Otuz yıla yakındır, her ton ile çağırdım;
Candan lebbeyk demedin, davetime bir defa!
Çoğu yavaş söyledim, nadiren de bağırdım;
Ciddi kulak vermedin, yasak savdın her defa.
Hiç kaale almadın, nice güzel sözleri;
Bal akıtsam ağzımdan, omuz silktin sadece!
Sürüp işi rampaya, yokuş ettin düzleri;
Hasret kaldım uykuya, sinirimden çok gece.
Ahiret’e sırt dönüp, gönül verdin faniye;
Mevla’n ile arayı, açıp durdun onca yıl!
Baki hazzı unutup, meftun oldun aniye;
Sana çağrım; ölmeden, duy sesimi ve ayıl!
Mazi oldu bilesin, en verimli dönemin;
Pek yakında bitecek, gençliğinin baharı!
Gelmez asla geriye; versen arzı şu demin;
Dönecektir geceye, hoş hayatın Nehar’ı!
Anlamadım be oğul, ne cihanda muradın?
Ne evin var ne barkın, yok evladın ve eşin!
Otuz sene boyunca, hangi işe yaradın?
Daldan dala sektin hep, yok istikrarlı bir işin!
Esir etmiş ruhunu, memnu hazlar ve heva;
Kopmuş dinle rabıtan, hayatında yok namaz!
Çocukluktan kalanı, ettin tümden berhava;
Döndü kalbin katrana, oldun yazık bi-namaz!
Tek hayırlı dostun yok, yoldaşların bir tuhaf;
Terk etmezsen onları, rüyanda gör cenneti!
Bu kafada gidene; zannetme ki vardır af;
Yönelmezsen Rabbine; çek sineye cinneti!
Kapanmadan imtihan, Tevbe ile dön Hakka!
Son pişmanlık faydasız, bilmelisin bunu sen!
Yeter artık sürçtüğün, veda eyle na-hakka;
Tam kulluğa yönelip, güzel eyle sonu sen!
Abdullah Toroslu
28.09.2011-İzmir
Kayıt Tarihi : 28.9.2011 16:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)