Sa' d! diyor ki: "Bir gece biz karban ile
Aheste-seyr iken yolumuz düştü bir çöle.
Sür'atle tayy için o beyaban ı vahşeti,
Hep yolcular feda ederek istirahati,
Gitmektelerdi. Bir aralık bende meşye tab,
Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık zebfin ı hab.
Avare bir piyadeyi bekler mi kafile?
Naçar şedd i rahl edecek ta be-merhale.
Durmuş, diyordu, bir de uyandım ki, sarban:
"Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı karban!
Uykum benim de yok değil amma bu deşt zar,
Araıngalı olur mu ki bin türlü korku var?
Ser-ınenzil i merama varır durmayıp giden;
yoktur necat ümidi bu çöller geçilmeden.
Heyhat, yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine! "
V ak' a hiç bir şey değildir; haklısın, lakin düşün.
Başka bir düstfir ı hikmet var mı, insaf et, bugün?
Varmak istersen - diyor Sa' d! - eğer bir maksada,
Tuttuğun yollar tükenmekten muarra olsa da;
Şedd i rahl et, durmayıp git, yolda kalmaktan sakın!
Merd-i sahib-azm için neymiş uzak, neymiş yakın?
Hangi müşkildir ki himmet olsun, asan olmasın?
Hangi dehşettir ki insandan hirasan olmasın?
İbret al erbab ı ikdamın bakıp asarına:
Dağ dayanmaz erierin dağlar söken ısranna.
Bir münevvim ses değil yer yer hun1şan velvele:
Fevc fevc akmakta insanlar bütün müstakbele.
Nehr-i feyza feyz-i insaniyyetin ahengine
Uymadan, kabil değildir düşmernek bir engine.
Menzil-i maksuda varmazsın uyanmazsan eğer...
V ar mı bak, yollarda hiç bi dar olanlardan eser?
işte atidir o ser-menzil denen aramgah;
Karban akvam; çöl mazi; atalet sedd-i rah.
Durma, mazi bir mugaylauzar ı dehşetnaktir;
Git ki, au korkusuzdur, hem de kudsi haktir.
Çok şedaid iktiham etmek gerektir, doğrudur...
Yelıleten avare bir seyyahı yollar korkutur;
Korku, lakin, azmi te'yid eylemek 1cab eder:
Kurtulursun şedd i rahl etmiş de gitmişsen eğer:
Çünkü düşmüşsün hayatın - ez kaza- feyfasına,
Gitmen icab eyliyor tamenzil-i aksasına.
Düşmernek madem elinden gelmemiş evvel senin,
Ölmeden olsun mu ey miskin, bu çöller medfenin?
intihar etmek değilse yolda durmak, gitmemek,
Asumandan refref indirsin demektir bir meL:k!
"Leyse li'l-insani illa ma sea" derken Huda; *
Anlarnam hiç meskenetten sen ne beklersin daha?
Davran artık karbanın arkasından durma, koş!
Mahvolursun bir dakikan geçse hatta böyle boş.
Menzil almışlar da yorgun, belki senden bi-mecal!
Belki yok, elbette öyle! Sen ne etmiştin hayal?
Şöyle gözden geçse bir bilkat temaşa-hanesi:
Çıkmıyor bir zerre fa'aliyyetin biganesi.
Asumani, hakdani cümle mevcfidat için
Kurtuluş yoksa'y-i daimden, terakkiden bugün.
Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur!
Bunların hakkında bilmem bir bahanen var mı? Dur!
Masiva bir şey midir, boş durmuyor Halik bile: **
Bak tecelli eyliyor bin şe'n-i gunagun ile.
Ey, bütün dünya ve mafiha ayaktayken; yatan!
Leş misin, davranmıyorsun? Bari Allah'tan utan.
* "Necm (53) sı1resi, 39. ayet. Meali: "İnsan için kendi sa'yinden (çalışmasından, emeğinden) başka bir şey yok."
** "HiHik" -burada- başı hırıltılı ha (hı) ve sonu kalın ka (kaf) harfi ile, "Yaratan, Yaratıc ı, Allah" manasında... Aynı kelime (ha) ve (kaf) sesleri ile "berber"; (he) ve (kef) sesleriyle okunduğunda ise "heliik eden, yok edici' manalarma geldiğinden -latin harflerinin yetersizliği yü-zünden- bu izahata lüzum görüldü.
Mehmet Akif ErsoyKayıt Tarihi : 31.10.2001 19:07:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mehmet Akif Ersoy](https://www.antoloji.com/i/siir/2001/10/31/durmayalim.jpg)
Sa'di diyor ki: 'Bir gece biz kervan ile
Ağır ağır gitmekte iken yolumuz düştü bir çöle.
Hızla geçmek için o korkutucu ıssız çölü,
Bütün yolcular istirahati feda ederek,
Gitmektelerdi.Bir aralık bende yürümeye güç
Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık uykuya yenik.
Avare bir yolcuyu bekler mi kafile?
Çaresiz yola devam edecek varıncaya dek konak yerine.
Bir de uyandım ki başucuma dikilmiş bir deveci şunları
söylemekte:
'Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kervan!
Uykum benim de yok değil ama bu çöl,
İstirahat yeri olurmu ki bin türlü korku var?
Varmak istediği yere varıp durmayıp giden;
Yoktur kurtuluş ümidi bu çöller geçilmeden.
Yazık ki yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine! '
Gerçi olayın kendisi önemsizdir, bunda haklısın, ancak düşün:
İnsaflı ol, bundan başka hikmet dolu bir prensip varmı bugün?
Varmak istersen -diyor Sa'di eğer maksada,
Tuttuğun yollar hiç bitmeyecek gibi olsada;
Yola devam et, durmayıp git, yolda kalmaktan sakın!
Azim sahibi insan için neymiş uzak, neymiş yakın?
Hangi güçlüktür ki gayrete gelince kolaylaşmasın?
Hangi korkunç şey varki insandan korkmasın?
DURMAYALIM!
Sa'dî diyor ki: 'Bir gece biz kârbân ile
Âheste-seyr iken yolumuz düştü bir çöle.
Sür'atle tayy için o beyâbân-ı vahşeti,
Hep yolcular fedâ ederek istirâhati,
Gitmektelerdi. Bir aralık bende meyşe tâb,
Hiç kalmamış ki düşmüşüm artık zebûn-i hâb.
Âvâre bir piyâdeyi bekler mi kâfıle?
Nâçâr şedd-i rahl edecek tâ be-merhale.
Durnıuş, diyordu, bir de uyandım ki, sârban:
'Kalk ey zavallı yolcu, uzaklaştı kârban!
Uykum benim de yok değil amma bu deştzâr,
Arâmgâh olur mu ki bin türlü korku var?
Ser-menzil-i merâma varır durmayıp giden;
Yoktur necât ümîdi bu çöller geçilmeden.
Heyhât, yolda böyle düşen uyku derdine,
Hep yolcular gider de kalır kendi kendine!'
Vak'a hiç birşey değildir; haklısın, lâkin düşün.
Başka bir düstûr-i hikmet var mı, insâf et, bugün?
Varmak istersen -diyor Sa'dî- eğer bir maksada,
Tuttuğun yollar tükenmekten muarrâ olsa da;
Şedd-i rahl et, durnıayıp git, yolda kalmaktan sakın!
Merd-i sâhib-azm için neymiş uzak, neymiş yakın?
Hangi müşküldir ki himmet olsun, âsân olmasın?
Hangi dehşettir ki insandan hirâsân olmasın?
İbret al erbâb-ı ikdâmın bakıp âsârına:
Dağ dayanmaz erlerin dağlar söken ısrârına.
Bir münevvim ses değil yer yer hurûşan velvele:
Fevc fevc akmakta insanlar bütün müstakbele.
Nehr-i feyzâ feyz-i insâniyyetin âhengine
Uymadan, kâbil değildir düşmemek bir engine.
Menzîl-i maksûda varmazsın uyanmazsan eğer...
Var mı bak, yollarda hiç bîdâr olanlardan eser?
İşte âtîdir o ser-menzil denen ârâmgâh;
Kârbân akvâm; çöl mâzî; atâlet sedd-i râh.
Durma, mâzî bir mugaylanzâr-ı dehşetnâktir;
Git ki, âtî korkusuzdur, hem de kudsî hâktir.
Çok şedâid iktihâm etmek gerektir, doğrudur...
Vehleten âvâre bir seyyâhı yollar korkutur;
Korku, lâkin, azmi te'yîd eylemek îcâb eder:
Kurtulursun şedd-i rahl etmiş de gitmişsen eğer:
Çünkü düşmüşsün hâyatın -ezkazâ- feyfâsına,
Gitmen îcâb eyliyor tâ menzil-i aksâsına.
Düşmemek mâdem elinden gelmemiş evvel senin,
Ölmeden olsun mu, ey miskin, bu çöller medfenin?
İntihâr etmek değilse yolda durmak, gitmemek,
Âsumandan refref indirsin demektir bir melek!
'Leyse li'l-insâni illâ mâ seâ' derken Hudâ;
Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha?
Davran artık kârbânın arkasından durma, koş!
Mahvolursun bir dakîkan geçse hattâ böyle boş.
Menzil almışlar da yorgun, belki senden bîmecâl!
Belki yok, elbette öyle! Sen ne etmiştin hayâl?
Şöyle gözden geçse bir hilkat temâşâ-hânesi:
Çıkmıyor bir zerre fa'âliyyetin bîgânesi.
Âsumânî, hâkdânî cümle mevcûdât için
Kurtuluş yok sa'y-i dâimden, terakkîden bugün.
Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur!
Bunların hakkında bilmem bir bahânen var mı? Dur!
Mâsivâ birşey midir, boş durmuyor Hâlik bile:
Bak tecellî eyliyor bin şe'n-i gûnâgûn ile.
Ey, bütün dünya ve mâfihâ ayaktayken; yatan!
Leş misin, davranmıyorsun? Bâri Allah'tan utan
TÜM YORUMLAR (9)