ELEŞTİRİDE EĞİLİMLER
________________________________________________________
Eleştiri, bir sanat eserinin onu profesyonelce bir gözle inceleyen bir kişi için getirdiği izlenimler ise sanat eseri çoğu kez çok karmaşık yapılar sunabileceği için, yapılan değerlendirmeler de o derece değişik bakış açıları ve düşünceler taşıyacaktır. Her eleştirmenin inancı, yetişme biçimi, anlayışı, onun esere yaklaşımındaki farklılığı doğuracaktır. Kimi eleştirmenler bir eserin kendisine çok fazla önem verirlerken, diğerleri başkaları ise bir eseri hazırlayan şartları ve sanatçının anlayışını eleştirmeye çalışırlar. Bu geniş perspektif içinde çok değişik eleştiri yaklaşımları doğar.
Aslında eleştiri çeşitlerini ayırt etmeye çalışmadan önce belki de yapılacak şey, eleştiri altında toplanan ve yazılan edebi nevileri ortaya koymaktır. Bunları sayabiliriz:
A. Eleştiri, B. Polemik,C. Tanıtma, D. Değerlendirme, E. Deneme, F. Edebiyat Tarihi, Felsefesi çalışmaları; G. Anlambilimsel çalışmalar. Bütün bu çalışma alanları birbirinden farklı olmakla birlikte zaman zaman bir birinden ayırt edilmemektedir.
l. Diakronik Yaklaşım (Retrospektif)
Bu yaklaşım içinde eserin sanat tarihi içinde aldığı yer betimlenmeye çalışılır. Aslında retrospektif anlayışta bir eser bir sanatçının sanat yaşamı içinde nerede yer alıyorsa,o yer gösterilmeye çalışılır. Sanatçının önceki ve sonraki eserleri nelerdi ve bu eserler arasında tarihi açıdan etkileşim nasıl olmuştur. Son eseri hazırlayan şartlar nelerdir. Tarihi bakış açısından bütün iç ve dış etkileşim koşullan gösterilmeye çalışılır. Bu konuda T.S. Eliot'un söylediğine kulak verınek gerekir: 'Hiç bir ozanın, hiç bir sanatçının tek başına tam bir anlamı yoktur. Onun anlamı, değerlendirilmesi ölmüş ozan ve sanatçılarla olan bağının değerlendirilmesidir. Ona tek başına değer biçemezsiniz; karşıtlık ve benzerliklerini belirmek için, ölmüşler arasına yerleştirmeniz gerekir'.
2. Senkronik yaklaşım:
Bu anlayış eseri çağdaş yapıtlarla karşılaştırmaya çalışır. Eser kendi çağdaşları arasında ne gibi yer tutmaktadır. Gerçek bir yenilik getirmiş midir? Yaratılıcılığı yönünden diğer yapıtlara göre ne gibi üstünlükler göstermektedir. Bu sorulara yanıt getirmeye çalışılır. Genellikle diğer ülkelerdeki sanat eserleriyle ortaya konulan sanat eseri arasındaki ilişkiler bulunmaya çalışılır. Eleştirmenin işlevi sanat yapıtını tanıtmak ve değerlendirmektir. Eleştirmen bunu yaparken diğer yazarlarla söz konusu sanatçıyı sık sık bir arada görmeyi, onların eserlerinin benzeyen ya da ayrımlaşan yönlerini göstermeye çalışır. Bir eser tek başına çok fazla bir şey ifade etmez ama onu başka eserlerle karşılaştırdığınız zaman onun anlamı ortaya çıkar, değeri yada değersizliği anlaşılır. Julien Benda 'Karşılaştırmalı Eleştiri'yi' eleştirilerin en yücesi olarak görür. Croce ve Eliot bu konuda daha da ileri giderler. Onlara göre, karşılaştırma yalnızca estetik eleştirinin değil, edebiyat tarihinin de bir
ilkesidir. Nitekim, geçen yüzyılın ikinci yarısından beri 'Karşılaştırmalı Edebiyat Tarihi' diye yeni bir bilim kolu doğup gelişmiş bulunmaktadır (Bezirci, 1 00) .
3. Eserden hareket etmek:.
Bu durumda eleştirmen eseri sanki öncesiz ve sonrasız bir yaratı olarak kabul eder ve erdemlerini kendine göre getirdiği ölçülerle ölçmeğe, değerlendirmeye çalışır. Çünkü gerçek bir sanat eseri çok yeni kalıplar ve anlayışlar ortaya koyar ve çoğu kez kendinden önceki değer yargılarıyla değerlendirmeye fırsat bırakmaz. Yaratılan gerçek bir sanat eseri öylesine 'biricik' bir yapıttır ki onu daha geri yada düzeysiz eserlerle karşılaştırmaya çalışmak haksızlıktır.
Her sanat eserini oluşturan iç ve dış öğeler vardır. Biçime ve öze ilişkin öğeler saptanır; bu öğelerin nasıl çalıştığı ve ne gibi özellikler taşıdığı gösterilir.
4. Edebi sanatlar:
Edebiyatın temelini oluşturan bazı beceriler ve söz sanatları vardır. Sözcüklerin seçimi, özgünlüğü; söz dizimi; dilbilgisi kurallarının doğru olarak uygulanması; uzak çağrışımlar; benzetmeler; ve daha nice söz sanatı ilgili sanat dalının değerlendirmesinde işe koşulur ve parça yada kitap bütün bu söz sanatlarının ışığında yeniden,derinden incelenir; erdemleri eksiklikleri gösterilir.
5.Yazardan hareket:
Yazar-eser ilişkisi bazı eleştirmenlerin kafasını çok yormuştur. Belirli bir sayıltıya göre, yazar eserini yazarken kendi hayatından ona çok şeyler katar. O zaman, eğer yazarın yaşamını, çektiği acıları, yaşadığı yerleri, aşklarını, sevgililerini, ailesini vb. çok iyi bilirsek, eserin yapısını anlamak çok daha kolay olacaktır. Yine bu sayıltıya göre, edebi eserler insan hayatının aynasıdır. Eğer eseri çok iyi inceleyecek olursak, yazarın yaşamına, psikolojik yapısına ilişkin de çok şeyler söylemek mümkün olur. Buna göre, yazılan hiç bir şey insan yaşamının veya görgülerinin, yaşantılarının dışında değildir. 'Düş' diye bir şey yoktur. Yazar ne uyduruyorsa, ne yaratıyorsa bunları kendi yaşamında veya başkalarının yaşamından çıkararak yazmaktadır. Yaşamın dışında, insan deyimlerinin dışında başka bir şey olamaz. Doğal olarak bu düşünceye göre Jules Verne'in 'Aya Seyahat' kitabını; ve yazılan onca bilim kurgusal kitapların yazılma mekanizmalarını açıklamak kolay olmayacaktır.
Asım Bezirci (1963,78) 'Bilimden Yana) adlı eleştirme kitabında bu çeşit eleştirmenler için şunları söylüyor: 'Birtakım eleştirmenler ise eseri ve onu hazırlayan çağla çevreyi bir yana bırakırlar. Yalnızca sanatçıyı, sanatçının özel düşünüş ve yaşayışını ele alırlar. Onlar için sanatçı (insan) önce, eser sonra gelir. Hatta gelmese de olur. Eser sanatçıyı tanımak için bir 'araç' olabilir. Sainte Beuve, aşağı yukarı bu tür eleştirmenlerdendir. Ona göre, 'eleştirmek geniş ölçüde edebi portre sanatıdır..' demektedir.
6.Estetiksel Değerlendirme:
Bu alanda yapılan eleştirme daha çok estetiksel değer sınıflamalarıyla ilgilidir. Yani, güzel, trajik, komik vb. sınıflamalarıyla ilgilidir. Değerlendirmeyi etkileyecek etmenler içine sanatçının dünya görüşünü, ahlak normlarını, çıkarlarını, gereksinmelerini ve ülkülerini sokabiliriz. Eleştirmen de bütün bu etmenlerle ilgilenmek zorundadır.
7. İdeolojik yaklaşım:
Bazı eleştirmenler belli bir dünya görüşüne sahip olup, eseri, eserdeki bütün olguları aynı dünya görüşünün çizgisi içinde ve onun açısından görmeye çalışırlar. Bu bakımdan eleştirideki tutumları da aynıdır. Eğer eser kendi dünya görüşüne yakınsa, o eser ilke olarak iyidir; görülmelidir, okunmalıdır. Kendi dünya görüşünde olmayan eserleri görmek için de çaba harcamazlar. Çünkü karşıt dünya görüşünde olan eserleri zaten, bakılmaya, incelenmeye değmez bulurlar. Eğer eser kendi dünya görüşlerine yakınsa, o zaman ne derece yakın olduğunu, benzer eserlerle farklılığını, ayırımlarını göstermeye çalışırlar.
8. Felsefı yaklaşım:
İdeolojik yaklaşımda olduğu gibi eleştirmen incelediği eserde bağlı olduğu felsefe akımının özelliklerini bulmaya çalışır. Eleştirmen bir veya birden çok felsefe akımının etki- sinde kalmış olabilir. Örneğin, eseri Varoluşçu açıdan ya da Epistemolojik açıdan incelemek isteyebilir. Kahramanların davranışlarını bu açıdan ölçebilir. Genellikle her iyi sanat eseri çok yeni bir dünya getirir. İşte o dünyanın algılaması ve içine girilebilmesi, düşünsel yapısının çözümlenebilmesi için felsefeden yardım almak gerekebilir. Eleştirmen genellikle kendine özgü çözümleme araçları kullanır. Bu çözümlemeyi yapabilmesi için felsefe iyi bir araçtır.
9.Psiko-sosyal yaklaşım:
Bir eserin psikolojik kaynakları ve olayların yer aldığı çevrelerin toplumsal oluşumu eleştirmenin ilgi odaklarından biri olmuştur. Her bir kahramanın psikolojik yapısını, dinamiklerini saptamak, nedenlerini ortaya koymak; yazar-kahraman özdeşleşmesinin etkileşim yapısını ortaya koymak eleştirmenin görevlerinden biridir. Hangi çevreler ne gibi sanat eserlerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Çevre-yapıt ilişkisinin ortaya çıkanlması, bu çeşit eleştirmelerde görülür.
10. Bilimsel yaklaşım:
Bilimsel yaklaşımda daha çok istatistik biliminin yardımlarından yararlanılmaya çalışılır. Sanat eserindeki bir çok veri sayılamalara başvurularak sayılır dökülür. Örneğin bir öyküde kaç tane 've' kullanılmıştır; 'düş' sözcüğü kaç kez kullanılmıştır; 'düş' sözcüğü kullanılmamışsa, 'hayal' sözcüğü kaç kez kullanılmıştır.. Bütün bu durumlar yazar ve eserine ilişkin farklı değerlendirmeler ortaya koyacaktır. Neler sayılabilir? Eleştirmenin önemli gördüğü hemen hemen her şey.
Doğal olarak bilimsel yaklaşımdan sadece kuru bir sayılama olgusu aşılamaz. Bilimsel yaklaşım biraz da bilim adamlarının yaklaşımını gösterir. Tarafsız, belli denencelerden hareket eden ve belli sonuçlara, genellemelere varmaya çalışan bir tutumu. Bu anlamıyla eleştirmen bazı neden sonuç ilişkilerinin de peşine düşecektir. Bir sonucu yaratan tek neden mi vardır; yoksa tek neden birçok sonucu mu yaratmıştır; neden belli midir, değil midir? Bütün bu sorulara mantıksal ve çözümlemeli yaklaşım içinde yanıt getirmeye çalışacaktır.
11. İzlenimci Yaklaşım:
İzlenimci yaklaşıma, öznel yaklaşım da denebilir. İzlenimci yaklaşımda yazar eserden yola çıkar fakat eseri bir tez olarak kabul edip genellikle yeni bir antitez ortaya sürmeye girişir. Eser onun için bir bahanedir. Önemli olan eleştirmenin söylemek istedikleridir. Bu yaklaşımdaki eleştirmenler eleştirmeyi bilimsel bir alan olarak kabul etmezler, daha çok onu 'deneme'ye yakın görürler, bu bakımdan bu çeşit eleştirmenler eleştirirken yeni anlatı özellikleri geliştirirler. Bu çeşit eleştirilerde gerekçesiz yargılar; arkadaşça tutumlar ve akıldan çok duygular rol oynar. Türk edebiyatında Nurullah Ataç daha çok izlenimci bir eleştirmen olarak tanınır. Zaten Ataç'm kendisi de tam bir eleştirmen olmadığını şöyle ifade eder: 'Bir sanat adamı olmaktı, sanat eserleri yaratmaktı dileğim' (Ataç,94) .
1 2. Nesnel Yaklaşım:
Nesnel olmak bir bakıma bilimsel eleştirinin de niteliğidir. Nesnel olmak esere karşı ve onun yazarına karşı tarafsız olmaktır. Bazıları eleştirmenin yetişmesi, eğitimi dolayısıyla belli bir düşünsel yapısı olacağını, bu bakımdan eleştirmenin tarafsız olmasının zor olduğunun belirtiyorlar.
1 3. Yapısalcı Yaklaşım:
Eserin dilbilimsel yapısını ortaya çıkaran 'Yapısalcı Eleştirme'de metinden yola çıkılır. Metindeki her öğenin diğerleriyle ilişkisi gösterilmeye çalışılır. Her sözcüğün metinden doğan anlamlarının, diğer metinsel ilişkilerini ve alan öğelerinin dilbilimsel değerlendirmeleri su yüzüne çıkar. Bayrav 'Bugün, eleştirinin izlenimsel yargılardan kurtulup nesnel ölçütler üzerine kurulması gerektiğinden kimse kuşku duymuyor,' diyor Dilbilimsel Edebiyat Eleştirisi adlı yazısında. (Bayrav,45)
Eleştirme bir kötüleme ya da arkadaş işi bir övgüleme değildir. Belli bir parçanın, metinin, şiirin, öykünün, kitabın değerlendirilmesi,okuyucuya tanıtılmasıdır. İyi bir eleştirme iyi bir esere değer katar, onun değerini unutulmaz kılar, geniş topluluklara tanıtılmasını sağlar. Yalnız edebiyat eserinin okunması, bize pek fazla bir şey katmaz, fakat çeşitli eleştirmenlerin karşılıkla değerlendirmeleri arasında kendi düşüncelerimizin durumu, bizi eser karşısında etkin duruma geçirir. Eseri artık kendi malımız gibi savunabilir ya da onu yeni değerlendirmeler karşısında yalnız bırakıp kendi edebi ve sanat anlayışımızı yeniden değerlendirme durumunda kalabiliriz. Eleştirmen eser, yazar, okuyucu üçlemesinin arabulucusu belki de haklı olarak araya giren dördüncü öğesidir.
14. Anlatıbilim (stilistik) :
Anlambilim de denilen yeni dilbilim alanı bir eserin söylemiyle ilgilenir, Her eser bir bütündür. Eserin incelenmesi anlatının (üslubun) incelenmesidir. Eserin diline önem verilmelidir. Ancak dilden hareket ederek bir edebiyat yapıtının özüne varabiliriz. (Spitzer,32)
Çağdaş eleştirme anlayışı içerisinde bazı ölçütler koymak gerekirse, şunları söylemek ' mümkündür:
1. Sanat yaratmadır. Ondan 'güzel' olması beklenebilir.0ysa eleştiride bir eser söz konusudur. Onun değerlendirilmesi gerekir. O bakımdan eleştiri 'doğru' olanla ilgilidir.
2. Eleştirici olabildiği kadar nesnel olmalıdır; bunun için gerekli yöntemleri, teknikleri, değer biçmeye en elverişli ölçütleri bulması gerekir.
Eleştirme eseri okuyucuya doğru yöntemler kullanarak tanıtma olayıdır. Bunun çok değişik yöntemleri vardır. Fakat çağdaş eleştirmenler bütün bu yöntemleri eklektik olarak kullanmaktadır. Her bir yöntemin mutlak doğru olduğu hiç bir zaman savunulamaz. Zaten gereği de yoktur.
Kaynakça:
Ataç, N. Okuruma Mektuplar, İstanbul, 1958. s. 97. Bayrav, Süheyla. Dilbilim, I.Ü.Y.D.Y.O., 1976,45
B e z i r ci, Asım. Bilimden Yana, İstanbul:Oluş Yay. 19 6 3.
Eliot, T.S. 'Geleneksel ve Bireysel Yeti', (Çev.Akşit Göktürk) ,Yeni Ufuklar, 1.7. 1960. Spitzer, L. Dil İlmi ve Kelime Sanatı. (Çev. Fikret Elbe) . Üç Makale, s. 32.1995
Kayıt Tarihi : 19.10.2010 07:06:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Erdal Ceyhan](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/10/19/duzyazi-elestiride-egilimler.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!