Göğü sardı vücuda damar damar iftihar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Kasırgalar secdedir zelzeleler yalvarış
Müjdelerden beyhude sarınılan her yarış
Muğan’a hak tufandır dalga dalga kabarış
Nuh duası ağarken can sağarken nevbahar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Cemâl-î Hâk haşmeti eğrisini düzünü
Cümle arzın bağrına dört mevsimin sözünü
Dokuduğu sohbete çöl dönünce yüzünü
Hud ahdinde Ad kavmi yerle yeksan tar û mar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Balçık ile mülemma akşam mukim göç sabah
İflahına dayanmaz Semûd’a gayz öç sabah
Felâh bulup Salih’te beklenilen üç sabah
Sonrasında dokuzun dokuzuna tek mezar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Damla damla kıvılcım Bâbil dilli bir sefa
Mancınığın ibretle çürüdüğü intifa
Kenân oğlu Nemrut’tan bugüne dek her cefa
İbrahim’in göğsünde tomur tomur gülizâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Cemâl-i Hak nimeti can boğazda müstâkil
Ervâh andı zürriyet cehil dehre gür nesil
Zemzem suyu rahmeti Hâcer oğlu İsmail
Emzirmeye nail mi asır deşen her pınar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Mutlak şefkât hâkimdir âh evvelin mehline
Âh evvele bin misâl hâk hakikat ehline
Lâkin mümkün değildir Mütefikât cehline
Hârân oğlu Lut hakkı gönderilen bin ihtar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Çiçek çiçek gerdanlık çayır çimen süs haktan
Yanardağlar nedâmet dağ başında sis haktan
Sübut vakte fazilet yüz altmış yıl İshâk’tan
İys’e celâl Yâkup’a Leyyân sözü müstâkar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Elif Lâm Mim Elif’te onun birde oyunu
Lâm’da ihyâ meskûnu sonsuzluğun suyunu
Aşkın demi Mim’de şan Züleyhâ’nın huyunu
Yusuf’un nur yüzünde söndürmeye Nil ikrâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

İsmi ile rengârenk yerde gökte intizam
Yedi iklim bir ninni börtü - böcek bir tutam
Doluşup da Eyyub’a kasavetten sabra ram
Şükre ilhâk hamd ile dua kadar tamahkâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Levh-i mahfuz ricâli kayda düşüp tüm gaybı
Vakfe neşe vakfe yas köşe bucak ins kaybı
Âmâ gözler nasibi Şem’un oğlu Şuayb’ı
Ahmak bilen Eyke’nin tartısıdır mülke dar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Cemâl-î Hâk hakikât Hızır - İlyâs ünde hür
Hamd û şükrân visâldir gecede hür günde hür
Kızıldeniz nezdinde bilmem hangi künde hür
Bilmem hangi Firavun Musa varken bahtiyar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Salık düştü çöllere dağlar taşlar ilendi
Kurbağalar yeşerdi çekirgeler çilendi
Dokuz nefsin bağrında tatlı diller bilendi
Belâgat ki Hârun’da Mısır kadar isyankâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Kalkan tutan ok atan gövdeleri aldırıp
Yuknâ ile toprağı sahra sahra kaldırıp
Arz-ı Mev’ûd yolunda yedi sene saldırıp
Kim ki Yûşa ile dost yurt fethinde hizmetkâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Yalan diyen dağlardan çıkıp gelen arazda
Zikr-i Cehrî ehli ki yüz tutar mı marazda
Bâli oğlu İşmûil metânetle garazda
Müjde veren mu’tekif zırh delici intizar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Vesikası zulmetle bir belâ ki Câlut’tan
Bölük bölük gönderdi emaneti Tâbût’tan
Tâlût dehri meydana kılıcıyla Davût’tan
Hangi kuvvet sevk etti cümle dile hükümdar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Mutlâk zuhûr semâda simâ şakak kafesi
Esvâbından yüz bulup günah saran kefesi
İlim irfan sahibi Lokman Hâkim nefesi
Öz oğluna öğütte şer zillettir hayır kâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Cemâl-î Hâk lukata nice ilme perde naz
Ordu ordu renklerde gökkuşağı ger de naz
Süleyman’ın buyruğu gün tutuşan yerde naz
Mücevherat ehline Belkıs mıdır türbedâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Anne yüzü muhâkkak evvelini dününü
Meşakkâtle yıkayan ayak tutmaz gününü
Duasıyla İlyâs’tır Elyâsa’nın yönünü
Göğe doğru yükselten gökte mekân ümitvâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Çoluk çocuk seyrinde serin serin eğermiş
Gül ağacı boynunu âyât-ı hırz değermiş
Kim derdi ki hakkıyla bi’dat ehli göğermiş
Göğermiş de Zülkifl’te nasip kısmet istiğfar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Vûcut vûcut geldiler gittiler de yasınca
Buram buram mavi gök karasını asınca
Buğd-ı fillâh tebliği şikâyetler basınca
Yunus gibi var mıdır dere tepe tövbekâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Cemâl-i Hâk beşerin nisyanıdır yeminden
Kâl û belâ vaktiyle ervah yurdu zeminden
Beyt’ûl Mâkdis devleti Yâhûda’nın ceminden
İşa’ya’da şehâdet kün emrinde kim dûçar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Yed-i Beydâ neslinden akıp gelen kafile
Müdahâne ehlinde musibet ki nafile
Bin yeminden yüz dönüp binbirinde laf ile
Tasdik etse ne âlâ Ermiyâ ki neden var
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Nice gâfil zaptına nice ehil sürdü tek
Nefesiyle Bâbil’de kalan darda gürdü tek
Buhtunnassar tutsağı dört kişinin dördü tek
Danyâl ile mükâfat zindan zindan bir vakar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Hâkkaniyet burcuyla yeryüzünün tüm meyri
Bugüne dek çağlayan hiçte hiçin her seyri
Yüz yıl sonra diriltti Şüreyhâ’dan Uzeyr’i
Mezarından kaldırıp salkım salkım düşen nar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Sırrı mevcut mahlûka aşikârdır alâmet
Aşikârdır yâri Hâk kime varmış akamet
Şarka garba at süren Zülkarneyn’de azamet
Azamet ki ordular kovalayan tunç hisar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Cemâl-i Hâk ıslahı harareti soğuğu
Peşi sıra sorgusuz adâvetler oluğu
Şehâdetin şahidi bir ağacın kovuğu
Zekeriyya kuluna yüz yaşında ihtiyar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Yevm-î Âhir adına sûkut altun söz gümüş
Elîsa’nın gönlünde bahar gümüş güz gümüş
Oğlu Yahya müddeti otuz dörde yüz gümüş
Bedel tutmuş Herod’a asırlarca bir şamar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

İnzivaya ruhiyat ardı varmaz eşikte
İsfirâr-ı şems vakti Rûh-ul Emîn keşikte
İnkâr eden herkese irhâs ile beşikte
Meryem oğlu İsa’dan diyar diyar inkisâr
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

Seyr-i fillah salvele vezni ile Muhammet
Hesâba dek “Ümmetim! ” hüznü ile Muhammet
Zûl-Celâli Ve’l-İkrâm izni ile Muhammet
İki kutup dört taraf kâinat ki musahhar
Hûdâ yârdır Hûdâ yâr ebed müddet Hûdâ yâr!

15 Eylül 2008 // T A R S U S

Hakan İlhan Kurt
Kayıt Tarihi : 11.1.2010 18:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hakan İlhan Kurt