Hisler bulvarındayım, yüreğimde penguen bir sevda. Düşlerim buzul tuvale seni çizer. Hangi sıcaklığın eritir bu çizimleri bilmiyorum.
Hızlı geçiyor burada sensizlik.Gülün gözlerinden kıpkızıl sevdalara taranıyorum. Suskunluk hüzünlü bir veda gibi ibrişim serper alınganlıklara. Bir bülbül korosu Kurdi Hicaz derdimden seni çalıyorlar.
“Aşk Aslında Çok Özel Birinin Gelip Yarana Dokunmasıdır”
Büyümek dedikleri aslında hep bu korkunç boşlukta hep üşümektir hep üşümektir”
Bu nakaratların dilinde aşka müptela özlemin üşür,ruhun sıvılaşır,akar kimyasal bir yasa.Bu yasların yaralarımı piminde.Bir yağmur yağmasa infilak edecek sana olan bağıllarım bilesin. Her yara kurumaz bu da gerçek. Yaralı aşık özüyle buluştuktan sonra boşluğa düşmesi ölümle özdeş bir duygu.O eski boşluk örtmeye başlar hoşluğu bir yara sızı süzer her yerini kalırsın boşlukta. Bayatlanmış gidişler,sağır unutkanlıklar lal korkular ertelenen düşler buzlaşmış uzlaşmalar hırslar basit hesaplar örter belki; ama senden uzak kalışın kalıntıları örtemez ki…
-Neden üşütür sevgi mevsimim söyle?
-Neden taşıyor başını koyduğun göğsümden binlerce deniz?
Kayada yetişen çiçekler topladım,kıraç özlemlerin vazosunda büyütüyorum,güneşsiz,sensiz büyür mü ki bilmem.Benimki de iş mi yani.
Sırf sevda uğruna,gönlümde bir penguen,canevimde senli çiçekler büyüt,yadsıyorum gayrı. Kucağının resmini gitmeden önce çizmiştim.
Bir demet yaparak kırmızı gül bıraktım kucağına.Kırmızılar kanıma dokundu,aktı ciğerimin kanı güllerin üstüne.Bütün kırmızılar yan yana.
- Kan: Gülün kızıllığına,sen beni benden çalamazsın,benden önce var olmuş olabilirsin.Bütün aşkların kurtarıcısı,mutlu habercisi olabilirsin lakin
Ben yüreğe daya yakınım unutma.
- Gülün kırmızısı: Bütün sevdaların huzur kucağıyım,kavuşmaların, barışmaların, yeniden gelişlerin şafağıyım, buluşma güneşiyim.Evet, sen yüreğe can veriyorsun,orda akıyorsun. Peki, neden bu ayrılıklar,neden bu acılar, nerde hani şairin Nazlıcan’ı…Kanları donduran onca sözceye rağmen,neden Nazlıcan’ın yüreğindeki kan siyah akar ?
-Kan: Sarı sarmalamıştı hüznü, mor göğse nakışlamıştı ve senin kırmızın düşmüş yüreğe,bu aşk yazdırsın, bu aşk kanları dondursun diye onun yüreğindeki kanı esrik ve acımasız akıtırım.
Sen bütün kırmızı güllerini ek sevda ovalarına şimdi, bütün renkler kıskanıyor seni,Nazlıcan’ın nemli gözlerinden buhurlaşan, üzülen yağmur sonrası gökkuşağında bir gün kavuşmanın altında geçecek bu sevda.
Aşkın damarlarındaki sürgünler,sülünlerini kanına musallat etmişler ki kan çekmiyor sensizliği.
Utulmazların vitrininde bende kalışın gerdanında sıcacık an oluruz.
Herkes okur,herkes bakar inci düşlerimize.Kanamış olsa da pırlanta yüreğimiz sana aldığım pırlantanın rengi soluncaya kadar sürecek bu sevda gümüşümüzün ömrü. Hiç yaşanmamış anlarında, biz aşkın volkanlarında faydan geçer, sevdaya püskürtülürüz. Bir yanardağdır içim,lavlarımdan oluşan aşk ovasından Ayşecikler büyür.Yine bugün acıktım.Bu akşam Ayşecik yemeğinden yapacağım.Gözlerim neden yaşlı diye sorma? Sana ağlamadım, yemek yaparken soğan yaşarttı. Sonra da senin kullandığın kaşığı kullandım biraz oda yaşarmış olabilir.
Duruşumuz gidişin siluetini yansıtır kaçkın ruh denizlerindegül yüreklim, biraz belalarımızdan ders alma vakti gelmiş olmalı.
Her hata, her susku bildik bir yanıttır, gelişlere, aklanışlara…
“Ağlasam gözyaşlarımda varsın, gülsem gamzelerimde
Şarkı söylesem sözlerimdesin, şiir okusam dizelerimde
Karanlıklarımda ışığımsın, yalnızlıklarımda tesellim
Ilık ılık esen rüzgârlarda hasretimsin, sağanak yağmurlarda umudum
Mutluluk sana uzanan bir yol ve ben de bu yolun yolcusuyum”
Bütün yürekler ayna tutar, henüz baş başa taranmadığımız tutkular için.
Mevsimsiz sarar unutmalar beni.Sevdanın soluklanmadığı her yaşanmayı ezberime aldım gül bakışlım.
Silinmiş yazının silintilerinde gibisin. Yeniden seni okumaya çalışıyorum kriminal özlemlerle.Bu sevda imzası senin mi,bu gözyaşların neden akar yaralarıma.? Kalem geçişlerini, yürek sızılarını, ahlanışı, hayıflanışı izledikçe yaşanmışlık ağlar yüreğimde.Her anın renginde beyaz düşlerin büyür, her kelimenin derinlerinde anlam kazanır aşk.Yankısı angısına dönen çığlık resitalinde rest çekişlerin resim sergisi.Gözü yaşlı bir güzelin, giderken baktığı son bakış…İşte aşkımızı özetleyen kare,bir ömür eritir son karen. Ve ey gül ateşim,şimdi kapat gözlerini kırılmaların son hecesinde,
izle sessizliğin ve sensizliğin içindeki umudun dirilişini.Tutku bilinmezliğin,unutulmazlığın,hatta imkansızlığın yurdu…Gözyaşlarının mayası özlem denizlerimizde maya tuttu.Şimdi daldır sevda kaşığını, biraz yaşanacak,biraz daha büyüyecek, ders alınmış, temizlenmiş gönül kasemize. Yutuver,uykularını kaçıran aşk gecelerine,uykusuz, bensiz, yalnız köşe kapmacaları uyutsun son kaşık ve ben son aşık.
Kayıt Tarihi : 22.6.2009 12:06:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hayrettin Taylan](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/06/22/duslerin-buzul-tuvalinde-donmus-sevdam.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!