Duvarlar yıkılsın derken .

Cevat Çeştepe
1210

ŞİİR


147

TAKİPÇİ

Duvarlar yıkılsın derken .

BÜTÜN DUVARLAR YIKILSIN DERKEN
amacımız bu değildi… ….

En ucuz marka şarapla dolu bardağımı elime alıp., üstünde bin-bir karmaşanın çıfıt çarşısı meydanındaki panayıra benzettiği masaya baktım bir süre... Sonra, bazı filmlerin sevgiliye öfke sahnelerinde gördüklerimi taklit ederek masanın üstünde ne var-ne yok hepsini birden elimin tersiyle yere savurmayı ve masayı bir tekmede devirmeyi geçirdim içimden... Vazgeçtim... Neden, bilmiyorum....

Kaç gün olmuştu., ne bir mektup ne de bir haber gelmemişti senden... Biliyorum bu soğuk kış günlerinde en yakın postaneye gidip., numara yazdırıp., sonra da belki saatlerce sıranın sana gelmesini bekleyerek telefon edemezdin ama iki satır mektup yazabilir., hemen sokağın başındaki posta kutusuna bırakabilirdin... Kaç gün olmuştu...

Perdeyi aralayıp dışarı baktım... Hava kararmak üzereydi... Oysa gece sabahtan başlamıştı benim için... Hele postacının gelme ihtimalinin ortadan kalktığı bu saatler., gecenin de bütün ışıklarını söndürmüş, içimde çakan şimşekler ise sadece el yordamı öfke parlamalarım olup düştükleri yerde yangınlar çıkarmaya yarıyordu sadece.. İçtiğim son yudum şarap içimdeki damacanayı taşırmıştı... Bir sigara daha yaktım... Perdeleri açtım...

Keşke uğurlamaya gittiğim o gün, daha sıkı tembih etseydim bana her gün mektup yaz diye... Hatta yazmazsan eğer., atlarım bir otobüse hemen gelirim yanına deseydim... Yanına “uçak ile” posta karşılığı pul ve kenarları mavi kırmızı çizgilerle çerçeveli zarflar verseydim... Hatta bir de kalem verseydim bana bu kalemle yaz diyerek... Ne bileyim işte bir şekilde zorlasaydım...

Kaç gün olmuştu...
Şarabımdan bir yudum daha almak için cesaret patlaması yapmak üzereyken elime bardak yerine birden., ucu sivri demir bir çubuk geçti... Ne işe yarardı ve nerden gelmişti masamın üstüne bilmiyorum... Ve o an gözüm odamın duvarlarına takıldı... Bu renk badanayı sevmem demiştin değil mi... Gayet iyi hatırlıyorum... Kulağımda sesin., bir elimdeki çubuğa., bir sevmediğin renkteki badanalı duvarlara bakıyordum... Ve deli bir hışımla elimdeki demir çubuğu duvarlara vurmaya., rasgele darbelerle delmeye., çizmeye başladım…

Telefon çaldı...
Kan-ter içinde., soluk-soluğa durdum… Bir daha çaldı...
Duvarda renk kalmamıştı., bende de öyle... Demir çubuğu bırakıp telefona doğru yöneldim... Bir daha çaldı... Ahizeyi elime aldım., daha kulağıma götürmeden sesin adeta odanın içini doldurdu.

--- Canım… Üç saattir telefon kuyruğundayım... Nihayet … Nasılsın… yarın dönüyorum., kavuşacağız…

Bir yandan seni dinliyordum., öte yandan duvara bakıyordum..
.
.
Cevat Çeştepe-2010
"Şimdi reklamlar" serisi öykülerimden..

Cevat Çeştepe
Kayıt Tarihi : 21.8.2023 10:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Cevat Çeştepe