Rüzgarınla savruldum gönül deryasına,
Şeklimi yitirdim, düştüm dar ağaçlarına
Kafamı yasladığım han duvarlarında da,
Dert çorbasını taslara doldurur dururum.
Sessiz yürüdüm yazgını yazdım tahtaya,
Zaman tünelinde, el sallar giderim,
Filimlerine geriden bakar, gülerim,
Geçmiş firar olsada gene beklerim,
El arabasında sesiz boşa emeklerim.
Tiryakiyim ben sigara gibi seni içerim,
Terketmek için türlü dümen çevirrim,
Tabiplerin bile cebinde seni gözlerim
Gönülde ki sevdana boşdur emeklerim.
Bedenim senden, işaret fişegi bekler,
Olmasan bile yıllardır ona yön belirler,
Batan yüreğim de ayrılığın çilesini çeker,
Can simidinde boşuna emekler dururum.
Överdin beni, yazmalarım sana hatıra,
Alkışlar kaldı bana sanki bir ömür beddua,
Vicdan elbisesı yırtıldı, sadakate elveda,
Vuslat pınarında boşa emekler dururum.
Ben, hülyalarını hayır hasenata dagıttım,
Umutsuz viran çöllere vaha olup dolandım,
Yaralarına tüz gölünü terbiye edip bastım,
Senin rüyalarında ben boşuna emekledim.
Duraner YAY
04 / Şubat / 2012
Sevdalar tükenir kaf dağında,
Adaklar adanır adak dalına,
Ermişler anılır her defasında,
Kalpler durur, ah alındığında.
Muhabbet ettim gönül telleriyle,
Fırat gibi çoşkun akarım, senli deli,
Fark eylerim ezelden, aşk buseni,
Sabah seherinde gözler özler seni,
Acele et yakala sen, sevda sellerini.
Çekinmeden her kapıda ararım beni,
İçeriye buyur ettim, bak görenlerimi,
Yaktığın yürek içli içer yürek közlerini,
Acele et söndür, sende, sevda selini.
İlahi düzende ne varsa hepsi bizim,
Anlarsan düzen de, bir ibret-i kesim,
Saçlarında var nurdan bicilen sesim,
Acele et, kıyısndan kes sevda selim.
Destan dağıtırım, meydan, meydan,
Meyhane kabardı, huydan tasadan,
Meyler savruldu masada, kahırdan,
Acele et vurul sevgine, sevda selim.
Sabır taşlarını senin ağırlığınla tartarım,
Mücevherler olmaz bana derttir başım,
Nice seneler karardı, cellatdır sırdaşım,
Mevsimler tükenmeden gel, sevda selim.
Duraner YAY
06 / Şubat / 2012.
Gönül gözü kapandı,
Zaman sınır tanımadı,
Günler arş-ı devirdi,
Devr-i alemi bulmaya geldim.
Padişah oldun ne oldu,
Dünya kapısına sensiz ruhumu serptim, dilsiz ovana,
Cam kırıkları ağzımda, senli konuşurken lal oldu bana,
Açılır kapanır pencermin düzenide kayboldu, aşiyan da,
Tellerde ağlarken, yanlız, gecelerim sarar beni sabaha.
Seni anlatan diller, yazmalara bezenip süslü gezermiş,
Hatırama sığmayan kitaplardan öğüt, gerdanına dizilmiş,
Keşkeler içerisinde yoğurdu, Nasrettin de mayana çalmış,
Tutulacak dalım yok, ismini gizledim ben göller içerisinde.
Nilin özünde doğmuş, timsahın, acımasız hileli göz yaşları,
Mil sürülmüş beden sızıyla özler seni, sensiz gecen anları,
Grurur kokar artık benim, çorbada ki kahır aşığım, kaşığım,
Kaynana dikenleriyle süslensin, senin de duvaklı telli başın.
Yanlızları oynamasın sakın, devlerin aşkın da kutsal emanet,
Dilencilerin ilenci, alıp götürür bizi dehlizlere, gömer nihayet,
Gömülmüş aşkın kaprinde, el değmemiş o sevdalı muhabbet,
Korkutacak seni, beni, canlar sarılmış gelinliğin içinde, ilelebet.
Duraner YAY
23 / Şubat / 2012.
Sefil olmuşsa, sevgilinin bahar ayları,
Yağmur olur bahçesine düşer gelirim.
Su ise yakarışın, sel olur sana gülerim,
Yalnız isen cihanda, alemi sende bilirim.
Kalp gözleriyle açtım gönül perdelerini,
Ruh kokan elbiseni giyer gezerim seyyah seyyah, sanma bedbah,
Gözde kapalıyım, sözde dergâh, ilahımı ver bana sen kara toprak,
Sevgin de hoşaf kokmuş, beden tarumar, git amber kapılarını aç
Çık fizana sen de, ayla yıldız saman olmuş kör, dön de onlara bak
Gaib oldum zaman içinde buldu beni, binbir tasayla kader ve keder,
Yeni bir aşkmı gördün düşünde ve döşünde,
Hadi ya, boş geç sende bu şıp sevdi gidişine,
Çekiç gözlü yarim, düşüp gelirsin sen peşime,
Yakarmaya gerek yok, hacizli sana bu gönül.
Eteklerin çalar saat olmuş, dönme fırtınaya,
Zamanı gelince kudurup da ferman buyurma,
Peri tozunu üfleyip yanan ocaklara savurma,
Okur üfler, sel ile söndürürüm seni be gönül.
Çöle yağmur olamaya ne talibim ne de hasret,
Sularda yüzemem Nilüfersiz, gül bana hasret,
İlk baharda canlanır doğa, canım cana hasret,
Sigara dumanında yanar, kül olursun gönül.
Gülmeyi unutsan da son tiyatro bu gerçek perde,
Oyunlar aynı, suflör görümez neden gerilerde,
Zaman göçünü almış gider döküle saçıla ileriye,
Gözler pusu atmış bize, sakın sise kanma gönül.
Leyla olsaydı kahırlanırdı, yalan düzene, senlere,
Mecnun kapılıp gidemezdi sahte emellere, benlere,
Rahmet dolu yağmur, çorak topraklarıma düşsede,
Sabanımla seni sürecek güç kalmadı bende gönül.
Duraner YAY
12 / Şubat / 2012
Azap duvarı, engelleri aşılmıyorsa,
Zincirlerin düğüm gibi dolanıyorsa,
Gülerken ağlıyorsa kader, alın yazın,
Silemezsin güzelim kaderi zorlama.
O ses kulaklarında hep çınlıyorsa,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!