Durun, durun artık! ! !
Dokunmayın kuşlara
İncitmeyin onları
Kanatlarını kırmayın
Vurmayın kuşları
Onlar özgürlüğün sembolüdür.
Özgürlüğü kana bulamayın..
Size ne onlarınsa gökyüzü
Yuvasıysa tüm ağaçlar
Bir çırpıda aşıyorlarsa dağları
Sahiplerse evrene kuşbakışı
Kıskanmayın
Sizin de çelikten kuşlarınız
Kendi yaptığınız oyuncaklarınız var..
Ve onlar gökyüzünden
İnsanlığın üzerine
Yağmur yerine mikrop
Bomba ve kurşun yağdırıyorlar
İnsan/ları/lığı öldürüyorlar
Durun
Kesmeyin ağaçları
Dalı gövdeden,
Kökü topraktan ayırmayın
Kalemle kağıt yapmayın bana
Ben yazmak istediğimde
Taşa da yazı yazarım
Yakmayın
Çöle çevirmeyin ormanlık alanları
Kendi hevesiniz için
İnsanlığı nefessiz koymayın
Doğanın vebalini almayın
Durun
Dökmeyin, pisletmeyin
Atıklarınızla etrafı kirletmeyin
(*) Debi derya denizlerimizi
O masmavi güzelliği
Foseptik çukuruna dönüştürmeyin
Deniz tuzsuz, yosunsuz
Balık susuz yaşar mı?
Gökyüzünün aynasını kırmayın.
Durun! !
Uzak durun börtü böcekten
Ne işiniz olur ki,
Onlara bari savaş açmayın
Doğanın dengesini şaşırtmayın
Toprağa kan kusturmayın..
Siz ki,
Devasa insanlarsınız
Minnacık karıncadan mı korkar sınız?
Unutmayın ki,
Şaşarsa doğanın dengesi
Börtü böceğe kurban ederiz insan tenini
Durun!
O aç gözlü kepçelerinizle
Toprağın böğrünü kazmayın
Oymayın evrenin gözünü
Arzın dibine ulaşmayın
Boşaltmayın ayağınızın altını
Kendi elinizle kendinize mezar kazmayın…
dağarcık- İzmit/19.07.2008-23.55
(*) Debi= Birim zamanında geçen su miktarı akımı.
Ferah YılmazKayıt Tarihi : 20.7.2008 01:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Doğanın insanoğluyla görülecek hesabı var...
Siz
Bilmediğiniz
Kıyılarda gezinin hala.
Eli kulağında
Kuruyacak deniz.
Tuz kokan çakıl taşlarını bırak
Ne balık yüzecek artık
Yosunlara inat.
Ne iyot kokusuyla
Canlanıp coşacak
Nefesiniz.
Suyu
Camın buğusunda
Göreceğiniz gün yakın.
Ne nehir, ne yağmur yetecek
Boğdukça denizi
Kendi sularında
Atıklarınız sizi bitirecek.
...........('Deniz ki, kirlettiğiniz' isimli şiirimden.)
GÖRMESEYDİM
görmeseydim lüks otobüs, taksileri
duymasaydım uzun sirenli trenleri
bir tutam nefesi sise-dumana boğan
zehir atıklı fabrika bacalarını
görmeseydim
ben derim ki dostum;
binbir bitkinin harman tozunu
ilk yağmur damlasındaki toprak kokusu
ağustos böceğinin hüzünlü cızırtısını
pepuq kuşunun dertli feryadını
horoz ötüşü, yusuf kuşunun ağıdını
kırçiçeklerini, laleyi, nergizi
görebilseydim karlı dağın ardını
uçan kuşun yuvasını
derelerdeki su şırıltısını
yağmurun yapraklardaki parıltısını
lapa lapa yağan karı
ve yiğit insanların türküsünü
görmeseydim ayrılığın derdini
bilmeseydim insan onurununun
beş paraya satıldığını
ne yalanı ne de dolanı
görmeseydim
ben derim ki;
bir köy düğününde mendil sallasaydım
sevdanın -sevda- olageldiğinden beri
katıksız ve pervasız sevebilseydim
özgün -özgür- ve masumca olsaydı sevgim
yani herşey o toprağın yüzü-suyu hürmeti
yani öylesine ince, öylesine duygu yüklü
öyle mutluluktan geberebilseydim..
İzmit / 19.08.1998 Saat: 04,00
Cafer Taşkın
*PEPUG KUŞU: Dersim (Tunceli)' de yılda bir iki kez çok dertli öten bir kuştur.. Bu kuşun da bir hikayesi vardır: Günlerden bir gün iki kardeş her bahar ayında, tarlalarda çıkan 'kenger' denilen otu toplamaya giderler.. Erkek kardeşin sırtına vurduğu çuvala doldururlar ve kız kardeş önde, erkek arkada yürüler uzunca bir zaman... Evlerine yaklaştıkları bir yerde su başında dinlenmek isterler ve kız kardeş bir de bakar ki çuvalda birşey kalmamış.. Meğer çuvalın dibi delikmiş ve kengerler birer birer dökülmüşler... Ancak kız kardeş, erkek kardeşine 'sen bütün bu çuvalı yedin' diye suçlamış ve kızmış... Kardeşi de yeminler içmiş yemediğine dair ama inandıramamış kız kardeşini ve en sonunda inanmıyorsan karnımı yar bıçakla ve bak midemde bişey var mı? diye söylemiş... Kız kardeşi de büyük bir öfkeyle kardeşinin karnını yarmış ve bakmış ki midesi bomboş... Tabi kardeşi ölünce çok büyük üzüntü yaşıyor ve Allah'a yalvarıyor: 'Yarabbi beni bir kuşa çevir ve ben kardeşimin ağıdını, dağ-taş demeden gezip haykırayım' der.. Allah da o anda onu kuşa çevirir ve o gün bugündür sadece bizim memlekette bu kuş ötüyor.. Şöyle de bir tekerlemesi var: 'Pepug kim öldürdü, ben öldürdüm, kim yıkadı ben yıkadım' diye anlaşılır bir dille de bu kuş ötüyor.. Tabi tekerlemeler kürtçe söyleniyor.. Ayrıca bu kuş hangi ağaca konup öter ve ağladığında dallara dökülen gözyaşı varsa o ağaç kurur bir daha yeşermez.. Saygılarımla..
TÜM YORUMLAR (42)