Duvarlar Aşkı Ağlar Şiiri - Ayşe Çabuk

Ayşe Çabuk
11

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Duvarlar Aşkı Ağlar

Gece için son beste sardı tüm ağaçları
Rüzgâr; kadife nefes okşadı yaprakları
Hazan gazellerine birkaç hazin nağmeyi
Emanet bırakarak toprak yola seğirtti
Yolun sağ tarafında adeta bir heyula
Virane kervansaray fi tarihinden kalma
Aralık cümle kapı rüzgâra selam verdi
Selamın hatrı için rüzgar biraz eğlendi
Avluda kırık dökük kederli kameriyye
Onu biraz geçince ulaştı pencereye
Ansızın gelişiyle ürperen sarmaşığı
Afacan buselerle uykuya uğurladı
Yaslanarak duvara varlığını gizledi
Pencereden odayı tecessüsle gözledi

Ocakta coşkun alev çırpıyı kemirmekte
Kör kandil bu nisbete içten haset etmekte
Ahşap masanın dostu bu gece sözde mahir
Hırpani kılığıyla yeni yetme bir şair
Huzursuz ruhu titrer alazlanır yüzünde
Kavradığı kalemi sanki merbut elinde
İnkisarından mülhem bir şiir istemekte
Okuyan bir âh etsin kalbine düşsün sekte
Yankı bulur boşlukta biteviye ah-ü zâr
Bir şair yüreğinden kalemine intizâr
Kalem naçar kıvranır, tırmalar sayfaları
Akmaz tek bir damla kan ne siyah ne kırmızı
Sayfaya düşmedikçe tek bir manidar hece
Şairin gözlerinde görmeli nasıl gece

Söylemeli lâl kalem hasretini aşkını
Çılgınca düşlediği ümitsiz vuslatını
Haykırmalı bu kalem göze ayan etmeli
Bir tek bakışı için ettiği yeminleri
Ve kusmalı kalemi aşkın ihanetini
Cevapsız sevisine kinin galebesini
Nihayet yine bitap fısıldamalı kalem
Kalbi taştan da olsa onsuz cehennem alem

Bu ateş mısralara ilişince gözleri
Tıpkı kor dili gibi yanmalı o sevgili
Ağlamalı sözcükler o güzelim gözlerde
Müstesna dudakları titremeli esefle
Adadığı canını arayıp bulmalıydı
Cömert hediyesine visali sunmalıydı
Nadan kalabalıkta fark edip ziyasını
Pervane haletiyle dönenip durmalıydı
Aksine yüzlerce kez kılı kıpırdamadan
Önünden salınarak, geçip gitmişti canan
Bakmamıştı bir kere çevirip de başını
Görmemişti gün be gün eriyen aşığını
Şimdi artık meftunun o safi sevdasını
İntikam hırsı ile yanan kor kuşatmıştı
Önünde diz çökerek dilese binlerce af
Kan ağlayan maziyi hiç eder mi bertaraf
Teninde yad ellerden kalma temas izleri
Durmaksızın kanayan yaraya dönüşmeli
Kibrini perçinleyen teveccüh nağmeleri
Kanını kurutmalı zehirli ok misali
Başını döndüren o cümle alemin ramı
En son zerresine dek cismini kavurmalı
Dünyasını dar eden cennetten inme peri
İşte böyle kederden biçare inlemeli

Muhteris şair gördü intikamın düşünü
Endamı akla ziyan maşuğun ölüşünü
Yarin perişan hali doldurunca zihnini
Vicdanın tırnakları delip geçti kalbini
O darbeyle sarsıldı attı benzinin rengi
Yanan bağrından koptu sadece bir inilti
Taşa dönüştü birden önce hırçın yüreği
Kanının deveranı meğer tek tutku idi
Kısılmış gözlerinden lime lime imgeler
Ve solgun dudağından sis olup döküldüler
Ne sese büründüler heyecanlı ve titrek
Ne giydiler bir kelam lügatten beğenerek
Sade vefanın eli yetişip de yüklendi
Yükseltti kemerlere nabesud kelimeyi
Duvarlarda sıralı tuğlalar özümsedi
Kalemde âhı kalan şairin aşk zehrini

Artık ne zaman sema hüzünlenip akıtsa
O derin gözlerinden arza bir iki damla
Ne bir toprak nişanı ne kokusu yükselir
Tuğlaya su değince ihtiras alevlenir
Kor düşer eski hanın yıpranmış bedenine
Duvarlar aşkı ağlar her yağmur mevsiminde

Ayşe Çabuk
Kayıt Tarihi : 29.10.2008 17:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Necat Necdet Demircan
    Necat Necdet Demircan

    Aşkın kendini hapsetmek için ördüğü duvarlar vardır kimi zaman ve aşktır bu mahpusluktan geriye yansıyan... Tebrik ediyorum.

    Cevap Yaz
  • Ünal Kar
    Ünal Kar

    emek ve yürek güzel bir çalışma akıtmış kaleminden...

    saygılarımla kutlarım...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Ayşe Çabuk