Buruk bir masal gibidir kentim, şirazesinden çıkmış yaşamlar için, sensizliğe inat damarlarına yolalıp yalanla geçenler için...
Aklımda zemheri gülüşün var.İçimde idamlık hüznüyle büyüyen bir çocuk. Kentim siyahın bütün pastel renkleriyle boyanmış... İsyanlara kışkırtan bir-çift gözü içinde saklıyor...
Gri, paslı ve dölek yüzümün yarısı ağlak. Dudağımda uçuk tebessümler var.Erken bastırılmış sevinçlerim -miş'li geçmiş zamanlara özenti...
Tüm aynalarımı çalan kentimdi... Şimdi elimden, yüzümden ve gözümden düşüyor. Ara-sıra diyorum; bilebilseydin keşke... İçimde koyulaşan tüm mavliklerini kentimin.Olmadık sokaklarından geçiyorum kendimin ve kentimin.En işlek kaldırımlarından yürüyorum aşka... Üstelik yalın ayak, üstelik arayarak, üstelik bulamadan...
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.