Dürüst Ol Şiiri - Sezayi Tuğla

Sezayi Tuğla
1645

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Dürüst Ol

Yoksulu sevindir, zekâtını ver,
Sadaka, malını korur kardeşim.
Kulunu seveni, Allah da sever,
Olmasın kalbinde gurur kardeşim.

Malını az kârla satsan ne olur?
Bu zevki daima tatsan ne olur?
Gece, huzur ile yatsan ne olur?
Malın sapasağlam durur kardeşim.

Bilmezsen ne sevap, nede günahı,
Alırsan her zaman bir mazlum ahı,
Dükkânın yapamaz, helâl siftahı,
Geçim kaynakların kurur kardeşim.

Dediklerim ancak sadece özet,
Fakir akrabanı, komşunu gözet,
Onların hakkında hep iyi söz et,
Yaşantında olsun sürur kardeşim.

Tezgâhında bozuk ürün satarsan,
Ticaret malına, hile katarsan,
Herkese durmadan kazık atarsan,
Gün gelir, seni de vurur kardeşim.

(EKİM 2007)

Sezayi Tuğla
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 15:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


VEREN EL OLMAK Bu necip milletin geçmişine bir göz attığımızda günümüzle kıyasladığımız zaman çok büyük değişimler geçirdiğini görüyorum. Geçmişte, hep elden tutup kaldıran, yoksula yardım eden, mazluma arka çıkan bir milletmişiz. (İnanıyorum ki; üzeri küllenmiş olan bu duygular çoğumuzda yine mevcuttur.) Muhtaç olanlar, varlıklı kişilerden, utanıp yüzleri kızardığından isteyemezlerdi. Dilencinin esamisi okunmuyordu. Zekât ve sadaka verecek olan zenginler için “sadaka taşı” denilen özel yerler oluşturulmuştu. Zenginler, zekât ve sadakalarını bu özel hazırlanmış yerlere koyarlar, ihtiyaç sahibi kişiler de onurları zedelenmeden gelip buradan ihtiyaçları kadar alıp eksiklerini giderirlerdi. Zamanımıza döndüğümüzde insan irkiliyor adeta. Gencecik delikanlılar el açıp dilenirken, cüzdanını kaptırmamak için adeta konsantre oluyor insanlar. Kapkaççılar, yat-kat sahibi sakat numarası yapan sahte dilenciler, üçkâğıtçılar, dolandırıcılar, hortumcular cirit atıyor günümüzde. Gerçek ihtiyaç sahiplerini araştırarak “veren el” olmaya gayret etmeliyiz. İşe, yakın çevremizden başlayarak onurları incitmeden, kardeşlik hukuku içinde Allah’ın bize emanet olarak verdiği nimetlerde, fakirinde hakkı olduğu idrakine vararak paylaşmalıyız dünya yükünü. Ne güzel bir söz değil mi? “Veren el, alan elden üstündür” hadisi şerifi. İbret verici bazı kıssalar duyar veya okuruz bazen. Burada olayların olup-olmadığı, yaşanıp-yaşanmadığı o kadar önemli değil bence. Asıl önemli olan, bizim bu olaylardan alacağımız hisse, çıkaracağımız derstir. Bir örnek vermek istiyorum; Zamanın birinde bir derviş rızkını aramak için yaban ellere yola çıkar. Dinlenmek için bir ağacı seçer ve etrafındaki güzel manzarayı temaşa eder. Bu arada garip bir olaya şahit olur. Bir aslan avladığı ceylanı sürükleyerek ağacın altına getirir. Kendine güzel bir ziyafet çeker, artanları da orada bırakarak gider. Daha sonra kötürüm bir tilki sürünerek gelir ve aslandan artakalan etlerden yemeye başlar. Karnını doyuran kötürüm tilki yine geldiği yere sürünerek gider. Bu enteresan olaydan kendisine bir ders çıkarmak isteyen âbid kişi şöyle düşünür; “Ben Rabbime ibadet eden bir kişiyim. Rızkı veren Allah, şu kötürüm tilkinin yiyeceğini bir başka yaratığı tarafından ayağına getirdiğine göre, herhalde ben kulunu da aç bırakmaz. Neden başka diyarlara gideyim ki? ” Diye düşünerek birkaç gün bekler. Kendisine herhangi bir rızık gelmez. İyice acıkır ve Allah’ına el açıp serzenişte bulunur; “Yarabbi, bir kötürüm tilkinin rızkını ayağına getiriyorsun da, ben âbid kulunun rızkını neden esirgiyorsun, bunun hikmeti nedir? ” O sırada gaipten bir ses; “Kötürüm bir tilkiyi örnek alıp rızkını başkalarından gözleyeceğine aslan gibi ol, gerçek ihtiyaç sahipleri senin malından istifade etsinler” der.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sezayi Tuğla