Kin aşıla, nefret ver kan akmasın öyle mi
Kademeli mangurtlar Türklüğünüz böyle mi
Beyaz ırkcı mantığı geninizde yer bulmuş
Gözleriniz baksa da vicdanınız kör olmuş..
İstemezuk habire kimsiniz nesiniz be
Bize hic benzemiyor o cırtlak sesiniz be
Sizsiniz meydan meydan ruhumu pazarlayan
Sizsiniz köklerime tükürüp azarlayan..
Zulm tazyiklerini alkışlayip hortum ol
Şucu, bucu diyerek milleti ortadan böl
Gardiyan bakışlarla milleti tel örgüle
Senden farklıdır diye yüreğimi yargıla
Yeter be gına geldi baykuş bakışınızdan
Bu millet kurtulacak o kara kışınızdan
Takiyeci şahları,özü sözü ayrılar
Adı bizden olsa da fersah fersah gayrılar.
Niye düşman olayim niye ben gardaşımla
Yetişir baktığınız milletime hışımla
Batının değerleri sizde yaşıyor bakın
Katili siz oldunuz vicdan bilir Ahlakın
Kokusmuş değerleri kapışıp Avrupa´dan
Demokrasi deyince kopuşup Avrupa´dan
Kamusuz alanların mucitleri siz duyun
Sanmayın ki bu millet güdülecek bir koyun..
İkna odalarının cadısı bakın kim miş
Zulm aygırlarına benim cocuğum yemmiş
Parya kundakcıları siz hele iyi bilin
Takke yere düşeli parlıyor dazlak kelin
Güzel etiketlerle fitne satanlar siz de
Ayaz kesmiş o yüzle donup ta kalın buzda
Haddini bilsin herkes hukuktan öte yol yok
Kudurmuş köpeklere gönülden kata yal yok
Sentezi´yim Türkoğlu despotlarla barışmam
Ben pınarın suyuyum lağımlarla karışmam...
Kayıt Tarihi : 29.4.2007 00:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Sizsiniz meydan meydan rûhumu pazarlayan” Ne kadar anlamlı ve ne kadar derin mânâlar içeriyor bu üstadım. Rahmetli Cangiz Aytmatov’un bir romanı vardı.
“Gün olur Arsa Bedel”
Nayman ana vardır. Oğlunu Juan Juan “Avarlar” –Gerçi bunlarda bir Türk boyudur ama- kaçırırlar. Genç tutsağın önce diri diri kafa derisini yüzerler, sonra yaş bir manda derisini kafasına sıkıca sarıp günlerce güneşte bırakırlar. Manda derisi kurudukça kafayı sıkar ve genç tutsağın beyni zedelenip en sonunda hiçbir şey hatırlayamaz hale gelir. Kimdir, nedir, necidir, nereden gelmiştir? Bu soruların hiçbirinin cevabını veremez. Bu hale gelmiş kişi artık bir Mankurt olmuştur ve serbest bırakılsa bile kaçıp gidebileceği hiçbir yer yoktur. Öyle biri ölünceye kadar Juan-Juanların gönüllü kölesi olarak kalmaya mahkûmdur.
İşte Juan-Juanlar Nayman ananın da yetişkin bir oğlunu tutsak edip götürmüşler ve onu da bir Mankurt haline getirmişlerdir. Ama oğlundan bir türlü vazgeçmeyen ve onu bulup geri getirmeye kararlı olan Nayman Ana, araya taraya Juan-Juanların develerini gütmekle görevlendirdikleri oğlunun izini bulur ve gizlice onun bulunduğu yere kadar sokularak karşısına çıkar. Ne var ki oğlu kendisini tanımamaktadır. Kendi adını dahi bilmemektedir. Nayman Ana ısrarla oğluna kendisini tanıtmaya çalışır. Ona adını, kendi adını, babasının adını boş yere tekrarlayıp durur. Ama oğlu geçmişine ilişkin en ufak bir şey hatırlayamamaktadır. Birkaç gün daha oğluna geçmişini hatırlatmak için yanına kadar sokulan Nayman ananın her seferinde oğluna söylediği şudur; “Senin Atan (baban) Dönenbay. Sen Dönenbay’ın oğlusun!”
Fakat birgün oğlunun efendisi olan Juan-Juanlar durumdan işkillenirler ve köleye karşısına çıkacak yabancı her kim olursa olsun onu oklayıp öldürmesi buyruğunu verirler. Köle elbette bu emre itaat edecektir. Nitekim Nayman Ana son bir kez daha karşısına çıktığında oğlunun elindeki yay ve oku kendisine doğru yönelttiğini görür ve bu onu son görüşü olur. Köle efendilerinin buyruğunu yerine getirmekte bir an bile duraksamamış ve okunu annesinin kalbine saplamıştır. Söylenceye göre zavallı Nayman ananın ruhu bir kuş olur ve sürekli olarak Juan-Juanların Mankurtlaştırdığı biricik oğlunun başının üstünde durmadan döner. Dönerken de sürekli olarak; “Senin Atan Dönenbay! Senin Atan Dönenbay! Dönenbay” diye tekrarlayıp durur. Bundan ötürü o kuşun adına “Dönenbay” kuşu demişlerdir.”
İşte bu kişinin bedeninden daha çok rûhu satılmıştır. Öyle kimseler var ki, bizimde mankurtlaşmamızı istemektedirler. Bizi sağcı-solcu olmadı Kürt-Türk o da olmadı alevi- Sünni diyerek böl parçala yut politikası güden bu ne idüğü belirsiz Juan Juanlar gardiyan bakışları ile kendilerinden farklı olanların yüreklerine hükmetmeye kalkmışlardır.
Bu kimseler Devletin en iyi okullarında okurlar. Yurtdışında master yaparlar. Beyinlerini de onlara teslim ederler. Her nerede bir fitne ateşi yakılacaksa bunların çıkarmış olduğu kıvılcımla olduğunu görürsünüz. Aynı okulda okudukları hâlde perde arkasındaki kuklacının elindeki kuklalar gibi yalancıktan yukarıda saymış olduğum bölücülüğün kavgasını yaparlar. Takiyyeci şahları da onlara ses ve avazları ile destek verirler. Milleti tahrik ederek karşılıklı kavgaları başlatırlar. Kuklacı durur. Onları seyreder. Tâki Milletin silkinip kendilerine gelmesini istemediğinden dolayı avazları çıktığı kadar Milliyetçilikten ve vatanperverlikten dem vururlar. Bunlar kardeşi kardeşe kırdırırlar. Anneyi babadan, kardeşi kardeşten soğuturlar. Bunlar büyük büyük adamlardır. Batıcılığı öne sürerek kendi değer yargılarına sahip çıkan kimselere mürteci derler. Tıpkı N. Fazı Kısakürek’in şu mısraında olduğu gibi:
“Bir de geri adam boynunda yafta”
Aslında bu deyimleri ile Batının kokuşmuş değerlerini burada pazarlamak, vicdanların kâtili olmak ve ahlâkın kökünü kazımak isterler.
Kamuyu halkın nabzından çekip alarak yeni yeni terimler yeni yeni yaptırım ve müeyyideler koyarlar. Kamu olan halka kamuyu yasaklarlar.
İkna odalarını “Atatürkçülük ve Devletçilik” kisvesi adı altında toplumu yıldırmak Halkın içinden çıkmış kişileri sindirmek ve kendi kafalarındaki mankurtlaşmış kardelenlerini yetiştirmek için kurarlar.
Artık inanan ve değerlerine sahip çıkan kişiler kendi vatanında gariptir.
“Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya”
Hukuku “Hûk” yaparak en melanetli şeylere bunların imza attıklarını görürsünüz. Hukuk aslından ellerinde bir lastik gibidir. Onların hırsızları iyidir. Muhalif olarak gördüklerinin hırsızları ise katledilmesi vacip olan bir gerici şucu bucudur!..
Bu kuklacılar hiçbir zaman kellerinin görülmesini istemezler. Bundan dolayı hep örtülü ödenekten aldıkları kelimeler ile konuşurlar. Çoğu farkına varmaz. Onları kendilerinden sanır.
Ama Sentezi gibi asilleri de kandıramazlar...
“Sentezi´yim Türkoğlu, despotlarla barışmam
Ben pınarın suyuyum lağımlarla karışmam...”
Ben pınarın suyuyum lağımlarla karışmam
en çokda burası ok attı duygularıma ne kadar güzel dile gelmiş duygular süpperr harkulade bir şiir
kutluyorum
sevgilerimle
Ben pınarın suyuyum lağımlarla karışmam
en çokda burası ok attı duygularıma ne kadar güzel dile gelmiş duygular süpperr harkulade bir şiir
kutluyorum
sevgilerimle
Ben pınarın suyuyum lağımlarla karışmam
en çokda burası ok attı duygularıma ne kadar güzel dile gelmiş duygular süpperr harkulade bir şiir
kutluyorum
sevgilerimle
Hani vardır ya bir söz
Umutmaki şairleri haykırmayan bir millet sevenleri toprak olmuş öksüz bir çocuk gibidir.
Haykıralım.
Selamlar saygılar abi ellerinden öpüyorum..
TÜM YORUMLAR (16)